Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
Hz. Peygamberimizin (s.a.v.) temiz ve pak dilinden dualar
Allah'ım!
Dinimi salih kıl, o benim işimin iffetidir. Dünyamı salih eyle, hayatım ondadır. Ahiretimi salih yap, dönüşüm onadır.
Bana türlü türlü hayırlarla uzun ömür ver. Ölümü benim için bütün şerlerden uzak kıl.
(Müslim, 4/2087)
Ey dünya zevkini düşünüp hastalıktan ıztırap çeken kardeşim!
Bu dünya eğer daimî olsaydı
ve yolumuzda ölüm olmasaydı
ve firak ve zevâlin rüzgârları esmeseydi
ve musibetli, fırtınalı istikbalde mânevî kış mevsimleri olmasaydı,
ben de seninle beraber senin haline acıyacaktım.
Bediüzzaman
Ahirzaman hadiselerine işaret eden bazı hadislerin tevilleri
Rivayetlerde var ki, 'Deccalın birinci günü bir senedir, ikinci günü bir ay, üçüncü günü bir hafta, dördüncü günü bir gündür.'
(Gaybı ancak Allah bilir) Bunun iki tevili vardır:
Birisi: Büyük Deccalın kutb-u şimâlî dairesinde ve şimal tarafında zuhur edeceğine kinaye ve işarettir. Çünkü kutb-u şimâlînin mevkiinde bütün sene, bir gece bir gündüzdür. Bir gün şimendiferle bu tarafa gelse, yaz mevsiminde bir ay mütemadiyen güneş gurub etmez. Daha bir gün otomobil ile gelse, bir haftada daima güneş görünür. Ben Rusya'daki esaretimde bu mevkie yakın bulunuyordum. Demek Büyük Deccal, şimalden bu tarafa tecavüz edeceğini mucizâne bir ihbardır.
İkinci tevili ise: Hem Büyük Deccalın, hem İslâm Deccalının üç devre-i istibdadları mânâsında üç eyyam var. 'Bir günü, bir devre-i hükûmetinde öyle büyük icraat yapar ki, üç yüz sene yapılmaz. İkinci günü, yani ikinci devresi, bir senede, otuz senede yapılmayan işleri yaptırır. Üçüncü günü ve devresi, bir senede yaptığı tebdiller on senede yapılmaz. Dördüncü günü ve devresi âdileşir, bir şey yapmaz, yalnız vaziyeti muhafazaya çalışır' diye, gayet yüksek bir belâgatla ümmetine haber vermiş.
Lügatçe;
tevil: tevil: Bir fikir veya sözden bir başka mânâ çıkarmak; anlaşılması zor olan âyet ve hadîslerde ne kast edildiğini ve ince mânâları bildirme-kutb-u şimâlî: Kuzey kutbu-kinaye: maksadı dolayısıyla anlatan söz, üstü örtü söz, açıktan olmayıp hakîkî mânâyı başka ifâde ile konuşmak-devre-i istibdad: Diktatörlük dönemi; Sultanlık dönemi,baskı dönemi-şimendifer: Tren-Büyük Deccal: Hakkı bâtıl, bâtılı hak olarak gösteren. (Deccal'ın Cennet dediği Cehennem gibi, Cehennem dediği de Cennet gibi olacağı rivâyet edilir) Sahih hadislerin ihbarı ve din büyüklerinin izah ve kabulleri ile; âhirzamanda gelecek, Risâlet-i Ahmediyeyi inkâr edip İslâmiyeti tahribe çalışacak ve dünyayı fesâda verecek çok şerli ve küfr-ü mutlak yolunda dehşetli bir şahıs olan süfyan islama karşı savaşacak. Büyük deccal ise Hristiyanlar içinde çıkacağı ve bütün dinlere karşı savaşacağı rivayet edilmiştir-eyyam: Günler-tebdil: Değişim, devrim-âdi: Basit,sıradan-belâgat: Hitap ettiği kimselere göre uygun, tam yerinde, düzgün ve hakîkatlı söz söyleme sanatı, hâlin gerektirdiğine uygun söz söylemek.
(ihlâs: Sırf Allah emretmiş olduğu için ibadet etmek. Yapılan ibadet ve işlerde hiçbir karşılık ve menfaati, hakiki ve esas gaye etmeyerek yalnız ve yalnız Allah rızasını esas maksat ve gaye edinmek. İnsanlara riyakârlıktan, gösterişten uzak olmak)
İhlâs nedir ve nasıl kazanılır?
Ey hizmet-i Kur'âniyede arkadaşlarım!
İhlâsı kazanmanın ve muhafaza etmenin en müessir bir sebebi, rabıta-i mevttir. Evet, ihlâsı zedeleyen ve riyâya ve dünyaya sevk eden tûl-i emel olduğu gibi, riyâdan nefret veren ve ihlâsı kazandıran, rabıta-i mevttir. Yani, ölümünü düşünüp, dünyanın fâni olduğunu mülâhaza edip, nefsin desiselerinden kurtulmaktır.
Evet, ehl-i tarikat ve ehl-i hakikat, Kur'ân-ı Hakîmin ('Her nefis ölümü tadıcıdır.' Âl-i İmrân Sûresi: 3:185) ('Muhakkak ki sen de öleceksin, onlar da ölecekler.' Zümer Sûresi: 39:30) gibi âyetlerinden aldığı dersle, rabıta-i mevti sülûklarında esas tutmuşlar; tûl-i emelin menşei olan tevehhüm-ü ebediyeti o rabıta ile izale etmişler. Onlar farazî ve hayalî bir surette kendilerini ölmüş tasavvur ve tahayyül edip ve yıkanıyor, kabre konuyor farz edip, düşüne düşüne, nefs-i emmâre o tahayyül ve tasavvurdan müteessir olup, uzun emellerinden bir derece vazgeçer. Bu rabıtanın fevâidi pek çoktur. Hadiste (ev kemâ kâl) yani, 'Lezzetleri tahrip edip acılaştıran ölümü çok zikrediniz' diye bu rabıtayı ders veriyor.
Fakat mesleğimiz tarikat olmadığı, belki hakikat olduğu için, bu rabıtayı, ehl-i tarikat gibi farazî ve hayalî suretinde yapmaya mecbur değiliz. Hem meslek-i hakikate uygun gelmiyor. Belki, âkıbeti düşünmek suretinde müstakbeli zaman-ı hazıra getirmek değil, belki hakikat noktasında zaman-ı hazırdan istikbale fikren gitmek, nazaran bakmaktır. Evet, hiç hayale, faraza lüzum kalmadan, bu kısa ömür ağacının başındaki tek meyvesi olan kendi cenazesine bakabilir. Onunla yalnız kendi şahsının mevtini gördüğü gibi, bir parça öbür tarafa gitse asrının ölümünü de görür; daha bir parça öbür tarafa gitse dünyanın ölümünü de müşahede eder, ihlâs-ı etemme yol açar.
Lügatçe;
müessir: Etkili-rabıta-i mevt: Ölüm bağı; ölümü ve dünyanın fânî olduğunu düşünerek nefsin tehlikelerinden kurtulmaya çalışmak-riyâ: Özü sözü bir olmamak, inandığı gibi hareket etmeyiş, gösteriş, iki yüzlülük-tûl-i emel: hiç ölmeyecekmiş gibi uzun arzular sahibi olma-sülûk: tasavvuf yoluyla manevî âlemlerde çeşitli derecelere yükselmek-menşe: kaynak-tevehhüm-ü ebediyet: sonsuza kadar yaşayacağını sanmak-izale: giderme, ortadan kaldırma-tasavvur: Birşeyi zihinde şekillendirme; düşünce, tasarı-tahayyül: hayal etme-meslek-i hakikat: hakikate ulaşmak için takip edilen yöntem-müstakbel: gelecek zaman-zaman-ı hazır: şimdiki zaman-mevt: Ölüm-ihlâs-ı etemm: Tam ve mükemmel ihlâs.