MAVERA-Sufi Muhabbet Mesaj Detayi Antoloji.com

Gönderen: Adem Kılıç
Alan:   Grup:MAVERA-Sufi Muhabbet
Tarih: 26.08.2012 12:12
Konu: Yn: Yn: [mavera-sufi-muh..]

Hz. Peygamberimizin (s.a.v.) temiz ve pak dilinden dualar

Allah'ım!

Huşu duymayan kalpten,

Kabul edilmeyen duadan,

Doymayan nefisten,

Ve yararsız ilimden Sana sığınırım.
Ahirzaman hadiselerine işaret eden bazı hadislerin tevilleri

Sekizinci Mesele

Rivayetler, Deccalın dehşetli fitnesi İslâmlarda olacağını gösterir ki, bütün ümmet istiâze etmiş.

Bunun bir te'vili şudur ki: İslâmların Deccalı ayrıdır. Hattâ bir kısım ehl-i tahkik, İmam-ı Ali'nin (r.a.) dediği gibi demişler ki: Onların Deccalı Süfyandır, İslâmlar içinde çıkacak, aldatmakla iş görecek. Kâfirlerin Büyük Deccalı ayrıdır. Yoksa Büyük Deccalın cebir ve ceberut-u mutlakına karşı itaat etmeyen şehid olur ve istemeyerek itaat eden kâfir olmaz, belki günahkâr da olmaz.

Lügatçe;
te'vil: Bir fikir veya sözden bir başka mânâ çıkarmak; anlaşılması zor olan âyet ve hadîslerde ne kast edildiğini ve ince mânâları bildirme-ehl-i tahkik: hakikati araştıran ve delilleriyle bilen âlimler-Süfyan: Ahirzamanda geleceği ve islâm dinini yıkmak için çalışacağı sahih hadislerde haber verilen dinsiz ve münâfık bir şahıs, İslâm deccalı-ceberut-u mutlak: sınırsız baskı ve zorbalık rejimi.
Ahirzaman fitnesinde kimse nefsine hâkim olmaz
Rivayette var ki, 'Fitne-i âhirzaman o kadar dehşetlidir ki, kimse nefsine hâkim olmaz.' Bunun için bin üç yüz sene zarfında emr-i Peygamberî ile bütün ümmet o fitneden istiâze etmiş, azab-ı kabirden sonra (Mesih Deccalın fitnesinden... Ahirzaman fitnesinden...' sana sığınıyoruz Allah'ım) . vird-i ümmet olmuş.

Allahu a'lem bissavab, bunun bir tevili şudur ki: O fitneler nefisleri kendilerine çeker, meftun eder. İnsanlar ihtiyarlarıyla, belki zevkle irtikâb ederler. Meselâ, Rusya'da hamamlarda* kadın-erkek beraber çıplak girerler. Ve kadın, kendi güzelliklerini göstermeye fıtraten çok meyyal olmasından, seve seve o fitneye atılır, baştan çıkar. Ve fıtraten cemalperest erkekler dahi, nefsine mağlûp olup o ateşe sarhoşâne bir sürurla düşer, yanar. İşte dans ve tiyatro gibi o zamanın lehviyatları ve kebairleri ve bid'aları, birer câzibedarlıkla pervane gibi nefisperestleri etrafına toplar, sersem eder. Yoksa, cebr-i mutlakla olsa ihtiyar kalmaz, günah dahi olmaz.
*(Plajlar)

Lügatçe;
Fitne-i âhirzaman: Dünyanın sonuna yakın devrin (âhirzaman) bozuklukları, karışıklıkları ve ahlâksızlıkları-istiâze: Şeytandan Allah`a sığınma- vird-i ümmet: Ümmetin dilinde her zaman yapılan zikir, dua olmuş olan-meftun: aşırı bir sevgiyle bağlanmış, tutkun. Fitne ve belâya tutulmuş olan-ihtiyar: İrâde, kendi isteğiyle seçme ve hareket etme-irtikâb: Kötü bir iş yapma-cemalperest:Güzelliği taparcasına seven, güzellik düşkünü-sürur: Neşe, sevinç-lehviyat: Kadınlı erkekli haram eğlenceler, oyunlar; nefsânî gayr-ı meşrû eğlenceler-kebair: Büyük günahlar-bid'a: Dinin aslına uymayan âdet ve uygulamalar-câzibedarlık: Çekicilik-cebr-i mutlak: Tam baskı. Diktatörlük.
Heykellerinin önünde başlarını eğdirirler

Rivayette vardır ki, 'âhirzamanda Deccal gibi bir kısım şahıslar ulûhiyet dâva edecekler ve kendilerine secde ettirecekler.'

Allahu a'lem, bunun bir tevili şudur ki: Nasıl ki padişahı inkâr eden bir bedevî kumandan, kendinde ve başka kumandanlarda, hâkimiyetleri nisbetinde birer küçük padişahlık tasavvur eder. Aynen öyle de, tabiiyyun ve maddiyyun mezhebinin başına geçen o eşhas, kuvvetleri nisbetinde kendilerinde bir nevi rububiyet tahayyül ederler ve raiyetini kendi kuvveti için kendine ve heykellerine ubudiyetkârâne serfüru ettirirler, başlarını rükûa getirirler demektir.

Lügatçe;
ulûhiyet: İlâhlık, Allah`ın hâkimiyeti ile kâinattaki herşeyi Kendisine kulluk ve itaat ettirmesi-tabiiyyun: Tabiatçılar, Allah'ı inkâr edip tabiat yaratıyor diyenler-maddiyyun: Maddeye tapan, herşeyi maddede gören; Allah`ı inkâr edenler; maddeciler, materyalistler-eşhas: Şahıslar-rububiyet: Cenâb-ı Hakkın her zaman, her yerde ve her mahlûka muhtaç olduğu şeyleri vermesi, onu terbiye etmesi ve idâresi altında bulundurması vasfı-raiyet: Birisinin idâresine bağlı olanlar; halk, millet, vatandaş-ubudiyetkârâne: Kulluk,ibadet eder bir şekilde-serfüru: Baş eğme.

Süfyan devrimlerini milli eğitim vasıtasıyla yayar
Rivayette var ki, 'Süfyan büyük bir âlim olacak, ilimle dalâlete düşer. Ve çok âlimler ona tâbi olacaklar.'
Ve'l-ilmu indallah, bunun bir tevili şudur ki: Başka padişahlar gibi ya kuvvet ve kudret veya kabile ve aşiret veya cesaret ve servet gibi vasıta-i saltanat olmadığı halde, zekâvetiyle ve fenniyle ve siyasî ilmiyle o mevkii kazanır ve aklıyla çok âlimlerin akıllarını teshir eder, etrafında fetvacı yapar. Ve çok muallimleri kendine taraftar eder ve din derslerinden tecerrüd eden maarifi rehber edip tâmimine şiddetle çalışır, demektir.
Lügatçe;
Süfyan: Ahirzamanda geleceği ve islâm dinini yıkmak için çalışacağı sahih hadislerde haber verilen dinsiz ve münâfık bir şahıs, İslâm deccalı-Ve'l-ilmu indallah: gerçek bilgi ancak Allah katındadır-tevil: Bir fikir veya sözden bir başka mânâ çıkarmak; anlaşılması zor olan âyet ve hadîslerde ne kast edildiğini ve ince mânâları bildirme-teshir: İtaat ettirmek, emir altına almak kendi lehine kullanmak-muallim: Öğretmen-tecerrüd: Sıyrılma, soyunma-maarif: Eğitim-öğretim işleri.