Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
Anne ve babadan biri veya her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına erişecek olursa, onlara sakın 'Öf' bile deme, onları azarlama, onlara güzel söz söyle. · Onlara merhamet ve tevâzu kanadını ger ve de ki: 'Ey Rabbim, nasıl onlar beni küçükken besleyip büyüttülerse, Sen de onlara öylece merhamet buyur.' (İsrâ Sûresi: 23-24.)
'Üç günden fazla, bir mü'min diğer bir mü'mine küsmemek'
İslâmiyet emrediyor.
Bediüzzaman
Hadislerle Ahirzaman hadiseleri ve tevilleri
Rivâyette var ki, 'âhirzamanın müstebit hâkimleri, hususan Deccalın yalancı cennet ve cehennemleri bulunur.'
(Gerçek Allah katındadır. Ancak O bilir) bunun bir tevili şudur ki: Hükûmet dairesinde karşı karşıya kurulan ve birbirine bakan vaziyette bulunan hapishane ile lise mektebi, 'Biri hûri ve gılmanın çirkin bir taklidi, diğeri azap ve zindan suretine girecek' diye bir işarettir.
Türkçülük sahtekârlık ve Türk düşmanlığıdır! (2)
Senden soruyorum: Birinci kısım olan ehl-i İmân ve ehl-i takvânın en büyük menfaati, frenkmeşrebâne bir medeniyette midir? Yoksa hakaik-i imaniyenin nurlarıyla saadet-i ebediyeyi düşünüp, müştak ve âşık oldukları tarik-i hakta sülûk etmek ve hakikî teselli bulmakta mıdır? Senin gibi dalâlet-pîşe hamiyetfuruşların tuttuğu meslek, müttakî ehl-i imanın mânevî nurlarını söndürüyor ve hakikî tesellilerini bozuyor ve ölümü idam-ı ebedî ve kabri daimî bir firak-ı lâyezâlî kapısı olduğunu gösteriyor.
İkinci kısım olan musibetzede ve hastaların ve hayatından meyus olanların menfaati, frenkmeşrebâne, dinsizcesine medeniyet terbiyesinde midir? Halbuki, o biçareler bir nur isterler, bir teselli isterler. Musibetlerine karşı bir mükâfat isterler. Ve onlara zulmedenlerin intikamlarını almak isterler. Ve yakınlaştıkları kabir kapısındaki dehşeti def etmek istiyorlar. Sizin gibilerin sahtekâr hamiyetiyle, pek çok şefkate ve okşamaya ve tımar etmeye çok lâyık ve muhtaç o biçare musibetzedelerin kalblerine iğne sokuyorsunuz, başlarına tokmak vuruyorsunuz, merhametsizcesine ümitlerini kırıyorsunuz, ye's-i mutlaka düşürüyorsunuz. Hamiyet-i milliye bu mudur? Böyle mi millete menfaat dokunduruyorsunuz?
Üçüncü taife olan ihtiyarlar bir sülüs teşkil ediyor. Bunlar kabre yakınlaşıyorlar, ölüme yaklaşıyorlar, dünyadan uzaklaşıyorlar, âhirete yanaşıyorlar. Böylelerin menfaati ve nuru ve tesellisi, Hülâgû ve Cengiz gibi zalimlerin gaddarâne sergüzeştlerini dinlemesinde midir? Ve âhireti unutturacak, dünyaya bağlandıracak, neticesiz, mânen sukût, zâhiren terakki denilen şimdiki nevi hareketinizde midir? Ve uhrevî nur, sinemada mıdır? Ve hakikî teselli, tiyatroda mıdır? Bu biçare ihtiyarlar hamiyetten hürmet isterlerken, mânevî bıçakla o biçareleri kesmek hükmünde ve 'İdam-ı ebediye sevk ediliyorsunuz' fikrini vermek ve rahmet kapısı tasavvur ettikleri kabir kapısını ejderha ağzına çevirmek, 'Sen oraya gideceksin' diye mânevî kulağına üflemek hamiyet-i milliye ise, böyle hamiyetten yüz bin defa el'iyâzü billâh!
Lügatçe:
frenkmeşrebâne: Avrupalı ahlakına özenerek-tarik-i hak: Hak yolu-sülûk: bir yolu tâkip etme-dalâlet-pîşe: Sapıklığı alışkanlık edinmiş-hamiyetfuruş: Gayretkeş, hamiyetli görünmeye çalışan, riyakâr-müttakî: Kendisini Allah`ın sevmediği fenâ şeylerden koruyan; haramdan ve günâhtan çekinen; takvâ sahibi, dindar-firak-ı lâyezâlî: Bitmeyen ayrılık, ebedî ayrılık-me'yus: Ümitsiz, kederli-ye's-i mutlak: Mutlak ümitsizlik, tam ümitsizlik hali-sülüs: Üçte bir-sukût: Düşüş, alçalış-el'iyâzü billâh: Allah'a sığınmak manasında.