Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
Kur'an'a ve iman'a hizmet için..
Yâ Rabbî ve yâ Rabbe's-Semâvâti ve'l-Arâdîn! Yâ Hâlıkî ve yâ Hâlık-ı Küll-i Şey!
Gökleri yıldızlarıyla, zemini müştemilâtıyla ve bütün mahlûkâtı bütün keyfiyâtıyla teshîr eden kudretinin ve irâdetinin ve hikmetinin ve hâkimiyetinin ve rahmetinin hakkı için, nefsimi bana musahhar eyle! Ve matlûbumu bana musahhar kıl! Kur'ân'a ve îmâna hizmet için, insanların kalblerini Risâle-i Nur'a musahhar yap! Ve bana ve ihvânıma, îmân-ı kâmil ve hüsn-ü hâtime ver! Hazret-i Mûsâ Aleyhisselâma denizi ve Hazret-i İbrâhim Aleyhisselâma ateşi ve Hazret-i Dâvud Aleyhisselâma dağı, demiri ve Hazret-i Süleyman Aleyhisselâma cinni ve insi ve Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâma şems ve kameri teshîr ettiğin gibi, Risâle-i Nur' a kalbleri ve akılları musahhar kıl! Ve beni ve Risâle-i Nur talebelerini, nefis ve şeytanın şerrinden ve kabir azâbından ve Cehennem ateşinden muhâfaza eyle ve Cennetü'l-Firdevste mesut kıl! Âmin, âmin, âmin!
(“Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki Sen, ilmi ve hikmeti herşeyi kuşatan Alîm-i Hakîmsin.” Bakara Sûresi, 2:32)
(“Duâları ise şu sözlerle sona erer: ‘Ezelden ebede her türlü hamd ve övgü, şükür ve minnet, Âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.” Yûnus Sûresi, 10:10)
Kur’ân’dan ve münâcât-ı Nebeviye olan Cevşenü’l-Kebîrden aldığım bu dersimi, bir ibadet-i tefekküriye olarak Rabb-ı Rahîmimin dergâhına arz etmekte kusur etmişsem, kusurumun affı için Kur’ân’ı ve Cevşenü’l-Kebîri şefaatçi ederek rahmetinden affımı niyaz ediyorum.
Said Nursî
Lügatçe;
müştemilât: eklentiler-keyfiyât: Keyfiyetler, nitelikler, özellikler-teshîr: İtaat ettirmek, boyun eğdirmek, emir altına almak-matlûb: Talep edilen. İstenen-musahhar: Emre verilmiş, itaatkâr.
Sana bir milyon sene saltanat; sonra 'hiç olacaksın' denilse, kabul edermisin?
İnsanın kalb cüzdanındaki letâif ve akıl defterindeki havâs ve istidadındaki cihazât tamamen ve müttefikan saadet-i ebediyeye müteveccih ve ona göre verilmiş ve ona göre teçhiz edilmiş olduğuna ehl-i tahkik ve keşif müttefiktirler.
Ezcümle: Meselâ, aklın bir hizmetkârı ve tasvircisi olan kuvve-i hayaliyeye denilse ki, sana bir milyon sene ömür ile saltanat-ı dünya verilecek, fakat âhirde mutlaka hiç olacaksın. Tevehhüm aldatmamak, nefis karışmamak şartıyla 'Oh' yerine 'Ah' diyecek ve teessüf edecek. Demek, en büyük fânî, en küçük bir âlet ve cihazât-ı insaniyeyi doyuramıyor.
İşte bu istidaddandır ki, insanın ebede uzanmış emelleri ve kâinatı ihâta etmiş efkârları ve ebedî saadetlerinin envâına yayılmış arzuları gösterir ki, bu insan ebed için halk edilmiş ve ebede gidecektir; bu dünya, ona bir misafirhânedir ve âhiretine bir intizar salonudur.
Lügatçe;
letâif: Mânevî duygular, güzel, hoş ve ruhla ilgili hisler-havâs: Akla bağlı duygular-müttefikan: İttifakla, herkesin aynı şeyi belirterek birbirlerini doğrulamaları-müteveccih: Yönelmiş, dönmüş-ehl-i tahkik ve keşif: Hakîkatları araştırp delilleriyle bilen veya tamamen Allah'ın lûtfuyla keşfeden âlimler-Tevehhüm: yok olanı var zannetmek-ihâta: İçine alma; kuşatmak-efkâr: Fikirler, düşünceler-envâ: Çeşitler, türler-intizar: Beklemek.