Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
Ey bizi nimetleriyle perverde eden sultanımız! Bize gösterdiğin numunelerin ve gölgelerin asıllarını, membalarını göster; ve bizi makarr-ı saltanatına celb et. Bizi bu çöllerde mahvettirme; bizi huzûruna al, bize merhamet et. Burada bize tattırdığın leziz nimetlerini orada yedir. Bizi zevâl ve teb'îd ile tâzib etme. Sana müştak ve müteşekkir şu mutî raiyyetini başıboş bırakıp idâm etme
Kur'an; insanları terbiye ve nefislerini tezkiye ve kalblerini tasfiye ediyor.
Ruhlara inkişaf ve terakki ve akıllara istikamet ve nur
ve hayata hayat ve saadet veriyor.
Elbette böyle bir kitabın misli yoktur, harikadır, fevkaladedir, mu'cizedir.
Bediüzzaman
Tezkiye: Pak ve temiz etmek
Tasfiye: Sâfîleştirme, temizleme
İnkişaf: ferahlık ve genişleme
İnsanlar fıtraten Hâlıkını pek ciddî severler
Ey Rahmânürrahîm, ey Sâdıku'l-Va'di'l-Emîn, Ey Mâlik-i Yevmiddîn,
Senin Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmının tâlimiyle ve Kur'ân-ı Hakîminin irşadıyla anladım ki:
Madem kâinatın en müntehab neticesi hayattır. Ve hayatın en müntehab hülâsası ruhtur. Ve zîruhun en müntehab kısmı zîşuurdur. Ve zîşuurun en camîi insandır. Ve bütün kâinat ise hayata musahhardır ve onun için çalışıyor. Ve zîhayatlar zîruhlara musahhardır; onlar için dünyaya gönderiliyorlar. Ve zîruhlar insanlara musahhardır; onlara yardım ediyorlar. Ve insanlar fıtraten Hâlıkını pek ciddî severler ve Hâlıkları onları hem sever, hem kendini onlara her vesile ile sevdirir. Ve insanın istidadı ve cihazat-ı mâneviyesi, başka bir bâki âleme ve ebedî bir hayata bakıyor. Ve insanın kalbi ve şuuru, bütün kuvvetiyle beka istiyor ve lisanı, hadsiz dualarıyla beka için Hâlıkına yalvarıyor. Elbette ve herhalde, o çok seven ve sevilen ve mahbub ve muhib olan insanları dirilmemek üzere öldürmekle, ebedî bir muhabbet için yaratmış iken, ebedî bir adâvetle gücendirmek olamaz ve kâbil değildir. Belki, başka bir ebedî âlemde mes'udâne yaşaması hikmetiyle, bu dünyada çalışmak ve onu kazanmak için gönderilmiştir. Ve insana tecellî eden isimlerin, bu fâni ve kısa hayattaki cilveleriyle âlem-i bekada onların aynası olan insanların, ebedî cilvelerine mazhar olacaklarına işaret ederler.
Evet, ebedînin sâdık dostu ebedî olacak. Ve bâkinin âyine-i zîşuuru bâki olmak lâzım gelir.
Hayvanların ruhları bâki kalacağını ve hüdhüd-ü Süleymanî (a.s.) ve Neml'i ve Nâka-i Salih (a.s.) ve kelb-i Ashâb-ı Kehf gibi bazı efrad-ı mahsusa hem ruhu, hem cesediyle bâki âleme gideceği ve her bir nevin, arasıra istimâl için cesedi bulunacağı, rivâyet-i sahihadan anlaşılmakla beraber; hikmet ve hakikat, hem rahmet ve rubûbiyet öyle iktiza ederler.
Lügatçe;
Sâdıku'l-Va'di'l-Emîn: vaad ve sözünde mutlaka duran, vaadinin doğruluğundan emin olunan Allah-Mâlik-i Yevmiddîn: kıyamet gününün sahibi olan Allah-müntehab: Seçilmiş-hülâsa: Öz-zîruh: Ruh sahibi, ruhu olan-zîşuur: şuur sahibi, bilinçli mahluklar-camî: Kapsayıcı; birçok şeyle alâkalı olan-musahhar: Hizmet eden, emre amade-fıtraten: yaratılış itibariyle-Hâlık: her şeyi yaratan Allah-mahbub: Sevilen-muhib: Seven-âyine-i zîşuur: şuur sahibi ayna-hüdhüd-ü Süleymanî: Hz. Süleyman’ın emri altında çalışan kuş-Neml: karınca, Hz. Süleyman’ın karıncası-Nâka-i Salih: Salih Aleyhisselamı'ın devesi-kelb-i Ashâb-ı Kehf: Ashab-ı Kehf'le beraber mağarada kalan köpek.
Umumi Musibetler Neden Geliyor?
Nimet ve rahmet-i İlahiyenin fiyatı, şükürdür. Biz şükrü hakkıyla vermedik. Evet, rahmetin fiyatını şükürle vermediğimiz gibi; zulmümüzle, isyanımızla gazabı celb ediyoruz. Şimdi zemin yüzünde zulüm ve tahribat, küfür ve isyan ile, nev-i beşer tam tokada kendini müstahak etti ve dehşetli tokatlar yedi. Elbette bir parça hissemiz de olacak.
İkinci nokta: Hadiste var ki: 'Hatta deniz dibindeki balıklar dahi günahkâr ve zalimlerden şekva ediyorlar ki, onların yüzünden yağmur kesilir, hatta bizim de nafakamız azalır' derler. Evet, bu zamanlarda öyle günahlar, zulümler oluyor ki, rahmet istemeye yüzümüz kalmıyor, masum hayvanlar da azap çekerler.
Üçüncü nokta: Ayette vardır: 'Öyle musibetten kaçınız ki, geldiği vakit zalimlere mahsus kalmaz, masumlar ve mazlumlar da içinde yanar.' Çünkü, musibet-i ammeden masumlar harika bir tarzda, yangın içinde selamette kalsalar, hikmet-i diniye bozulur. Çünkü din bir imtihan, bir tecrübedir. O vakit, Ebu Cehil gibi fenalar, aynen Ebu Bekir-i Sıddık Radıyallahu Anh gibi tasdik ederler. Onun için, musibet-i ammede masumlar da bela çekerler.
Hem böyle umumi musibetler, ekser nasın hatasından geldiği cihetle, o insanların ekseri (kısm-ı azamı) tevbe ve nedamet ve istiğfar etmekle def olur.
Lügatçe;
musibet-i amme: Genel musibet, herkese isbet eden sıkıntı, belâ.