Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
Allahım! Bize Kur’ân’ın esrarını öğret ve her an ve zamanda ona hizmet etmekte bizi muvaffak et.
“Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Sen herşeyi hakkıyla bilir, her işi hikmetle yaparsın.”
(Bakara Sûresi, 2:32)
Biz müflis olduğumuz halde,
gayet zengin bir mücevherat dükkanının dellalı ve bir hizmetçisi olmuşuz.
Cenab-ı Hak fazlı ve keremiyle şu hizmette halisane, muhlisane
bizi ve umum Risale-i Nur Talebelerini daîm ve muvaffak eylesin.
Amin, bihürmeti seyyidi'l-mürselin.
Bediüzzaman
Gökler ve yer O'nun varlığına ve birliğine şehadet ediyor
Ey arz ve semâvâtın Hâlık-ı Zülcelâli,
Senin Kur'ân-ı Hakîminin talimiyle ve Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın dersiyle İmân ettim ve bildim ki:
Nasıl semâvât yıldızlarıyla ve cevv-i feza müştemilâtıyla Senin vücub-u vücuduna ve Senin birliğine ve vahdetine şehadet ediyorlar. Öyle de, arz, bütün mahlûkatıyla ve ahvâliyle Senin mevcudiyetine ve vahdetine, mevcudatı adedince şehadetler ve işaretler ederler.
Evet, zeminde hiçbir tahavvül ve ağaç ve hayvanlarında her senede urbasını değiştirmek gibi hiçbir tebeddül -cüz'î olsun, küllî olsun- yoktur ki, intizamıyla Senin vücuduna ve vahdetine işaret etmesin.
Hem hiç bir hayvan yoktur ki, zaafiyet ve ihtiyacının derecesine göre verilen rahîmâne rızkıyla ve yaşamasına lüzumlu bulunan cihazatın hakîmâne verilmesiyle, Senin varlığına ve birliğine şehadeti olmasın.
Hem her baharda gözümüz önünde icad edilen nebatat ve hayvanâttan hiçbir tanesi yoktur ki, sanat-ı acîbesiyle ve lâtif ziynetiyle ve tam temeyyüzüyle ve intizamıyla ve mevzuniyetiyle Seni bildirmesin.
Ve zemin yüzünü dolduran ve nebatat ve hayvanat denilen kudretinin hârikaları ve mucizeleri, mahdut ve maddeleri bir ve müteşabih olan yumurta ve yumurtacıklardan ve katrelerden ve habbe ve habbeciklerden ve çekirdeklerden yanlışsız, mükemmel, süslü, alâmet-i fârikalı olarak yaratılışları, Sâni-i Hakîmlerinin vücuduna ve vahdetine ve hikmetine ve hadsiz kudretine öyle bir şehadettir ki, ziyanın güneşe şehadetinden daha kuvvetli ve parlaktır.
Hem, hava, su, nur, ateş toprak gibi hiçbir unsur yoktur ki, şuursuzluklarıyla beraber şuurkârâne, mükemmel vazifeleri görmesiyle; basit ve istilâ edici, intizamsız, her yere dağılmakla beraber, gayet muntazam ve mütenevvi meyveleri ve mahsulleri hazine-i gaybdan getirmesiyle, Senin birliğine ve varlığına şehadeti bulunmasın.
Lügatçe;
cevv-i feza: Gökyüzü, uzay boşluğu-müştemilât: eklentiler-vücub-u vücud: Varlığı gerekli olmak, olmaması imkânsız olmak, varlığı zarurî ve vacib olmak-arz: Yerküre-tahavvül: Değişim-tebeddül: Yenilenme-temeyyüz: Benzerlerinden ayırdedici farklılık-mevzuniyet: Ölçülü, vezinli, tartılı, düzgün-mahdut: Sınırlandırılmış-müteşabih: Birbirine benzeyenler-katre: Damla-habbe: Dâne, tohum-mütenevvi: Çeşit çeşit-hazine-i gayb: Rahmetin gizli ve görünmez hazinesi, Allah'ın hazinesi.
Çok sevap kazanma hırsı müslümanları bölüyor
Ehl-i hakkın ihtilâfı himmetsizlikten ve aşağılıktan ve ehl-i dalâletin ittifakı ulüvv-ü himmetten değildir. Belki ehl-i hidayetin ihtilâfı, ulüvv-ü himmetin sû-i istimalinden ve ehl-i dalâletin ittifakı, himmetsizlikten gelen zaaf ve aczdendir.
Ehl-i hidayeti, ulüvv-ü himmetten sû-i istimale ve dolayısıyla ihtilâfa ve rekabete sevk eden, âhiret nokta-i nazarında bir haslet-i memdûha sayılan hırs-ı sevap ve vazife-i uhreviyede kanaatsizlik cihetinden ileri geliyor. Yani, 'Bu sevabı ben kazanayım, bu insanları ben irşad edeyim, benim sözümü dinlesinler' diye, karşısındaki hakikî kardeşi ve cidden muhabbet ve muavenetine ve uhuvvetine ve yardımına muhtaç bir zâta karşı rekabetkârâne vaziyet alır. 'Şakirtlerim niçin onun yanına gidiyorlar? Niçin onun kadar şakirtlerim bulunmuyor? ' diye, enâniyeti oradan fırsat bulup, mezmûm bir haslet olan hubb-u câha temayül ettirir, ihlâsı kaçırır, riyâ kapısını açar.
Lügatçe;
himmet: Ciddî gayret-ulüvv-ü himmet: çok gayretli olmak, yüksek himmet sahibi olmak-sû-i istimal: Birşeyi kötüye kullanma-Ehl-i hidayet: doğru yolda olanlar, iman etmiş olanlar-haslet-i memdûha: Övülmüş ahlâk, medhe lâyık huy ve hasletler-hırs-ı sevap: Daha çok sevap kazanma hırsı-muavenet: Yardımlaşma-uhuvvet: Kardeşlik, samîmi dostluk-mezmûm: Kötü, makbul olmayan-hubb-u câh: makam, mevki sevgisi.