MAVERA-Sufi Muhabbet Mesaj Detayi Antoloji.com

Gönderen: Adem Kılıç
Alan:   Grup:MAVERA-Sufi Muhabbet
Tarih: 28.07.2012 14:54
Konu: Yn: Yn: [mavera-sufi-muh..]

Yâ Rab, kusurumuzu affet. Bizi kendine kul kabul et. Emanetini kabzetmek zamanına kadar bizi emanette emin kıl. Âmin

Çeşitleme

Üç zümreye, üç şey çirkin düşer: İdârecilere sertlik; Âlimlere mal sevdası; Zenginlere ise cimrilik.
Molla Câmî (ra)
Para açlığı giderir, mutsuzluğu değil, yemek mideyi doyurur, ruhu değil…
Siz, din kardeşinizin aynasısınız. Onda gördüğünüz lekeyi siliniz!
Ebu Davud (ra)
'Hüzün dalgası çarptıysa bir insanın yüreğine ya Mevlâsını özlemiştir ya da Mevlâ’sı onu... Mevlâ’yı özleyen gönül ya hüznü bekler ya da hüzündedir. Bela, gam ve keder Mevlâ’nın sevdiklerine gösterdiği kamçıdır. Vurdukça kendine çeker...'
İmam Rabbani (ra)
Nefsin aldanmasına, dünyanın yalancı ve geçici tadına kapılan, hayrın tadını alamaz. Öyle bir kimseyle arkadaşlık edin ki; onda dünya malı hırsı bulunmasın.
Dâvûd-i İskenderî (ra)

Nefsinin arzularına tâbi olan, Allahü teâlânın nasıl kulu olur? Ey insan! Kime tâbi isen onun kulu olursun.
Abdullah-ı Dehlevi (ra)
Kıyamet günü nereye gitmek istiyorsanız, hazırlığınızı ona göre yapınız.
Ömer bin Abdülazîz (ra)
İçimizden biri köprü olmaya razı olmazsa, kıyamete kadar bu suyun kıyılarını bekleriz.
Bir İnsana Haddinden Fazla Değer Verirsek Sonunda Biz Değersiz Düşeriz
Asıl yetimler anadan babadan değil, ilim ve ahlaktan yoksun olanlardır.
Hz. Ali (Radiyallahü Anh)
Muhabbet, bütün tercihlerin sevgili lehinde yapılmasıdır.
Kettani

İmân bir mânevî Tûbâ-i Cennet çekirdeğini taşıyor.
Küfür ise mânevî bir Zakkum-u Cehennem tohumunu saklıyor.
Demek selâmet ve emniyet, yalnız İslâmiyette ve imândadır.
Öyle ise biz dâimâ,
İslâm dinini ve mükemmel İmân nimetini ihsan ettiği için Allah'a hamd olsun
demeliyiz.
Üstadımız Bediüzzaman Said Said Nursiy Mutasarrıf-ı Fa’âl ve ey Feyyâz-ı Müteâl,

Senin vücub-u vücuduna şehadet eden bulut, berk, ra’d, rüzgâr, yağmur, birer birer şehadet ettikleri gibi, heyet-i mecmuasıyla, keyfiyetçe birbirinden uzak, mahiyetçe birbirine muhalif olmakla beraber, birlik, beraberlik, birbiri içine girmek ve birbirinin vazifesine yardım etmek haysiyetiyle, Senin vahdetine ve birliğine gayet kuvvetli işaret ederler.

Hem koca fezayı bir mahşer-i acâip yapan ve bazı günlerde birkaç defa doldurup boşaltan rububiyetinin haşmetine ve o geniş cevvi, yazar değiştirir bir levha gibi ve sıkar ve onunla zemin bahçesini sulattırır bir sünger gibi tasarruf eden kudretinin azametine ve herbir şeye şümulüne şehadet ettikleri gibi, umum zemine ve bütün mahlûkata cevv perdesi altında bakan ve idare eden rahmetinin ve hâkimiyetinin hadsiz genişliklerine ve herşeye yetişmelerine delâlet eder.

Hem fezadaki hava o kadar hakîmâne vazifelerde istihdam ve bulut ve yağmur, o kadar alîmâne faidelerde istimâl olunur ki, herşeye ihâta eden bir ilim ve herşeye şâmil bir hikmet olmazsa, o istimal, o istihdam olamaz.

Ey Fa’âlün limâ Yürid,

Cevv-i fezadaki faaliyetinle her vakit bir nümune-i haşir ve kıyamet göstermek, bir saatte yazı kışa ve kışı yaza döndürmek, bir âlem getirmek, bir âlem gayba göndermek misillü şuûnatta bulunan kudretin, dünyayı âhirete çevirecek ve âhirette şuûnat-ı sermediyeyi gösterecek işaretini veriyor.

Ey Kadîr-i Zülcelâl,

Cevv-i fezadaki hava, bulut ve yağmur, berk ve ra’d Senin mülkünde, Senin emrin ve havlinle, Senin kuvvet ve kudretinle musahhar ve vazifedardırlar. Mahiyetçe birbirinden uzak olan bu feza mahlûkatı, gayet sür’atli ve âni emirlere ve çabuk ve acele kumandalara itaat ettiren Âmir ve Hâkimlerini takdis ederek rahmetini medh ü senâ ederler.

Lügatçe;
Mutasarrıf-ı Fa’âl: her zaman Zâtına has ve lâyık iş yapan, daima faaliyette bulunan, idâre eden ve tasarrufta bulunan Cenâb-ı Hak-Feyyâz-ı Müteâl: hiçbir kayıt ve şarta bağlı olmadan çok bereket ve bolluk veren yüce Allah-vücub-u vücud: Allah’ın varlığının zorunlu oluşu, var olmak için bir sebebe muhtaç olmaması-mahşer-i acâip: hayret verici şeylerin toplandığı yer-rububiyet: Allah’ın bütün varlık âlemini kuşatan egemenliği, yaratıcılığı, idaresi ve terbiyesi-cevv: hava, gök boşluğu-şümul: kapsamlılık, kuşatıcılık-hakîmâne: hikmetli bir biçimde-şuûnat-ı sermediye: sonsuza kadar sürüp giden işler, haller ve nitelikler-havl: güç, iktidar-musahhar: emre amade.

Hizmet etmek isteyen için 9 Kur'anî emir
İşte bu müthiş sebebin verdiği vahîm neticeleri görmemenin yegâne çaresi, Dokuz Emirdir.

1. Müsbet hareket etmektir ki, yani, kendi mesleğinin muhabbetiyle hareket etmek. Başka mesleklerin adâveti ve başkalarının tenkîsi, onun fikrine ve ilmine müdahale etmesin, onlarla meşgul olmasın.

2. Belki, daire-i İslâmiyet içinde, hangi meşrebde olursa olsun, medar-ı muhabbet ve uhuvvet ve ittifak olacak çok rabıta-i vahdet bulunduğunu düşünüp ittifak ederek,

3. Ve haklı her meslek sahibinin, başkasının mesleğine ilişmemek cihetinde hakkı ise, 'Mesleğim haktır,' yahut 'daha güzeldir' diyebilir. Yoksa, başkasının mesleğinin haksızlığını veya çirkinliğini ima eden 'Hak yalnız benim mesleğimdir' veyahut 'Güzel benim meşrebimdir' diyemez olan insaf düsturunu rehber etmek,

4. Ve ehl-i hakla ittifak, tevfik-i İlâhînin bir sebebi ve diyanetteki izzetin bir medarı olduğunu düşünmekle,

5. Hem ehl-i dalâlet ve haksızlık, tesanüd sebebiyle, cemaat suretindeki kuvvetli bir şahs-ı mânevînin dehâsıyla hücumu zamanında, o şahs-ı mânevîye karşı, en kuvvetli ferdî olan mukavemetin mağlûp düştüğünü anlayıp, ehl-i hak tarafındaki ittifak ile bir şahs-ı mânevî çıkarıp, o müthiş şahs-ı mânevî-i dalâlete karşı hakkaniyeti muhafaza ettirmek,

6. Ve hakkı, bâtılın savletinden kurtarmak için,

7. Nefsini ve enâniyetini,

8. Ve yanlış düşündüğü izzetini,

9. Ve ehemmiyetsiz, rekabetkârâne hissiyatını terk etmekle ihlâsı kazanır, vazifesini hakkıyla ifa eder. Haşiye

Haşiye: Hattâ, hadis-i sahihle, âhirzamanda İsevîlerin hakikî dindarları ehl-i Kur'ân ile ittifak edip, müşterek düşmanları olan zındıkaya karşı dayanacakları gibi; şu zamanda dahi ehl-i diyanet ve ehl-i hakikat, değil yalnız dindaşı, meslektaşı, kardeşi olanlarla samimî ittifak etmek, belki Hıristiyanların hakikî dindar ruhanîleriyle dahi, medar-ı ihtilâf noktaları muvakkaten medar-ı münakaşa ve nizâ etmeyerek, müşterek düşmanları olan mütecaviz dinsizlere karşı ittifaka muhtaçtırlar.
Lügatçe;
Müsbet hareket: Doğruluğu âşikâr olan ve belli ve isbat edilebilen; doğru düşünenlerin kabul edebileceği kanun ve nizama uygun hareket. * Allah'ın (C.C.) emrine uygun, tahribkâr ve tecavüzkâr olmayan, yapıcı ve tâmir edici tarzda olan, mizan, adâlet ve insafa uyan hareket-adâvet: Düşmanlık-tenkîs: Başkasını kusurlu gösterme-meşreb: Âdet, huy, yaratılış, ahlâk; takip edilen usûl, yol-medar-ı muhabbet ve uhuvvet ve ittifak: Sevgi, kardeşlik ve birleşmek sebebi, vesilesi-rabıta-i vahdet: Birlik bağı-tevfik-i İlâhî: Cenab-ı Hakk'ın insanı doğru yola lütfu ile sevketmesi-tesanüd: Dayanışma, birbirini destekleme-savlet: Saldırı.