MAVERA-Sufi Muhabbet Mesaj Detayi Antoloji.com

Gönderen: Adem Kılıç
Alan:   Grup:MAVERA-Sufi Muhabbet
Tarih: 09.07.2012 00:24
Konu: Yn: Yn: [mavera-sufi-muh..]

Allah'ım, Kur'an'ı akıllarımızın, kalblerimizin, ruhlarımızın nuru ve nefislerimizin de mürşidi yap. Âmin, amin, amin

Hamiyet-i İslâmiye,
en kuvvetli ve metin ve arştan gelmiş bir zincir-i nuranîdir.
Kırılmaz ve kopmaz bir urvetü'l-vüskadır.
Tahrip edilmez, mağlûp olmaz bir kudsî kaledir.
Bediüzzaman

Hamiyet-i İslâmiye: İslâmı koruma, Müslümanlara sahip çıkma ve müdafa etme gayreti
Urvetü'l-vüska: Kopmaz ve sağlam kulp.

Şeytandan ve siyasetten Allah'a sığınırım
Eğer dersen: 'İhtiyar benim elimde değil; fıtratımda adâvet var. Hem damarıma dokundurmuşlar, vazgeçemiyorum.'
Elcevap: Sû-i hulk ve fena haslet eseri gösterilmezse ve gıybet gibi şeylerle ve muktezasıyla amel edilmezse, kusurunu da anlasa, zarar vermez. Madem ihtiyar senin elinde değil, vazgeçemiyorsun. Senin, mânevî bir nedamet, gizli bir tevbe ve zımnî bir istiğfar hükmünde olan kusurunu bilmen ve o haslette haksız olduğunu anlaman, onun şerrinden seni kurtarır. Zaten bu Mektubun bu Mebhasını yazdık, tâ bu mânevî istiğfarı temin etsin; haksızlığı hak bilmesin, haklı hasmını haksızlıkla teşhir etmesin.
Cây-ı dikkat bir hadise:
Bir zaman, bu garazkârâne tarafgirlik neticesi olarak gördüm ki, mütedeyyin bir ehl-i ilim, fikr-i siyasîsine muhâlif bir âlim-i salihi, tekfir derecesinde tezyif etti. Ve kendi fikrinde olan bir münafığı, hürmetkârâne medhetti. İşte, siyasetin bu fena neticelerinden ürktüm, (Şeytandan ve siyasetten Allah'a sığınırım) dedim, o zamandan beri hayat-ı siyasiyeden çekildim.
Lügatçe;
İhtiyar: İrâde, kendi isteğiyle seçme ve hareket etme-adâvet: Düşmanlık-Sû-i hulk: Kötü ahlâk-zımnî: Gizli, örtülü-istiğfar: Cenâb-ı Allah`tan kusurların affedilmesini, günâhların bağışlanmasını isteme-garazkârâne: kin besleyerek, düşmancasına-mütedeyyin: Dindar-âlim-i salih: Dindar ve düzgün hareket eden alim zat-tekfir: Küfürle itham etmek, Kâfirlik isnad etmek-tezyif: hakaret etmek, küçük düşürmek.

Resul-i Ekrem (asm) , muktedâ ve imam ve rehber olarak gönderilmiştir
Eğer denilirse: Resul-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselâm madem Habib-i Rabbü'l-Âlemîndir. Hem elindeki hak ve lisanındaki hakikattir. Ve ordusundaki askerlerin bir kısmı melâikedir. Ve bir avuç su ile bir orduyu sular. Ve dört avuç buğday ve bir oğlağın etiyle bin adamı doyuracak bir ziyafet verir. Ve küffar ordusunun gözlerine bir avuç toprak atmakla, o bir avuç topraktan her küffârın gözüne bir avuç toprak girmesiyle onları kaçırır. Ve daha bunun gibi bin mu'cizât sahibi olan bir kumandan-ı Rabbânî, nasıl oluyor da Uhud'un nihayetinde ve Huneyn'in bidâyetinde mağlûp oluyor?

Elcevap: Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, nev-i beşere muktedâ ve imam ve rehber olarak gönderilmiştir. Tâ ki, o nev-i insanî, hayat-ı ictimaiye ve şahsiyedeki düsturları ondan öğrensin ve Hakîm-i Zülkemâlin kavânin-i meşietine itaate alışsınlar ve desâtir-i hikmetine tevfik-i hareket etsinler. Eğer Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm hayat-ı ictimaiye ve şahsiyesinde daima harikulâdelere ve mucizelere istinad etseydi, o vakit imam-ı mutlak ve rehber-i ekmel olamazdı.

İşte bu sır içindir ki, yalnız dâvâsını tasdik ettirmek için, ara sıra, indelhâce, münkirlerin inkârını kırmak için mucizeler gösterirdi. Sair vakitlerde nasıl ki herkesten ziyade evâmir-i İlâhiyeye itaat etmiştir; öyle de, hikmet-i Rabbâniye ile ve meşiet-i Sübhâniye ile tesis edilen âdetullah kavâninine herkesten ziyade mürâat ve itaat ederdi. Düşmana karşı zırh giyerdi, 'Sipere giriniz' emrederdi. Yara alırdı, zahmet çekerdi. Tâ, tamamıyla hikmet-i İlâhiye kanununa ve kâinattaki şeriat-ı fıtriye-i kübrâya mürâat ve itaati göstersin.

Lügatçe;
muktedâ: Kendisine uyulan, imâm-hayat-ı ictimaiye ve şahsiye: Toplum hayatı ve özel hayat-kavânin-i meşiet: Cenâb-ı Hakkın irâde ve hikmetinden çıkan kanunlar-desâtir-i hikmet: Hikmet prensipleri, kaideleri-tevfik-i hareket: Bir şeyin olmasına ve bir nizamın icablarına uygun düşen hareket-imam-ı mutlak: Her yönüyle imam, önder-rehber-i ekmel: En mükemmel rehber, yol gösterici-indelhâce: ihtiyaç duyulduğunda-evâmir-i İlâhiye: Allah`ın emirleri-âdetullah: Allah`ın tabiata koyduğu yaratılış kanunları-mürâat:Uymak, tatbik etmek, uyum- şeriat-ı fıtriye-i kübrâ: Allah`ın tabiata koyduğu büyük kanun. Büyük yaratılış kanunu.