MAVERA-Sufi Muhabbet Mesaj Detayi Antoloji.com

Gönderen: Adem Kılıç
Alan:   Grup:MAVERA-Sufi Muhabbet
Tarih: 07.07.2012 00:26
Konu: Yn: Yn: [mavera-sufi-muh..]

(Allâhümme sâlli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ ali seyyidinâ muhammedin biadedi külli dâin ve devâin ve bârik ve sellim aleyhi ve aleyhim kesîran kesîrâ)

Allah'ım, Efendimiz Muhammed'e (a.s.m.) ve Efendimiz Muhammed'in (a.s.m.) âline, bütün hastalıklar ve ilaçlar adedince salât eyle ve onu ve âlini çok çok mübarek kıl ve selâm et.
Büyük veliler, edeplerinden dolayı geleceği açıkca bildirmemişler

Sual: Gavs-ı Âzam gibi büyük veliler, bazı evkatta, mâzi ve müstakbeli hazır gibi müşahede ederler. Neden mâziye ait cihette sarahat suretinde haber veriyorlar da, istikbalden hafî remizlerle, gizli işaretlerle bahsediyorlar?
Elcevap: (Gaybı Allah'tan başka kimse bilemez) âyetiyle, ('Görünmeyen âlemleri bilen Odur. O hiç kimseyi gaybdan açıkça haberdar etmez. Ancak peygamberlerden bildirmek istediği müstesnâdır. Cin Sûresi: 72:26-27) âyeti ifade ettikleri kudsî yasağa karşı ubudiyetkârâne bir hüsn-ü edeb takınmak için, tasrihten işaret mesleğine girmişler. Tâ ki işaretlerle, remizle anlaşılsın ki, ihtiyarsız, niyetsiz bir surette tâlim-i İlâhî olmuştur. Çünkü istikbalî olan gaybiyat, niyet ve ihtiyar ile verilmediği gibi, niyetle de müdahale etmek, o yasağa karşı adem-i itaati işmam ediyor.

Lügatçe;
evkat: vakitler- hafî: gizli-ubudiyetkârâne: Kulluğa yakışır bir itaatle-hüsn-ü edeb: Güzelce terbiye edilmiş-tasrih: açık açık anlatmak-gaybiyat: Görünmezler-adem-i itaat: itaatsizlik.

Hamiyet-i İslâmiye,
en kuvvetli ve metin ve arştan gelmiş bir zincir-i nuranîdir.
Kırılmaz ve kopmaz bir urvetü'l-vüskadır.
Tahrip edilmez, mağlûp olmaz bir kudsî kaledir.
Bediüzzaman

O muzır nefsin hatırı için mü'minlere adâvet etme.
Hayat-ı şahsiye nazarında dahi zulümdür. Şu Dördüncü Veçhin esası olarak birkaç düsturu dinle:
Birincisi: Sen mesleğini ve efkârını hak bildiğin vakit, 'Mesleğim haktır veya daha güzeldir' demeye hakkın var. Fakat 'Yalnız hak benim mesleğimdir' demeye hakkın yoktur.
(Rıza gözü, ayıplara karşı kördür. Kem göz ise kusurları araştırır) sırrınca, insafsız nazarın ve düşkün fikrin hakem olamaz, başkasının mesleğini butlan ile mahkûm edemez.
İkinci düstur: Senin üzerine haktır ki, her söylediğin hak olsun. Fakat her hakkı söylemeye senin hakkın yoktur. Her dediğin doğru olmalı; fakat her doğruyu demek doğru değildir. Zira senin gibi niyeti hâlis olmayan bir adam, nasihati Bazen damara dokundurur, aksülâmel yapar.
Üçüncü Düstur: Adâvet etmek istersen, kalbindeki adâvete adâvet et, onun ref'ine çalış. Hem en ziyade sana zarar veren nefs-i emmârene ve hevâ-i nefsine adâvet et, ıslahına çalış. O muzır nefsin hatırı için mü'minlere adâvet etme. Eğer düşmanlık etmek istersen, kâfirler, zındıklar çoktur; onlara adâvet et. Evet, nasıl ki muhabbet sıfatı muhabbete lâyıktır. Öyle de, adâvet hasleti, her şeyden evvel kendisi adâvete lâyıktır.
Eğer hasmını mağlûp etmek istersen, fenalığına karşı iyilikle mukabele et. Çünkü, eğer fenalıkla mukabele edersen, husumet tezayüd eder. Zâhiren mağlûp bile olsa, kalben kin bağlar, adâveti idame eder. Eğer iyilikle mukabele etsen, nedâmet eder, sana dost olur.
(İyi ve izzetli birine iyilik edersen, onu elde edersin. Kötü birine iyilik edersen, o daha da azar) hükmünce, mü'minin şe'ni, kerîm olmaktır. Senin ikramınla sana musahhar olur. Zâhiren leîm bile olsa, İmân cihetinde kerîmdir. Evet, fena bir adama 'İyisin, iyisin' desen iyileşmesi ve iyi adama 'Fenasın, fenasın' desen fenalaşması çok vuku bulur. Öyleyse,
('Boş sözlerle, çirkin davranışlarla karşılaştıkları zaman, izzet ve şereflerini muhafaza ederek oradan geçip giderler.' Furkan Sûresi: 25:72. 'Eğer onları affeder, kusurlarına bakmaz ve bağışlarsanız, şüphesiz ki Allah da çok bağışlayıcı ve çok merhamet edicidir.' Teğabün Sûresi: 64:14) gibi desâtir-i kudsiye-i Kur'âniyeye kulak ver. Saadet ve selâmet ondadır.
(devam edecek)

Lügatçe:
meslek: Yol, usûl, gidiş-efkâr: Fikirler, düşünceler-butlan: Haksızlık; bâtıllık-aksülâmel: Ters tepki; reaksiyon-ref': Kaldırmak-nefs-i emmâre: Kötülüğü teşvik eden, emreden nefis-hevâ-i nefs: Nefsin gelip geçici istekleri, nefsin zararlı ve günâh olan arzuları-tezayüd: artma, çoğalma-idame: Devam ettirmek-şe'n: İş, gerek, tavır, hal, özellik-kerîm: İkrâm ve ihsân sahibi, şerefli-leîm: Alçak, rezil-desâtir-i kudsiye-i Kur'âniye: Kur`ân`ın kudsî kaideleri.