MAVERA-Sufi Muhabbet Mesaj Detayi Antoloji.com

Gönderen: Adem Kılıç
Alan:   Grup:MAVERA-Sufi Muhabbet
Tarih: 06.07.2012 00:10
Konu: Yn: Yn: [mavera-sufi-muh..]

Cenab-ı Hak, bir dakika zarfında beyne's-sema ve'l-arz alemini bulutlarla doldurup boşalttığı gibi,
bir saniyede denizin fırtınalarını teskin eder.
Ve bahar içinde bir saatte yaz mevsiminin nümunesini ve yazda bir saatte kış fırtınasını îcad eden
Kadîr-i Zülcelal;
Mehdî ile de, alem-i İslamın zulümatını dağıtabilir. Ve vaadetmiştir, vaadini elbette yapacaktır.
Bediüzzaman
Muhabbet başkasına yansır ve yansımalı; düşmanlık yansımaz ve yansımamalı

Adalet-i mahzâyı ifade eden ('Hiçbir günahkâr başkasının günahını yüklenmez.' En'âm Sûresi: 6:164.) sırrına göre, bir mü'minde bulunan câni bir sıfat yüzünden, sair mâsum sıfatlarını mahkûm etmek hükmünde olan adâvet ve kin bağlamak, ne derece hadsiz bir zulüm olduğunu; ve bahusus bir mü'minin fena bir sıfatından darılıp, küsüp, o mü'minin akrabasına adâvetini teşmil etmek,
('Muhakkak ki insan çok zalimdir.' İbrahim Sûresi: 14:34) sîga-i mübalâğa ile gayet azîm bir zulüm ettiğini, hakikat ve şeriat ve hikmet-i İslâmiye sana ihtar ettiği hâlde, nasıl kendini haklı bulursun, 'Benim hakkım var' dersin?

Hakikat nazarında sebeb-i adâvet ve şer olan fenalıklar, şer ve toprak gibi kesiftir; başkasına sirayet ve in'ikâs etmemek gerektir. Başkası ondan ders alıp şer işlese, o başka meseledir. Muhabbetin esbabı olan iyilikler, muhabbet gibi nurdur; sirayet ve in'ikâs etmek, şe'nidir. Ve ondandır ki, 'Dostun dostu dosttur' sözü durub-u emsal sırasına geçmiştir. Hem onun içindir ki, 'Bir göz hatırı için çok gözler sevilir' sözü umumun lisanında gezer.

İşte ey insafsız adam! Hakikat böyle gördüğü hâlde, sevmediğin bir adamın sevimli, mâsum bir kardeşine ve taallûkatına adâvet etmek ne kadar hilâf-ı hakikat olduğunu, hakikatbîn isen anlarsın.

Lügatçe;
Adalet-i mahzâ: Tam ve eksiksiz gerçek adâlet; ferdin cüz`i hakkını bütün insanlık için dahi olsa feda etmeyen adâlet-adâvet: Düşmanlık-sîga-i mübalâğa: Bir şeyin pek mühim ve pek ileri olduğunu ifâde eden kelime hâli-kesif: Koyu, çok sık ve sert, şeffaf olmayan-in'ikâs: Yansıma, aksetme-şe'n: gerek, tavır, hal, özellik-hilâf-ı hakikat: Gerçeğe zıt-hakikatbîn: Hakîkati gören, hakîkati anlayan.
Bediüzzaman Hükümetlerden ne istiyor?

Nasıl ki, hükûmet-i cumhuriye 'dini dünyadan tefrik edip bîtarafane kalmak' prensibini kabul etmiş; dinsizlere, dinsizlikleri için ilişmediği gibi, dindarlara da, dindarlıkları için ilişmemesi o prensibin icabatındandır. Öyle de; ben dahi bîtaraf ve hürriyetperver olması lazım gelen Hükûmet-i Cumhuriyeyi, dinsizliğe taraftar ve entrikaları çeviren ve hükûmetin memurlarını iğfal eden gizli menfî komitelerden tefrik edip, hükûmetin onlardan uzak olmasını istiyorum; o entrikacılarla mübareze ediyorum.

Lügatçe;
tefrik: Ayırt etme, ayırma-bîtarafane: Tarafsız bir şekilde-hürriyetperver: Hürriyetsever, özgürlükçü-iğfal: Kandırma, aldatma.