MAVERA-Sufi Muhabbet Mesaj Detayi Antoloji.com

Gönderen: Adem Kılıç
Alan:   Grup:MAVERA-Sufi Muhabbet
Tarih: 23.06.2012 00:06
Konu: Yn: Yn: [mavera-sufi-muh..]

Kur’anın hamelelerine ikram, hürmet ediniz.hadisi şerif

Allah'ım! âlemlere rahmet olarak gönderdiğin zâta, onun bütün âl ve Ashâbına salât ve selâm eyle. Ey merhamet edenlerin en merhametlisi, rahmetin hürmetine bize ve onun ümmetine merhamet eyle. âmin.

Duâları ise şu sözlerle sona erer: Ezelden ebede her türlü hamd ve övgü, şükür ve minnet, âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur. (Yûnus Sûresi: 10.)

Hastaların kalbini hoşnud etmek, teselli vermek,
mühim bir sadaka hükmüne geçer.
Bediüzzaman

Gözleri görmeyenler, ahirette daha keskin görecekler
Ey gözüne perde gelen hasta! Eğer ehl-i imanın gözüne gelen perdenin altında nasıl bir nur ve mânevî bir göz olduğunu bilsen, 'Yüz bin şükür Rabb-i Rahîmime' dersin. Bu merhemi izah için bir hadise söyleyeceğim. Şöyle ki:

Bana sekiz sene kemâl-i sadakatle, hiç gücendirmeden hizmet eden Barlalı Süleyman'ın halasının bir vakit gözü kapandı. O saliha kadın, bana karşı haddimden yüz derece fazla hüsn-ü zan ederek, 'Gözümün açılması için dua et' diyerek, cami kapısında beni yakaladı. Ben de, o mübarek ve meczûbe kadının salâhatini duama şefaatçi yapıp, 'Yâ Rabbi, onun salâhati hürmetine onun gözünü aç' diye yalvardım. İkinci gün Burdurlu bir göz hekimi geldi, gözünü açtı. Kırk gün sonra yine gözü kapandı. Ben çok müteessir oldum, çok dua ettim. İnşaallah o dua âhireti için kabul olmuştur. Yoksa benim o duam, onun hakkında gayet yanlış bir beddua olurdu. Çünkü eceli kırk gün kalmıştı. Kırk gün sonra -Allah rahmet etsin- vefat eyledi.

İşte o merhume, kırk gün Barla'nın hazînâne bağlarına rikkatli ihtiyarlık gözüyle bakmasına bedel, kabrinde, Cennet bağlarını kırk bin günlerde seyredeceğini kazandı. Çünkü imanı kuvvetli, salâhati şiddetli idi.
Evet, bir mü'min, gözüne perde çekilse ve gözü kapalı kabre girse, derecesine göre, ehl-i kuburdan çok ziyade o âlem-i nuru temâşâ edebilir. Bu dünyada nasıl çok şeyleri biz görüyoruz, kör olan mü'minler görmüyorlar. Kabirde o körler, imanla gitmişse, o derece ehl-i kuburdan ziyade görür. En uzak gösteren dürbünlerle bakar nevinde, kabrinde, derecesine göre, Cennet bağlarını sinema gibi görüp temâşâ ederler.

İşte böyle gayet nurlu ve toprak altında iken göklerin üstündeki Cenneti görecek ve seyredecek bir gözü, bu gözündeki perde altında, şükürle, sabırla bulabilirsin. İşte o perdeyi senin gözünden kaldıracak, o gözle seni baktıracak göz hekimi, Kur'ân-ı Hakîmdir.

Sultan-ı Cihâna acz tezkeresiyle istinad eden adamın ne pervâsı olabilir?
(...) Ve o iki ilâç ise, biri sabır ile tevekküldür. Hâlıkının kudretine istinad, hikmetine itimaddır.

Öyle mi? Evet, emr-i ('Ol! ' der, oluverir.' Yâsin Sûresi: 82.) e mâlik bir Sultan-ı Cihâna acz tezkeresiyle istinad eden bir adamın ne pervâsı olabilir? Zîrâ, en müthiş bir musîbet karşısında, ('Biz Allah'ın kullarıyız; sonunda yine Ona döneceğiz.' Bakara Sûresi: 156.) deyip, itminân-ı kalb ile Rabb-i Rahîmine itimad eder. Evet, ârif-i billâh aczden, mehâfetullahtan telezzüz eder. Evet, havfda lezzet vardır. Eğer bir yaşındaki bir çocuğun aklı bulunsa ve ondan suâl edilse, 'En leziz ve en tatlı hâletin nedir? ' Belki diyecek:

'Aczimi, zaafımı anlayıp, vâlidemin tatlı tokatından korkarak, yine vâlidemin şefkatli sînesine sığındığım hâlettir.'

Halbuki bütün vâlidelerin şefkatleri, ancak bir lem'a-i tecellî-i Rahmettir. Onun içindir ki, kâmil insanlar aczde ve havfullahta öyle bir lezzet bulmuşlar ki, kendi havl ve kuvvetlerinden şiddetle teberrî edip, Allah'a acz ile sığınmışlar. Aczi ve havfı kendilerine şefaatçi yapmışlar.

Lügatçe;
istinad: Dayanma, güvenme-itminân-ı kalb: kalpten ve gönülden inanma, emniyet hissi-ârif-i billâh: Allahı bilen, tanıyan ve başkalarını bilgilendirilen kimse-mehâfetullah: Allah korkusu-telezzüz: Lezzetlenmek, tat ve zevk almak-havf: korku, Korkmamk-lem'a-i tecellî-i Rahmet: Cenâb-ı Hakkın rahmetinin tecellîsinin bir parıltısı-havl: Güç, kuvvet-teberrî: Arınma, uzaklaşma.