MAVERA-Sufi Muhabbet Mesaj Detayi Antoloji.com

Gönderen: Adem Kılıç
Alan:   Grup:MAVERA-Sufi Muhabbet
Tarih: 19.06.2012 23:51
Konu: Yn: Yn: [mavera-sufi-muh..]

Hem bu sâfi, temiz, güzel gökler, fevkalâde [olağan üstü] büyük ve fevkalâde sür’atli [hızlı] ecramıyla [yıldızlarıyla] muntazam bir ordu ve elektrik lâmbalarıyla süslenmiş bir saltanat donanması vaziyetini [durumunu] göstermek cihetiyle, Senin rububiyetinin [Allah’ın herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri vermesi, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulundurmasının] haşmetine [ihtişamına] ve herşeyi icad [yaratan] eden kudretinin [güç ve iktidarının] azametine [büyüklüğüne] zâhir [açıkça] delâlet [işaret] ve hadsiz [sınırsız] semâvâtı ihâta eden [içine alan] hâkimiyetinin [egemenliğinin] ve herbir zîhayatı kucağına alan rahmetinin hadsiz [sınırsız] genişliklerine kuvvetli işaret ve bütün mahlûkat-ı semâviyenin[gök yüzündeki yaratıkların] bütün işlerine ve keyfiyetlerine [durumlarına özelliklerine] taallûk eden [kapsayan] ve avucuna alan, tanzim eden[düzenleyen] ilminin herşeye ihatasına [kapsadığına] ve hikmetinin her işe şümûlüne [nüfuz ettiğine] şüphesiz şehadet [şahitlik] ederler. Ve o şehadet [şahitlik] ve delâlet [delil olma]o kadar zâhirdir [açıktır] ki, güya yıldızlar, şahit olan göklerin şehadet [şahitlik] kelimeleri ve tecessüm [cisimleşmiş] etmiş nuranî delilleridirler.
Hem semâvât [gökyüzü] meydanında, denizinde, fezasındaki [boşluğundaki] yıldızlar ise, mutî [itaatli] neferler [askerler], muntazam [kusursuz] sefineler [gemiler], harika tayyareler [uçaklar], acâip [hayretverici harika] lâmbalar gibi vaziyetiyle [durumlarıyla], Senin saltanat-ı ulûhiyetinin[ortak kabul etmeyen Allah’ın otoritesinin] şâşaasını [ihtişamını] gösteriyorlar. Ve o ordunun efradından bir yıldız olan güneşimizin seyyarelerinde [uydularında] ve zeminimizdeki vazifelerinin [görevlerinin] delâlet [işaret] ve ihtarıyla [hatırlatmasıyla] güneşin sâir arkadaşları olan yıldızların bir kısmı âhiret âlemlerine bakarlar ve vazifesiz [görevsiz] değiller; belki bâki [ebedi] olan âlemlerin güneşleridirler

Ey Vâcibü’l-Vücud [ey varlığı zorunlu olan ve var olmak için hiçbir sebebe ihtiyacı olmayan Allah], ey Vâhid-i Ehad [ey birliği herşeyi kaplayan ve herbir şeyde birliği görülen Allah ],
Bu harika yıldızlar, bu acîp [hayret verici] güneşler, aylar, Senin mülkünde, Senin semâvâtında, Senin emrinle ve kuvvetin ve kudretinle ve Senin idare ve tedbirinle teshir [emrineboyun eğmiş] ve tanzim[düzene sokulmuş] ve tavzif edilmişlerdir [vazifelendirilmişlerdir]. Bütün o ecram-ı ulviye [gökteki yüksek cisimler], kendilerini yaratan ve döndüren ve idare eden bir tek Hâlıka tesbih ederler, tekbir ederler, lisan-ı hal ile Sübhânallah [Allah her türlü eksiklikten sonsuz derecede yücedir], Allahu Ekber [Allah en büyüktür] derler. Ben dahi onların bütün tesbihatıyla Seni takdis ederim[hertürlü eksik ve noksan sıfatlardan tenzih ederim].