Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
Peygamberimizin geleceğini ençok Hazret-i İsa (as) müjdelemiş
Sual: Eğer desen, 'Neden Hazret-i İsâ Aleyhisselâm her nebîden ziyade müjde veriyor; başkalar yalnız haber veriyorlar, müjde sureti azdır? '
Elcevap: Çünkü, Ahmed Aleyhissalâtü Vesselâm, İsa Aleyhisselâmı Yahudilerin müthiş tekzibinden ve müthiş iftiralarından ve dinini müthiş tahrifattan kurtarmakla beraber; İsâ Aleyhisselâmı tanımayan Benî İsrail'in suubetli şeriatine mukabil, suhuletli ve câmi ve ahkâmca şeriat-i İseviyenin noksanını ikmal edecek bir şeriat-i âliyeye sahiptir. İşte onun için, çok defa 'Âlemin Reisi geliyor' diye müjde veriyor.
İşte Tevrat, İncil, Zebur'da ve sair suhuf-u enbiyada çok ehemmiyetle, âhirde gelecek bir peygamberden bahisler var, çok âyetler var-nasıl bir kısım numunelerini gösterdik. Hem çok namlarla o kitaplarda mezkûrdur. Acaba bütün bu kütüb-ü enbiyada, bu kadar ehemmiyetle, mükerrer âyetlerde bahsettikleri Âhirzaman Peygamberi, Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmdan başka kim olabilir?
Hem üstadlarımdan Mevlana Celaleddin'in nefsine dediği gibi dedim:
(O, 'Ben senin Rabbin değil miyim? ' dedi; sen, 'Evet, Rabbimsin' dedin: 'Evet' demenin şükrü nedir? 'Belâ' çekmektir. Bela'nın sırrının ne olduğunu bilir misin? O, Allah'a karşı fakrını hissetmenin ve Allah'a dayanmadıkça hiçliğini bilmenin yollarıdır.)
O vakit, nefsim dahi, 'Evet, evet acz ve tevekkül ile, fakr ve iltica ile nur kapısı açılır, zulmetler dağılır.
(Îman ve İslamiyet nûrundan dolayı Allah'a hamd olsun)
dedi.
Lügatçe:
Bela: Evet (Farsçada 'belî' denilir)
Belâ: Afet. Sıkıntı. Tasa, kaygı. Musibet.
Ruhdan damla damla şükür akıtır
Ey elemden teşekkî eden hasta! Senden soruyorum: Geçmiş ömrünü düşün ve o ömürde geçmiş lezzetli safâ günleri ve belâ ve elemli vakitlerini tahattur et. Herhalde ya oh, ya ah diyeceksin. Yani, ya 'Elhamdü lillâh, şükür,' veyahut 'Vâ hasretâ, vâ esefâ! ' kalbin ve lisanın diyecek.
Dikkat et, sana 'Oh, elhamdü lillâh, şükür' dediren, senin başından geçmiş elemler, musibetlerin düşünmesi, bir mânevî lezzeti deşiyor ki, senin kalbin şükreder. Çünkü elemin zevâli lezzettir. O elemler, o musibetler, zevâliyle ruhta bir lezzet irsiyet bırakmış ki, düşünmekle deşilse, ruhtan bir lezzet akıyor, şükürler takattur ediyor.
Sana 'Vâ esefâ, vâ hasretâ! ' dedirten, eski zamanda geçirdiğin lezzetli ve safâlı o hallerdir ki, zevalleriyle senin ruhunda daimî bir elem irsiyet bırakıp, ne vakit düşünsen o elem yine deşiliyor, esef ve hasret akıtıyor.
Madem bir günlük gayr-ı meşru lezzet bazen bir sene mânevî elem çektiriyor. Ve muvakkat bir günlük hastalıkla gelen elem, çok günler mânevî lezzet, sevapla beraber, zevâlindeki halâs ve kurtulmaktan gelen mânevî lezzet vardır. Senin başındaki şimdilik bu muvakkat hastalığın neticesi ve içyüzündeki sevabı düşün. 'Bu da geçer, yâ Hû' de, şekvâ yerinde şükret.
Lügatçe;
teşekkî: Kötü hâlini anlatarak şikâyet etme-tahattur: hatırlamak-zevâl: sona erme, son bolma-irsiyet: Soya çekim, kalıtım-takattur: Damlama, damla damla akma.
Kâfirin cezası neden hemen verilmiyor?
İ'lem eyyühe'l-aziz! Hayat-ı dünyeviyeye kasten ve bizzat teveccüh edip bağlanan kâfirin, imhal-i ikabında ve bilakis terakkiyat-ı maddiyede muvaffakiyetindeki hikmet nedir?
Evet, o kâfir, kendi terkibiyle, sıfatıyla Cenab-ı Hakça nev-i beşere takdir edilen nimetlerin tezahürüne, şuuru olmaksızın hizmet ediyor. Ve güzel masnuat-ı İlahiyenin mehasinini bilâ-şuur tanzim ediyor. Ve kuvveden fiile çıkartmakla garabet-i san'at-ı İlahiyeye nazarları celb ediyor. Ne fayda ki, farkında değildir. Demek, o kafir, saat gibi kendi yaptığı amelden haberi yok. Amma, vakitleri bildirmek gibi nev-i beşere pek büyük bir hizmeti vardır. Bu sırra binaen dünyada mükâfatını görür.
Lügatçe;
teveccüh: Yönelme, sevgi, ilgi-imhal-i ikab: ceza için mehil verme, tehir etme-terakkiyat-ı maddiye: Maddî yükselme ve ilerlemeler-terkib: Bir kaç şeyin bir araya getirilerek birleştirmek-tezahür: Görünme, ortaya çıkma-masnuat-ı İlahiye: Allah`ın sanatlı olarak yarattığı varlıklar-mehasin: Güzellikler-bilâ-şuur: garabet-i san'at-ı İlahiye: Cenab-ı Hakk'ın hayret veren sanatları