MAVERA-Sufi Muhabbet Mesaj Detayi Antoloji.com

Gönderen: Adem Kılıç
Alan:   Grup:MAVERA-Sufi Muhabbet
Tarih: 12.06.2012 00:19
Konu: Yn: Yn: [mavera-sufi-muh..]

Ülemanın mürekkebiyle, şüheda kanı müvazene edilse; muhakkak ki, Allah yanında ülemanın mürekkebi, şühedanın kanına racih gelecektir.hadisi şerif

Abdülkadir Geylaninin (k.s.) bir hasetciye nasihatı:
Ey mümin! Ne oluyor ki, seni; yemede, içmede, giymede vesairede, komşunu kıskanır görüyorum.
Bilmiyor musun ki, bu senin imanını zayıflatır. Mevlanın yanında kıymetin kalmaz. Seni Allahü Tealanın gazabına uğratır. Peygamber Efendimiz (s.a.v): *Allahü Teala, haset eden kimse nimetimin düşmanıdır,* buyurdu.
Rasul-i Ekrem bir hadis-i şerifinde; *Ateş odunu yiyip bitirdiği gibi, hased de iyilikleri yer.* buyurdu. Sen hased ettiğin kimseye, neden hased ediyorsun. Onun kısmeti için mi, yoksa kendi kısmetin hususunda mı hased ediyorsun?
Eğer, Allahü Tealanın ona kısmet olarak verdiği şeyde hased ediyorsan, ona haksızlık etmiş olursun. Hased ettiğin kimse, Allahü Tealanın kendisi için takdir ve taksim ettiği nimetin içerisinde bulunmaktadır. Sen onu, Allahü Tealanın bu ihsanından dolayı hased etmekle, ne kadar haksızlık ve cimrilik yaptığını, ne kadar akılsızlık ettiğini biliyor musun?
Eğer onu, sana takdir edilenin onun eline geçeceği endişesi ile kıskanıyorsan, bu senin çok cahil olduğunu gösterir. Çünkü senin kısmetini başkası yiyemez. Muhakkak ki, Allahü Teala sana zulmetmez. Allahü Teala senin için takdir ettiğini, sana nasip olarak verdiğini, senden alıp başkasına vermez.

Ona ve âline yer ve gökler dolusu rahmet ve selâmlar olsun.

Allah'ım, işaretiyle ayın ikiye bölündüğü Zât hürmetine benim kalbimi ve sâdık Nur Talebelerinin kalplerini Kur'ân güneşi mukabilinde ay gibi yap. Âmin, âmin.

Günahlara dalanlar için sıhhat bir hastalıktır.
BEŞİNCİ DEVÂ

Ey maraza mübtelâ hasta! Bu zamanda tecrübemle kanaatim gelmiştir ki, hastalık bazılara bir ihsan-ı İlâhîdir, bir hediye-i Rahmânîdir. Bu sekiz dokuz senedir, liyakatsiz olduğum halde, bazı genç zatlar hastalık münasebetiyle dua için benimle görüştüler. Dikkat ettim ki: Hangi hastalıklı genci gördüm; sair gençlere nisbeten âhiretini düşünmeye başlıyor. Gençlik sarhoşluğu yok. Gaflet içindeki hayvânî hevesattan bir derece kendini kurtarıyor. Ben de bakıyordum, onların tahammül dahilindeki hastalıklarını bir ihsan-ı İlâhî olduğunu ihtar ederdim. Derdim ki:

'Kardeşim, senin bu hastalığının aleyhinde değilim. Hastalık için sana karşı bir şefkat hissedip acımıyorum ki, dua edeyim. Hastalık seni tam uyandırıncaya kadar sabra çalış. Ve hastalık vazifesini bitirdikten sonra, Hâlık-ı Rahîm inşaallah sana şifa verir.'

Hem derdim: 'Senin bir kısım emsalin sıhhat belâsıyla gaflete düşüp, namazı terk edip, kabri düşünmeyip, Allah'ı unutup, bir saatlik hayat-ı dünyeviyenin zâhirî keyfiyle hadsiz bir hayat-ı ebediyesini sarsar, zedeler, belki de harap eder. Sen hastalık gözüyle, herhalde gideceğin bir menzilin olan kabrini ve daha arkasında uhrevî menzilleri görürsün ve onlara göre davranıyorsun. Demek senin için hastalık bir sıhhattir; bir kısım emsalindeki sıhhat bir hastalıktır.'

Lügatçe;
mübtelâ: Alışkanlık kazanmış; tutkun, tutulmuş, düşkün-ihsan-ı İlâhî: Allah`tan gelen iyilikler, bağışlar-hediye-i Rahmânî: Sonsuz merhamet ve şefkat sahibi olan Allah`ın, kullarına hediye olarak verdiği nîmetler.

Günahtan inkâra geçiş nasıl olur?

Mâsiyetin mahiyetinde, bilhassa devam ederse, küfür tohumu vardır. Çünkü, o mâsiyete devam eden, ülfet peyda eder, sonra ona âşık ve mübtelâ olur. Terkine imkân bulamayacak dereceye gelir. Sonra o mâsiyetinin ikaba mûcib olmadığını temenniye başlar. Bu hal böylece devam ettikçe, küfür tohumu yeşillenmeye başlar. En nihayet, gerek ikabı ve gerek dârü'l-ikabı inkâra sebep olur.
Ve keza, mâsiyete terettüb eden hacâletten dolayı, o mâsiyetin mâsiyet olmadığını iddia etmekle, o mâsiyete muttali olan melekleri bile inkâr eder. Hattâ şiddet-i hacâletten, yevm-i hesabın gelmeyeceğini temenni eder. Şayet yevm-i hesabı nefyeden ednâ bir vehmi bulursa, o vehmi kocaman bir bürhan addeder.

Lügatçe;
Mâsiyet: İtaatsizlik, isyan, günah-ülfet: Alışma, alışkanlık-mübtelâ: tutkun, tutulmuş-ikab: Şiddetli azap-mûcib: İcâb eden, lâzım gelen. * Bir şeyin peydâ olmasına vesile ve sebep olan-dârü'l-ikab: Azap yeri, cehennem-terettüb: gerekmek, netice olarak çıkmak, belirli sebeplerin belirli neticeler vermesi-hacâlet: Utanç duyma, utanma-muttali: Bilen-yevm-i hesab: Hesap günü, haşirde hesap verilen gün-nefy: Bir şeyin yokluğunu veya olmadığını iddia-ednâ: en basit, en küçük-vehm: Belirsiz fikir ve düşünce-bürhan: kesin delil, ispat vâsıtası.