Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
Din ile dünyayı taleb edenlere veyl olsun.hadisi şerif
Allahım, risâlet semâsının güneşi, nübüvvet burcunun ayı olan yüce Peygambere (a.s.m.) , onun hidâyet yıldızları olan Al ve Ashâbına salât ve selâm eyle. Bize, erkek ve kadın mü'minlere merhamet et. Amin, âmin, âmin.
Üstad Bediüzzamanla ilgili hatıralar
Boş Şeylerle Meşguliyete Fırsat yok
Hüsnü Bayramoğlu anlatıyor:
'Bir gün üstadımızla birlikte giderken, yolda kalabalık bir grup gördük.
'Zübeyir sen git, orada ne yapıyorlar, ne konuşuyorlar bana haber getir.' dedi
Biz, 'Efendim bugün bayramdır herhalde bayram hakkında konuşuyorlardır' dedik
Üstad ısrar etti:
'Zübeyir gitsin, dinlesin, haber getirsin. Ben ileride bekleyeceğim' dedi
Zübeyir ağabey gitti. Biz de üstadla beraber epey uzakta onu bekledik. Fakat zübeyr ağabey orada fazla durmadan hemen geldi
Üstad, 'niçin çabuk geldin ve ne öğrendin' dedi
O da 'üstadım bayram dolayısıyla konuşuyorlar. Lüzumsuz toplantı ve gereksiz konuşmalar var. Onun için hemen geldim' dedi
Üstadımız da ona şöyle konuştu:
' Eğer sen orada fazla kalsaydın, duydukların seni meşgul etse ve kalbin de tesirlenseydi, muhakkak seni hizmetimden men edecektim! '
'Ömür kısadır, onda yapılacak olan vazifeler ise çok ve ehemmiyetlidir.' diyen adam..Başkalarının imdadına koşmak isteyen adam, boş ve gereksiz yere vakit öldürebilir mi?
Ey nefsim! Kalbim gibi ağla ve bağır ve de ki:
'Fânîyim, fânî olanı istemem;
âcizim, âciz olanı istemem.
Ruhumu Rahmân'a teslim eyledim, gayrı istemem.
İsterim, fakat bir yâr-ı bâkî isterim.
Zerreyim, fakat bir şems-i sermed isterim.
Hiç ender hiçim, fakat bu mevcûdâtı umumen isterim.'
Bediüzzaman
Üstadın mâsum çocuklarla sohbet ve muhaveresi ise çok ibretli ve saadetlidir. Emirdağı ve civarı köylerinde, yanına gelen mâsumlara büyükler gibi ehemmiyet verip, kalben onlara müteveccih olurdu. “Evlâtlarım, siz mâsumsunuz, daha günahınız yoktur. Ben çok hastayım, bana dua ediniz; sizin duanız makbuldür. Ben sizi mânevî evlâtlarım ve talebelerim olarak duama dahil ettim” derdi. O çocuklar, gözlerinden akan muhabbet nurlarıyla Üstadı selâmlarlar, Üstad, gafil büyüklerden ziyade onlara samimî ve ciddî selâm ederdi. Ve “Bunlar istikbalin Nur talebeleridir. Bana olan bu alâka ve teveccühlerinin sebebi ise: Mâsum ruhları hissediyor ki, Risale-i Nur, onların imdadına gelmiş. Ben de o Nurun bir tercümanı olmam hasebiyle, gayr-ı ihtiyarî bu fedakârane muhabbet ve alâkayı gösteriyorlar” derdi
Ben neyim? Nereden geliyorum? Nereye gideceğim? Vazifem nedir?
Risale-i Nur Nedir Ve Nasıl Bir Tefsirdir?
Kur'ân'ın hakîkatlerini müsbet ilim anlayışına uygun bir tarzda izah ve ispat eden Risâle-i Nur külliyatı, her insan için en mühim mesele olan 'Ben neyim? Nereden geliyorum? Nereye gideceğim? Vazifem nedir? Bu mevcudât nereden gelip nereye gidiyorlar? Mâhiyet ve hakîkatleri nedir? ' gibi suâllerin cevabını vâzıh ve katî bir şekilde, çekici bir üslûp ve güzel bir ifade ile beyân edip ruh ve akılları tenvir ve tatmin ediyor.
Yirminci asrın Kur'ân felsefesi olan bu eserler, bir taraftan teknik, fen ve sanat olarak maddiyâtı, diğer taraftan îman ve ahlâk olarak mâneviyâtı câmî ve hâvî olacak Türk medeniyetinin, sadece maddiyâta dayanan sâir medeniyetleri geride bırakacağını da ispat ve îlân etmektedir.
Ecdâdımızın bir zamanlar kalblerinde yerleşen îman ve îtikad cihetiyle zemin yüzünde yüz mislinden ziyâde devletlere, milletlere karşı îmânından gelen bir kahramanlıkla mukabele etmesi, İslâmiyet ve kemâlât-ı mâneviyenin bayrağını Asya, Afrika ve yarı Avrupa'da gezdirmesi ve 'Ölsem şehidim, öldürsem gaziyim' deyip ölümü gülerek karşılayarak müteselsil düşman hâdisâta karşı dayanması gibi milletçe medâr-ı iftihar âli seciyemizin bugün biz gençlerde inkişâfı, vatan ve millet menfaati bakımından ve istikbâlimizin selâmeti noktasından ne derece elzem olduğu mâlûmdur. Mutlaka her hareket ve hizmette maddî bir ücret ve şahsî menfaatler mülâhaza etmek, Türk'ün millî tarihinin şeref ve haysiyeti ile kabil-i telif olamaz. Bizler, ancak rızâ-i İlâhî için çalışıyoruz. Bizzat hizmetinde bulunmakla aldığımız telezzüz, kardeş ve vatandaşlarımıza, İslâmiyete ve insâniyete yardımda bulunabilmek mazhariyetinden gelen ebedî hayatımıza âit sürûr ve ümit, bizim bu bâbda aldığımız ve alacağımız yegâne hakîki mukabele ve ücrettir.