Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
dua eden adam şöyle der; sebepler sukut edebilir,tabiattaki hadiselerin hiçbirinin tesiri olmayabilir ve kimse bana el uzatıp derdime derman olmayabilir,ben herzaman sesimi duyan,soluklarımı işiten, bana şah damarımdan daha yakın olduğunu hatırlatan,sonrada duama icabet edeceğini vaad eden ve vaad ettiği şeyleri yapmaya gücü yeten,söz veripde ne yapayım gücüm yetmedi demeyen,herşeyin dizginlerinin elinde olduğu bütün hazinelerin gerçek sahibi olan O yüceler yücesi zata ellerimi kaldırıp ondan istiyorum...
'Evet' demenin şükrü nedir?
Hem üstadlarımdan Mevlânâ Celâleddin'in nefsine dediği gibi dedim:
O, 'Ben senin Rabbin değilmiyim? ' dedi; sen 'Evet, Rabbimsin' dedin. 'Evet' demenin şükrü nedir? 'Bela' çekmektir. Belanın sırrının ne olduğunu bilirmisin? O, Allah'a karşı fakrını hissetmenin ve Allah'a dayanmadıkça hiçliğini bilmenin yoludur.
Mektubat
Güzel düşünen güzel rüyalar görür
Ehl-i salâhatte ve bahusus ehl-i velâyette bu hiss-i kablelvuku fazla inkişaf eder, kerametkârâne âsârını gösterir. İşte, umum avam için dahi bir nevi velâyete mazhariyet var ki, rüya-yı sadıkada, evliya gibi, gaybî ve istikbalî olan şeyleri görüyorlar.
Evet, uyku nasıl ki avam için rüya-yı sadıka cihetinde bir mertebe-i velâyet hükmündedir. Öyle de, umum için, gayet güzel ve muhteşem bir sinema-i Rabbâniyenin seyrangâhıdır. Fakat güzel ahlâklı güzel düşünür. Güzel düşünen, güzel levhâları görür. Fena ahlâklı, fena düşündüğünden, fena levhâları görür.
Hem herkes için, Âlem-i şehadet içinde Âlem-i gayba bakan bir penceredir. Hem mukayyed ve fâni insanlar için, saha-i ıtlak bir meydan ve bir nevi bekaya mazhar ve mazi ve müstakbel, hâl hükmünde bir temâşâgâhtır. Hem tekâlif-i hayatiye altında ezilen ve meşakkat çeken zîruhların istirahatgâhıdır. İşte bu gibi sırlar içindir ki, Kur'ân-ı Hakîm,
('Uykunuzu bir istirahat kıldık.' Nebe' Sûresi, 78: 9.)
nevindeki âyetlerle, hakikat-i nevmiyeyi ehemmiyetle ders veriyor.
Mektubat,
Lügatçe;
Ehl-i salâhat: Güzel ahlâklı, hayırlı insanlar-hiss-i kablelvuku: Bir şeyi vukuundan önce hissetmek-kerametkârâne: Kerâmetli bir şekilde-âsâr: Eserler, izler, nişanlar, belirtiler-avam: Halk tabakası-rüya-yı sadıka: Doğru olan rüya-istikbalî: Gelecekle ilgili-Âlem-i şehadet: Şehâdet âlemi, gözle görülen âlem, dünya-Âlem-i gayb: Görülmeyen âlem-mukayyed: Bağlı, kayıtlı, sınırlı-saha-i ıtlak bir meydan: Serbest sâha; sınırsız meydan-temâşâgâh: Gezinti ve eğlence yeri-tekâlif-i hayatiye: Hayatın sorumlulukları, külfetleri-zîruh: ruh sahibi-hakikat-i nevmiye: uykunun hakîkatı, mâhiyeti.