Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
Bismillahirrahmanirrahim
Hz. Enes (ra) anlatıyor: Resulullah (sav) buyurdular ki:
“Dünya sevgisi her çeşit hatalı davranışların başıdır. Bir şeye olan sevgin seni kör ve sağır yapar.”
(Ebu Davud, Edeb 125)
Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c) , Ahzâb 39. ayetinde mealen şöyle buyuruyor:
Daha önce gelip geçen o peygamberler, Allah'ın vahiylerini tebliğ eden, Allah'tan korkan, başka hiç kimseden korkmayan kimselerdir. Allah, hesap görücü olarak yeter.
Namazda ruhun ve kalbin ve aklın büyük bir rahatı vardır.
Hem, cisme de o kadar ağır bir iş değildir.
Hem, namaz kılanın diğer mübah dünyevî amelleri, güzel bir niyet ile ibâdet hükmünü alır.
Bu sûrette bütün sermâye-i ömrünü âhirete mal edebilir.
Fânî ömrünü bir cihette ibkâ eder.
Bediüzzaman
Dua bir ibadettir. Kul, aczini ve fakrını dua ile ilân eder
Eğer desen: Bazen kati olacak işler için dua edilir: meselâ husuf ve küsuf namazındaki dua gibi. Hem Bazen hiç olmayacak şeyler için dua edilir.
Elcevap: Başka Sözlerde izah edildiği gibi, dua bir ibadettir. Abd, kendi aczini ve fakrını dua ile ilân eder. Zâhirî maksatlar ise, o duanın ve o ibadet-i duaiyenin vakitleridir; hakikî faydaları değil. İbadetin faydası âhirete bakar. Dünyevî maksatlar hâsıl olmazsa, 'O dua kabul olmadı' denilmez. Belki 'Daha duanın vakti bitmedi' denilir.
Hem hiç mümkün müdür ki, bütün ehl-i imanın bütün zamanlarda mütemadiyen kemâl-i hulûs ve iştiyak ve dua ile istedikleri saadet-i ebediye onlara verilmesin ve bütün kâinatın şehadetiyle hadsiz rahmeti bulunan o Kerîm-i Mutlak, o Rahîm-i Mutlak, bütün onların o duasını kabul etmesin ve saadet-i ebediye vücut bulmasın?
Lügatçe;
husuf ve küsuf namazı: Ay tutulması ve güneş tutulması zamaanlarında kılınması sünnet olan namaz-Abd: Kul-kemâl-i hulûs: Tam samimiyet. Sırf Allah rızası için yapmak.
Cenâb-ı Hak, hadsiz kudret ve nihayetsiz rahmetini göstermek için, insanda hadsiz bir acz, nihayetsiz bir fakr derc eylemiştir. Hem hadsiz nukuş-u esmâsını göstermek için insanı öyle bir surette halk etmiş ki, hadsiz cihetlerle elemler aldığı gibi, hadsiz cihetlerle de lezzetler alabilir bir makine hükmünde yaratmış.
Ve o makine-i insaniyede yüzer âlet var. Herbirinin elemi ayrı, lezzeti ayrı, vazifesi ayrı, mükâfâtı ayrıdır. Adeta insan-ı ekber olan âlemde tecellî eden bütün esmâ-i İlâhiye, bir âlem-i asgar olan insanda dahi o esmânın umumiyetle cilveleri var. Bunda sıhhat ve âfiyet ve lezâiz gibi nâfi emirler nasıl şükrü dedirtir, o makineyi çok cihetlerle vazifelerine sevk eder, insan da bir şükür fabrikası gibi olur. Öyle de, musibetlerle, hastalıklarla, âlâm ile, sair müheyyic ve muharrik ârızalarla, o makinenin diğer çarklarını harekete getirir, tehyic eder. Mahiyet-i insaniyede münderic olan acz ve zaaf ve fakr madenini işlettiriyor. Bir lisanla değil, belki herbir âzânın lisanıyla bir iltica, bir istimdat vaziyetini verir. Güya insan o ârızalarla, ayrı ayrı binler kalemi tazammun eden müteharrik bir kalem olur, sahife-i hayatında veyahut levh-i misalîde mukadderât-ı hayatını yazar, esmâ-i İlâhiyeye bir ilânnâme yapar ve bir kaside-i manzume-i Sübhâniye hükmüne geçip, vazife-i fıtratını ifa eder.
Lügatçe;
nukuş-u esmâ: Cenâb-ı Hakk`ın isimlerinin sanatlı ve süslü görüntüleri-insan-ı ekber: Kâniat, insanın büyütülmüş hali gibi-âlem-i asgar: İnsan, kâinatın küçültülmüş hali gibi-nâfi emirler: Menfaatli, faydalı işler, kanunlar-âlâm: Elemler, acılar-müheyyic: Heyecan veren-tehyic: Coşturma, ayağa kaldırma, heyecanlandırma-münderic: Birşeyin içine konulmuş bulunan-iltica: Sığınma-istimdat: Yardım isteme-müteharrik: Hareketli-kaside-i manzume-i Sübhâniye: Bütün noksanlıklardan uzak olan Cenâb-ı Hakk`ın hassas ölçülerle düzenlediği kaside, şiir.