MAVERA-Sufi Muhabbet Mesaj Detayi Antoloji.com

Gönderen: Adem Kılıç
Alan:   Grup:MAVERA-Sufi Muhabbet
Tarih: 28.03.2012 00:45
Konu: Yn: Yn: [mavera-sufi-muh..]

Genel Merkezi İstanbul'da bulunan büyük bir firmaya

Türkiye'nin dörtbir yanında çalışma sorunu olmayan

Genellikle sahada Jeotermal Sondajlarında çalışacak

Sondajların olmadığı zamanlarda İstanbul'da bulunacak

Askerliğini yağmış, B sınıfı ehliyeti olan,

iyi derecede İngilizce bilen

PETROL MÜHENDİSİ Aranıyor.

Maaş + SGK + Ulaşım, Seyahat Bedelleri + Yemek

(Başvuruda bulunacaklar maaş taleplerini de belirtirlerse iyi olur.)

ilgilenenler, cv. lerini aşağıdaki adresimize

'PETMÜH-CV' konu başlığıyla göndersinler lütfen...

[email protected]

uygun görülenler firma yetkilisince aranıp görüşmeye davet edilecekler...

Ey insan, düşün! Sen alâküllihal öleceksin.
Eğer nefis ve şeytana tâbi isen,
senin komşuların, belki akrabaların,
senin şerrinden kurtulmak için mesrur olacaklar.
Bediüzzaman
İnsan; şu sonsuz sevebilme yeteneğini, sonsuz güzele ve mükemmele yöneltmeli
Evet, insan evvelâ nefsini sever, sonra akâribini, sonra milletini, sonra zîhayat mahlûkları, sonra kâinatı, dünyayı sever; bu dairelerin herbirisine karşı alâkadardır. Onların lezzetleriyle mütelezziz ve elemleriyle müteellim olabilir. Halbuki, şu herc ü merc âlemde ve rüzgâr deverânında hiçbir şey kararında kalmadığından bîçare kalb-i insan, her vakit yaralanıyor. Elleri yapıştığı şeylerle, o şeyler gidip ellerini paralıyor, belki koparıyor. Dâimâ ıztırap içinde kalır, yahut gaflet ile sarhoş olur.

Mâdem öyledir, ey nefis, aklın varsa bütün o muhabbetleri topla, hakiki sahibine ver, şu belâlardan kurtul. Şu nihayetsiz muhabbetler, nihayetsiz bir kemâl ve cemâl Sahibine mahsustur; ne vakit Hakiki Sahibine verdin, o vakit bütün eşyayı Onun nâmiyle ve Onun aynası olduğu cihetle ızdırapsız sevebilirsin. Demek, şu muhabbet doğrudan doğruya kâinata sarf edilmemek gerektir. Yoksa, muhabbet, en leziz bir nimet iken, en elîm bir nikmet olur.
Lügatçe;
akârib Akrabalar-müteellim: Acı çeken, elemli ve kederli olan-herc ü merc: Darmadağın, allak bullak, karmakarışık-nikmet: nimet yoksuluğu.
Hani ekonomi çok kötü olacaktı?

Geçen yılın son çeyreğinde Londra merkezli faiz lobisinin elemanları 'ekonomi çok kötü olacak ve Türkiye batacak' diye bağırmaya başladılar. Hatta Türkiye döviz bulamayacağını, doların Türk parası karşısında değerinin 2.5 liraya kadar çıkacağını iddia ettiler. Israrla, paranın fiyatı olan faizlerin artırılmasını istediler.

Amaçları, dünyada çok ucuz olan parayı Türkiye'ye pahalı fiyattan satmaktı. Ama amaçlarına ulaşamadılar. Çünkü Merkez Bankası, faiz lobisinin faizleri artırmak için yaptığı spekülatif ataklara karşılık verdi, bunlar da tabii durdular.

İnsan sevme kabiliyetini ya yaratıcıya, ya da yaratılmışa kullanacak

Ey nefisperest nefsim, ey dünyaperest arkadaşım! Muhabbet, şu kâinatın bir sebeb-i vücududur, hem şu kâinatın râbıtasıdır, hem şu kâinatın nurudur, hem hayatıdır. İnsan kâinatın en câmi' bir meyvesi olduğu için, kâinatı istilâ edecek bir muhabbet, o meyvenin çekirdeği olan kalbine derc edilmiştir. İşte şöyle nihayetsiz bir muhabbete lâyık olacak, nihayetsiz bir kemâl sahibi olabilir.
İşte, ey nefis ve ey arkadaş! İnsanın, havfa ve muhabbete âlet olacak iki cihaz, fıtratında derc olunmuştur. Alâküllihâl, o muhabbet ve havf, ya halka veya Halıka müteveccih olacak. Halbuki halktan havf ise, elîm bir beliyyedir; halka muhabbet dahi belâlı bir musîbettir. Çünkü, sen öylelerden korkarsın ki, sana merhamet etmez veya senin istirhâmını kabul etmez. Şu halde, havf elîm bir belâdır.

Muhabbet ise, sevdiğin şey, ya seni tanımaz, Allaha ısmarladık demeyip gider (gençliğin ve malın gibi): ya muhabbetin için seni tahkir eder. Görmüyor musun ki, mecâzî aşklarda yüzde doksan dokuzu mâşukundan şikâyet eder. Çünkü, Samed aynası olan bâtın-ı kalb ile, sanem-misâl dünyevî mahbublara perestiş etmek, o mahbubların nazarında sakîldir ve istiskâl eder, reddeder. Zîrâ fıtrat, fıtrî ve lâyık olmayan şeyi reddeder, atar. (Şehevânî sevmekler, bahsimizden hariçtir.)

Demek, sevdiğin şeyler ya seni tanımıyor, ya seni tahkir ediyor, ya sana refâkat etmiyor, senin rağmına müfârakat ediyor. Mâdem öyledir, bu havf ve muhabbeti, öyle birisine tevcih et ki, senin havfın lezzetli bir tezellül olsun, muhabbetin zilletsiz bir saadet olsun.
Lügatçe;
nefisperest: Nefsin arzularına aşırı derecede uyan-sebeb-i vücud: Varlık sebebi-râbıta: Bağ, bağlayan-câmi': Kapsayıcı; birçok şeyle alâkalı olan-kemâl: Mükemmellik-havf: Korku duygusu, korkma-Alâküllihâl: Her durumda, her halükârda-halk: Yaratılmışlar-Halık: Yaratıcı, herşeyi yoktan yaratan Allah-Samed: Allah`ın, 'herşey Kendisine muhtaç olduğu halde, Kendisi hiç bir şeye muhtaç olmayan' mânâsındaki ismi-bâtın-ı kalb: Kalbin içi, mânevî tarafı-sanem-misâl: Put benzeri, put gibi-perestiş: Aşırı bağlılık, tapar derecesinde sevme-sakîl: Ağır, can sıkıcı, çirkin-istiskâl: Ağır bulup hoşlanmadığını anlatma; soğuk muâmeleyle sevmediğini bildirme.