MAVERA-Sufi Muhabbet Mesaj Detayi Antoloji.com

Gönderen: Adem Kılıç
Alan:   Grup:MAVERA-Sufi Muhabbet
Tarih: 21.03.2012 23:56
Konu: Yn: Yn: [mavera-sufi-muh..]

Derece yükselten üç şey:
1- Yemek yedirmek,
2- Selamlaşmayı yaymak,
3- Herkes uyurken, gece namazı kılmak.
Hadis-i Şerif meali
(Hatib)

Her derdin dermanı: Kur'an hizmeti

Risale-i Nur’un bir talebesi, Risale-i Nur’a çalışamadığının bir sebebi, derd-i maişetin ziyadeleşmesi olduğunu söyledi.

Biz de ona dedik: Risale-i Nur’a çalışmadığın için derd-i maişet sana şiddetlendi. Çünkü bu havalide her talebe itiraf ediyor ve ben de ediyorum ki, Risale-i Nur’a çalıştıkça, yaşamakta kolaylık ve kalbde ferahlık ve maişette suhulet görüyoruz.

Lügatçe;
derd-i maişet: geçim sıkıntısı-suhulet: kolaylık.

Mesleğimiz azamî ihlastır

Cenab-ı Hakka şükür, o azamî ihlası kazananların pekçok efradı meydana çıkmış. Benliğini, şan ve şerefini en küçük bir mesele-i îmaniyeye feda eden çoktur. Hatta Nurun bîçare bir şakirdinin düşmanları dost olduğu vakit onunla sohbet etmek çoğaldığı için, Rahmet-i İlahiye cihetinde sesi kesilmiş. Hem de ona takdirle bakanlar isabet-i nazar hükmüne geçip onu incitiyor. Hatta musafaha etmek de tokat vurmak gibi sıkıntı veriyor.

'Senin bu vaziyetin nedir? ' diye soruldu: 'Madem milyonlar kadar arkadaşların var, neden bunların hatırlarını muhafaza etmiyorsun? '

Cevaben dedi:
'Madem mesleğimiz azamî ihlastır; değil benlik, enaniyet, dünya saltanatı da verilse, bakî bir mesele-i îmaniyeyi o saltanata tercih etmek azamî ihlasın iktizasıdır. Mesela: Harb içinde, avcı hattında, düşmanın top gülleleri arasında Kur'an-ı Hakîm'in tek bir ayetinin, tek bir harfinin, tek bir nüktesini tercih ederek, o gülleler içinde Habîb katibine 'Defteri çıkar! ' diyerek at üstünde o nükteyi yazdırmış. Demek Kur'an'ın bir harfinin, bir nüktesini; düşmanın güllelerine karşı terk etmemiş; ruhunun kurtulmasına tercih etmiş.

Lügatçe;
mesele-i îmaniye: imana ait mesele-isabet-i nazar: nazar değmesi-musafaha: İki elle yapılan tokalaşma; sevgisini gösterme, kucaklaşma-iktiza: Gerekme, gerektirme-avcı hattı: harpte en öndeki cephe-nükte: İnce mânâlı söz; ancak dikkatle anlaşılabilen mânâ.

(Ahmet Altanın yazısından ilginç bir bölüm)

Kemalizmin en büyük ve en korkunç zaferi, dindarların damarına milliyetçilik zehrini enjekte etmek oldu.

İki büyük kazanç sağladı böylece.

Birincisi, tasavvufta billurlaşmış olan sevecenliği, hoşgörüyü, “yaratılanı yaratandan ötürü sevme” yeteneğini içselleştiren bir din anlayışının ortak bir kültür zemini oluşturmasını ve bu ortak kültür çerçevesinde bir “hakkaniyet” mücadelesine girişebilme gücüne ulaşmasını engelleyerek kendini “tekleştirmeyi” becerdi.

İkincisi de, sürekli olarak ezdiği, horladığı dindarları, her istediğinde milliyetçilik dizginleriyle durdurup denetlemeyi ve kendi amaçları için kullanmayı başardı.

Dindarları Kemalistleştirdi.

Dindarları dinleyin, anlattıkları mesellere, söyledikleri hadislere kulak verin, hep “hoşgörüden, şefkatten, merhametten, adaletten” söz ettiklerini göreceksiniz.

Peygamberinin “veda hutbesinde” kavmiyetçiliği lanetlediği bir dinin mensuplarının kendilerine İslam’ın geçmişinden bir milliyetçilik hikâyesi çıkarmalarının pek kolay olmayacağını zaten görürsünüz.

Ama aynı dindarların “ameline” baktığınızda, karşınıza milliyetçiliğin o çirkin hoyratlığı çıkar.

Bu ülkenin dindarlarını “Türk-İslam” sentezine inandırmış bir sistem var karşımızda.