Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
İbadetin ruhu, ihlastır.
İhlas ise, yapılan ibadetin yalnız emredildiği için yapılmasıdır.
Bediüzzaman
Hizmet-i imaniyede mânevî kuvveti kaybetmemek gerek...
Rıza-yı İlâhîden başka vazife-i fıtriye-i ilmiyenin sevkiyle yalnız ve yalnız imana hizmetin kendisi ayn-ı ücret bana gösterilmiş. Çünkü, şimdi bu zamanda hiçbir şeye âlet ve tâbi olmayan ve her gayenin fevkinde olan hakaik-i imaniyeyi fıtrî ubudiyetle muhtaçlara tesirli bir surette bildirmenin bu dehşetli zamanda çâre-i yegânesi ve imanı kurtaracak ve kat’î kanaat verecek, bu tarzda, yani hiçbir şeye âlet olmayan bir ders-i Kur’ânî lâzımdır ki, küfr-ü mutlakı ve mütemerrid ve inatçı dalâleti kırsın ve herkese kanaat-i kat’iye verebilsin. Böyle bir derse, bu zamanda bu şerait dahilinde hiçbir şahsî ve uhrevî ve dünyevî, maddî ve mânevî birşeye âlet edilmediğini bilmekle kat’î kanaat gelebilir. Yoksa, komitecilikten ve cemiyetçilikten tevellüd eden dehşetli dinsizlik şahsiyet-i mâneviyesine karşı mukabil çıkan bir şahsın en büyük bir mertebe-i mâneviyesi de bulunsa, yine vesveseleri bütün bütün izale edemez. Çünkü, imana girmek isteyen muannidin nefsi ve enesi diyebilir ki, “Bu kudsî şahıs, dehâsıyla ve harika makamıyla bizi kandırdı” diye bir şüphesi kalır.
Cenâb-ı Hakka şükür ki, yirmi sekiz sene dini siyasete âlet ittihamı altında kader-i İlâhî bu zulm-ü beşerîde benim ruhumu, ihtiyarım haricinde, dini hiçbir şahsî şeyde âlet etmemek için, beni, beşerin zâlimane eliyle ayn-ı adalet olarak tokatlıyor. Yani, “Sakın, sakın,” diye îkaz ediyor. “İman hakikatini kendi şahsına âlet yapma—tâ imana muhtaç olanlar anlasınlar ki, yalnız hakikat konuşuyor. Nefsin evhamları, şeytanın desiseleri kalmasın, sussun.”
Hakikaten Risale-i Nur’un bahsettiği hakikatlerin aynı meâlinde milyonlar kitap o hakikatleri belîğane neşrettikleri halde ve binler hakikî âlimler ders vermeleriyle bu memlekette dehşetli küfr-ü mutlakı tam durduramadıkları halde, Nurlar, mezkûr sırra binaen bir cihette galebe ettiğini düşmanları dahi tasdik ederler.
Evet, küfr-ü mutlaka karşı, bu ağır şerait içinde Nurlar bu işi görmüş, meydandadır. Demek Nurların kuvveti bu sırr-ı azîmden ileri geliyor.
Ben de bütün ruh u canımla yirmi sekiz sene bu işkenceli musîbetlerime razı oldum. Hakkımı helâl ettim. Âdil kadere de derim ki: Müstehak idim senin bu şefkatli tokatlarına... Yoksa gayet meşrû, zararsız, herkesin lillâh için takip ettikleri mübarek mesleğe girseydim, yani maddî ve mânevî hislerimi bütün feda etmeseydim, hizmet-i imaniyede bu acip mânevî kuvveti kaybedecektim. İşte bu kuvvetin bir acip nümunesi bazı zatların ki, ben onların ancak ednâ bir talebesi olabildiğim halde, onların hakaik-i imaniyeye dair bir kitabını birisi okumuş. Risale-i Nur’un da bir sahifesini okumuş. Risale-i Nur’un bir sahifesiyle daha ziyade imanını kurtardığını ikrar etmiş.
Duanıza muhtaç kardeşiniz
Said Nursi
Dünya’nın iç yapısı ve büyüklüğü yaşam için özel olarak yaratılmıştır. Bu iç yapıdaki tabakalar sayesinde, Dünya’nın bir manyetik alanı vardır ve bu manyetik alan yaşamın korunması için çok önemlidir.
Canlılığın var olması ve varlığını sürdürmesi için Dünya’nın büyüklüğü, tam olması gereken ölçüdedir. Dünyamızı, Dünya’nın kütlesinin sadece % 8’i kadar bir kütleye sahip olan Merkür’le ya da Dünya’dan 18 kat daha büyük bir kütleye sahip olan Jüpiter’le karşılaştırdığımızda, gezegenlerin çok farklı büyüklüklere sahip olabileceklerini görürüz. Bu kadar farklı büyüklükteki gezegenler içinde, Dünya’nın büyüklüğünün tesadüfen tam olması gerektiği ölçüde oluşamayacağı açıkça görülmektedir. Yerkürenin özelliklerini incelediğimizde, üzerinde yaşadığımız bu gök cisminin tam olması gereken büyüklükte olduğunu görürüz. Amerikalı jeologlar Press ve Siever, Dünya’nın bu yönden “uygunluğu” hakkında şu bilgileri verirler:
“Dünya’nın büyüklüğü tam olması gerektiği kadardır. Daha küçük olsa yerçekimi çok zayıflayacak ve atmosferi Dünya’nın etrafında tutamayacaktı. Daha büyük olsaydı, bu kez de yerçekimi çok artacak ve bazı zehirli gazları da tutarak atmosferi öldürücü hale getirecekti. Dünya’nın Güneş’e olan mesafesi, dönüş hızı ya da yeryüzü şekilleri kadar, büyüklüğü de önemlidir.” (F. Press, R. Siever, Earth, New York: W. H. Freeman, 1986, s. 4.)
Dünya’nın, İç Yapısı Yaşam İçin Özel Bir Yaratılışa Sahiptir
Dünya iç içe geçmiş birtakım kürelerden meydana gelmiştir. Fiziksel ve kimyasal özellikleri birbirinden farklı olan bu kürelerin en içte yer alanı çekirdek, en dışta yer alanı yer kabuğudur. Çekirdekle yer kabuğu arasında ise manto adı verilen katman bulunur.
En Dış Katman: Yer Kabuğu
Dünyanın en dış kısmını oluşturan ve ortalama kalınlığı 33-35 km kadar olan yer kabuğu ve litosfer birbirinden farklı iki kısımdan meydana gelir. Yer kabuğunun ortalama kalınlığı karalarda 35-40 km.,denizlerde ise 8-10 km.’dir. Yerkabuğu yoğunluğu ve kalınlığı, farklı iki tabakadan oluşur. Bunlardan üzerinde yaşadığımız katman olan sial katmanını oluşturan taşlar tamamen katılaşmıştır. Yoğunluğu 2,7 gr/cm3’tür. Bu değer yer katmanlarındaki en düşük yoğunluktur. Katmanı oluşturan taşlar daha çok volkanizmanın etkisi ile oluşmuştur. Silisyum ve alüminyum bileşikleri fazla olduğu için bu isim verilmiştir. Sial tabakasının kalınlığı karalarda fazla, denizlerde azdır. Granit, kalker ve kumtaşı gibi hafif olan taşlardan oluşur.
Sial katmanının altında yer alan sima ise henüz katılaşmamış, yoğunluğu daha fazla olan bazalt türü taşlardan oluşur. Bu kat içindeki yoğunluk 3,3 gr/cm3’tür. Sima katında kalınlık çok fazla bir değişikliğe uğramaz. Ancak sial katmanının tersine kalınlığı karalarda az, deniz diplerinde fazladır.
Sıvı Katman Tabakası: Magma
Litosfer ile çekirdek arasındaki katmandır. 100-2890 km’ler arasında bulunan mantonun yoğunluğu 3,3-5,5 g/cm3 sıcaklığı 1900-3700 °C arasında değişir. Manto, yer hacminin en büyük bölümünü oluşturur. Yapısında silisyum, magnezyum, nikel ve demir bulunmaktadır. Mantonun üst kesimi yüksek sıcaklık ve basınçtan dolayı plastiki özellik gösterir. Alt kesimleri ise sıvı halde bulunur. Bu nedenle mantoda sürekli olarak alçalıcı-yükselici hareketler görülür.. Yer hacminin en büyük bölümüdür (%80) . İç kuvvetler enerjisini bu katmandan alır. Volkanizma sırasında yeryüzüne çıkan malzemeler daha çok bu katmandan gelir. Bazaltik haldeki manto hareket halindedir. Örneğin tektonik depremlerin ve volkanizmanın meydana gelmesi mantoda meydana gelen bu hareketlerle ilgilidir.
Yerkürenin İç Tabakası: Çekirdek
2900 km derinlikte, mantodan çekirdeğe geçiş başlar. Çekirdek biri 2.200 km kalınlığında olan sıvı dış çekirdek, diğeri de 1.250 km kalınlığındaki katı bir iç çekirdek olmak üzere iki parçaya bölün-müştür. Sıcaklık, 3700°C’yi, basınç da 125 Gpa (Giga Pascal veya milyar kg/m-s2) düzeyini aşar.
Manyetik alan, yerkürenin çekirdeğinin yapısından kaynaklanır. Çekirdek, demir ve nikel gibi manyetik özelliği olan ağır elementleri içerir. Çekirdeğin katı ve sıvı iki katmanı birbiri etrafında hareket eder. Bu hareket ağır metaller üzerinde bir çeşit mıknatıslanma etkisi yaparak bir manyetik alan oluşturur. Bu manyetik alan yaşamın korunması için çok önemlidir. Bilim adamları bu konuyu şöyle açıklarlar:
“Dünya’nın çekirdeği ise çok büyük bir hassasiyetle dengelenmiş ve radyoaktivite tarafından beslenen bir ısı motorudur... Eğer bu motor daha yavaş çalışsaydı, kıtalar şu anki yapılarına ulaşamazlardı... Demir hiçbir zaman erimez ve merkezdeki sıvı çekirdeğe inmezdi ve böylece Dünya’nın manyetik alanı hiçbir zaman oluşmazdı... Eğer Dünya’nın daha fazla radyoaktif yakıtı olsaydı ve dolayısıyla daha hızlı bir ısı motoru bulunsaydı, volkanik bulutlar Güneş’i kapatacak kadar kalın olur, atmosfer aşırı derecede yoğun hale gelir ve Dünya yüzeyi de hemen her gün volkanik patlamalar ve depremlerle sarsılırdı.” (F. Press, R. Siever, Earth, New York: W. H. Freeman, 1986, s. 4)
Atmosferin çok daha dışına kadar uzanan bu alan sayesinde Dünya, uzaydan gelebilecek olan tehlikelere karşı korunmuş olur:
Güneş dışındaki yıldızlardan kaynaklanan öldürücü kozmik ışınlar, Dünya’nın etrafındaki bu koruyucu kalkanı geçemezler. Özelikle de Dünya’nın on binlerce kilometre uzağında manyetik halkalar çizen Van Allen Kuşakları, Dünya’yı bu öldürücü enerjiden korur.
Manyetik alan, Dünya’yı öldürücü kozmik ışınlardan korur:
Söz konusu plazma bulutlarının kimi zaman, Hiroşima’ya atılan atom bombasının 100 milyar katına eş değer olduğu hesaplanmıştır. Aynı şekilde Dünya zaman zaman çok şiddetli kozmik ışınların da hedefi olabilir. Ama Dünya’nın manyetik alanı, tüm bu öldürücü ışınların sadece % 0.1’ini geçirmekte ve kalan bu binde birlik ışınlar da atmosfer tarafından emilmektedir. Bu manyetik alanı üretmek için kullanılan elektrik enerjisi bir milyar amperlik bir akımdır ki, insanlığın tüm tarihi boyunca ürettiği elektrik enerjisinin toplamına yakındır. Eğer Dünya’nın bu manyetik kalkanı olmasa, yeryüzündeki yaşam sık sık öldürücü ışınlarla tahrip edilecek, belki de hiç var olmayacaktı.
Dünyanın manyetik alanı daha güçlü olsaydı canlılığı tehdit edecek elektromanyetik fırtınalar oluşurdu.
Buradaki birkaç örnekte görüldüğü gibi yerkürenin çekirdeği tam olması gerektiği gibi olduğu için, Dünya bu şekilde korunmaktadır. Bir ayette bu duruma şu şekilde dikkat çekilmiştir:
“Gökyüzünü korunmuş bir tavan kıldık; onlar ise bunun ayetlerinden yüz çeviriyorlar.” (Enbiya Suresi, 32)
Yeryüzünün 7 Kat Olarak Yaratıldığının Kuran’da Bildirilmesi Bir Kuran Mucizesidir
Kuran’da yeryüzü ile ilgili verilen bilgilerden biri, yeryüzünün, yedi kat olan gökyüzüne benzerliğidir:
“Allah, yedi göğü ve yerden de onların benzerini yarattı. Emir, bunların arasında durmadan iner; sizin gerçekten Allah’ın herşeye güç yetirdiğini ve gerçekten Allah’ın ilmiyle herşeyi kuşattığını bilmeniz, öğrenmeniz için.” (Talak Suresi, 12)
Yukarıdaki ayette dikkat çekilen bu bilgiye bilimsel kaynaklarda da yer verilmekte ve yeryüzünün yedi katmandan oluştuğu açıklanmaktadır. Bilim adamlarının sıraladığı bu katmanlar şöyledir:
1. Kat: Litosfer (su) 2. Kat: Litosfer (kara) 3. Kat: Astenosfer 4. Kat: Üst manto 5. Kat: Alt manto 6. Kat: Dış çekirdek 7. Kat: İç çekirdek
Ancak 20. yüzyıldaki teknoloji ile tespit edilebilen yeryüzü katmanlarının gökyüzü ile olan bu benzerliğinin Kuran’da bildirilmiş olması, Kuran’ın pek çok bilimsel mucizesinden biridir.
Yeryüzünün çekirdğindeki ağır elemenltlerin cinsi, oranı ve reaksiyon hızları Dünya’nın etrafındaki koruyucu manyetik alanın oluşmasında çok önemli rol oynar. “Van Allen Kuşakları” adı verilen ve Dünya’nın manyetik alanından kaynaklanan bu tabaka, gezegenimize gelen zararlı ışınlara karşı bir kalkan görevi görür. Güneş’ten ve diğer yıldızlardan sürekli olarak yayılan bu ışınlar, insanlar için öldürücü etkiye sahiptir. Özellikle Güneş’te sık sık meydana gelen ve “parlama” adı verilen enerji patllamaları, Van Allen Kuşakları olmasa, Dünya’daki tüm yaşamı yok edebilecek güçtedir.
Manyetik alanı olan ve kayalık bölgleerden oluşan tek gezegen Merkür’dür. Fakat bu manyetik alanın gücü Dünya’nınkinden 100 kat daha azdır. Van-Allen radyasyon koruyucu tabakası Dünya’ya özeldir.