MAVERA-Sufi Muhabbet Mesaj Detayi Antoloji.com

Gönderen: Adem Kılıç
Alan:   Grup:MAVERA-Sufi Muhabbet
Tarih: 25.02.2012 01:40
Konu: Yn: Yn: [mavera-sufi-muh..]

Madem helâl dairesi keyfe kâfidir.
Ve madem haram dairesindeki bir saat lezzet,
bazan bir sene ve on sene hapis cezasını çektirir.
Elbette, gençlik nimetine bir şükür olarak, o tatlı nimeti
iffetle, istikamette sarf etmek lâzım ve elzemdir.
Bediüzzaman

(Üstadın son dersinden bir bölüm...)
(.....)
Benimle beraber çok talebelerim de türlü türlü musibetlere, ezâ ve cefâlara mâruz kaldılar, ağır imtihanlar geçirdiler. Benim gibi onlar da bütün haksızlıklara ve haksız hareket edenlere karşı bütün haklarını helâl etmelerini isterim. Çünkü onlar bilmeyerek kader-i İlâhînin sırlarına, derin tecellîlerine akıl erdiremeyerek bizim dâvâmıza, hakikat-i imaniyenin inkişafına hizmet ettiler. Bizim vazifemiz onlar için yalnız hidayet temennisinden ibarettir. Bize ezâ ve cefâ edenlere karşı hiçbir talebemin kalbinde zerre kadar intikam emeli beslememesini ve onlara mukabil Risale-i Nur’a sadakat ve sebatla çalışmalarını tavsiye ederim.

Ben çok hastayım. Ne yazmaya, ne söylemeye tâkatim kalmadı. Belki de bunlar son sözlerim olur. Medresetü’z-Zehranın Risale-i Nur talebeleri bu vasiyetimi unutmasınlar.

Suâl: Bazı mütedeyyin zatların, dünyadâr haremleri yüzünden ziyade sıkıntı çekmeleri nedendir? Bu havalide bu nevi hadiseler çoktur.

Cevap: O mütedeyyin zatlar, diyanetlerin muktezası böyle serbestiyet-i nisvan zamanında öyle serbest kadınların vasıtasıyla dünyaya girişmeleri hatalarından, o kadınların eliyle tokat yemelerine kader müsaade etti.

Lügatçe;
mütedeyyin: dindar-dünyadâr: dünya hayatına fazla meyilli olan-harem: eş, zevce-serbestiyet-i nisvan: Kadınların açık-saçıklıkla ileri gitmesi.

Bediüzzamanın tenkid edilen yönlerinden biri, Nur Risalelerini ilhamen yazıldığını söylemesidir. Risalelerde zaman zaman 'bunlar bana yazdırıldı', 'kalbime ihtar edildi' gibi ifadeler geçmektedir.

Buna gelen itiraz, aslında vahye gelen bir itirazdır. Ümmi bir insana vahiy geliyorsa, bir başka insana ilham gelmesi reddedilmemelidir.

Meselenin esası şudur: Allah peygamberlerine vahyettiği gibi, seçkin bazı kullarına da ilham eder. Şair gibi hassas bazı kimselerin ilhama mazhar oldukları gözler önünde iken, bütün hayatını Kur'an hizmetine adayan bir Bediüzzamanın ilhama mazhar olduğunu reddetmek, insanfla bağdaşır bir durum değildir.

Kelime olarak ilham, “bir şeyi birden yutturmak” anlamında olup, ıstılah olarak “kalbe bir takım mana ve fikirlerin ilkâ edilmesi” anlamında kullanılır. “Allah’ın, kulun kalbine bıraktığı şey”, “feyz yoluyla kalbe bırakılan şey” tarzında da ifade edilmiştir.

Istılahî anlamdaki vahiy, peygamberlere has bir keyfiyet iken, ilham daha umumî bir karakter taşır. Veli kulun kalbine gelen ilham, meleklere yapılan ilham, hatta arı gibi hayvanlara yapılan ilhama kadar şümullü bir ifadedir.

Kur’an-ı Kerim’de “ilham” kelimesi sadece Şems suresi 8. âyette geçer. Bu surenin başında yüce Allah, güneşe ve aya, gündüz ve geceye, sema ve arza kasemden sonra, “Nefse ve onu en güzel bir biçimde şekillendirip fücur ve takvasını ilham edene yemin ederim ki, nefsini arındıran muhakkak kurtulmuştur. Onu kirleten de, hüsrana uğramıştır” buyurur. (Şems, 8-10)

Bu âyetler, insan nefsinin fücur ve takvaya kabiliyetli olduğunu beyan etmektedir. İnsan, nefsini hayra da, şerre de yönlendirebilir.

İnsanın terkîbi ulvî ve süflî âlemden gelmiştir. Bundan dolayı insan, nefsi itibarıyla süfliyata meyyal, ruhu itibarıyla ise, ulviyâta müştaktır.

Surenin başında “güneş ve aya, gündüz ve geceye, sema ve arza” yemin edilmesi, insanın fücur ve takvadaki haline bir işaret gibidir. Yani, insan nefsi ya güneş gibi nuranî veya ay gibi zulmanîdir. Ya gündüz gibi aydınlık veya gece gibi karanlıktır. Ya sema gibi ulvî veya arz gibi süflîdir. İnsanı bu şekilde yükselten veya alçaltan, nuranî veya zulmanî yapan, fiillerine temel teşkil eden ilhamlardır. Çünkü insan nefsi, hem hayırlı ilhamlara, hem de şerli ilhamlara bir alıcı durumundadır. Allah’ın ve meleğin ilhamına muhatab olduğu gibi, şeytanî bir ilham olan vesveselere de muhatab olmaktadır. Allah’ın nefse fücur ve takvayı ilham etmesi ise, hayır ve şerri ona bildirmesi anlamındadır.

İlham da vahiy gibi sübjektif bir yapı arzeder. İlhamın keyfiyeti, tatmayanlarca bilinmez. Fakat onun bu bilinmezliği, kendisi hakkında fikir yürütmemize engel değildir. Bu nedenle, ilhamın keyfiyetiyle ilgili bazı görüş ve tecrübeleri kaydetmekte fayda görüyoruz:

“İlham, vicdanda ani bir surette belirir. Nereden geldiği his ve idrâk olunmaz. Açlık, susuzluk, üzüntü ve sevinç duyguları vicdanda nasıl duyuluyorsa, ilham da aynı şekilde duyulur.”

Böyle ani gelen bir ilham, beklenmedik ruhî, coşkun bir istila gibidir. Bundan dolayı da, kalbî hassasiyet ve aklî titizlik daima onu almaya hazır olmalıdır. Yoksa “Nurlar senin üzerine gelirler ve kalbini kainat içindeki eserlerin suretleriyle dopdolu görünce geldiği gibi giderler. Kalbini ağyarın suretlerinden boşalt ki, maarif ve esrar ile doldurasın.” (Ataullah İskenderanî,)

İşârî tefsîr ekolünün mümtaz simalarından Bursevî kendi ilham tecrübelerinden bahsederken şöyle der: “Nefsimizde tattık ki, ilham ve hitab bazen Arapça lafızla, bazen de Farsça veya Türkçe olarak geliyordu.” (İsmail Hakkı Bursevî)

Muhammed Abduh, Menar tefsirinde şöyle der: “Kişi, firaset, ilham gibi gizli ruhî idrak vasıtalarıyla bir bilgiye ulaşabilir. Bu, çoğu kere ruha bazı levhaların açılması şeklinde olur. Bunun kesinliği, ancak vukûundan sonra anlaşılır. Böyle bir ilham, bazı keskin gözlü kimselerin başkalarının görmediği çok uzak mesafeyi görmeleri gibi bir haldir.”

Fakat gayb, derece derecedir. Gaybın en derin noktasını ne bir peygamber, ne de bir veli bilemez. Ezelî kaderin vukua çıkma, tezahür etme zamanı yakınlaştıkça, o hadise gayb hazinesinden yavaş yavaş ayrılıp, insanın kavrayış ufkuna, dünya semasına doğru gelir. Denizin ta dibindeki cisim görünmez. Ama dipten ayrılıp yüzeye doğru gelen cisim, yüzeye yaklaştıkça kuvvetli gözler tarafından görülür. İşte gaybın, derinliklerinden ayrılıp şehadet âlemine doğru yaklaşan olayları da, basiret gözü açık olan bazı keşif erbabı görebilir.