MAVERA-Sufi Muhabbet Mesaj Detayi Antoloji.com

Gönderen: Adem Kılıç
Alan:   Grup:MAVERA-Sufi Muhabbet
Tarih: 29.01.2012 14:52
Konu: Yn: Yn: [mavera-sufi-muh..]

Lüzûmsuz, geçici, günahlı zevklerin âkıbeti elemler, teessüfler oluyor!
Tarihçe-i hayatımı bilenlere mâlûmdur; elli beş sene evvel, ben yirmi yaşlarında iken, Bitlis'te merhum vali Ömer Paşa hânesinde, iki sene, onun ısrârıyla ve ilme ziyâde hürmetiyle kaldım. Onun altı adet kızları vardı: üçü küçük, üçü büyük. Ben, üç büyükleri, iki sene beraber bir hânede kaldığımız halde, birbirinden tefrik edip tanımıyordum. O derece dikkat etmiyordum ki, bileyim. Hattâ bir âlim misâfirim yanıma geldi, iki günde onları birbirinden fark etti, tanıdı. Herkes bendeki hale hayret ederek, bana sordular:

'Neden bakmıyorsun? '

Derdim:

'İlmin izzetini muhâfaza etmek, beni baktırmıyor.'

Hem, kırk sene evvel, İstanbul'da Kâğıthâne şenliğinin yevm-i mahsûsunda, köprüden tâ Kâğıthâne'ye kadar Haliç'in iki tarafında binler açık saçık Rum ve Ermeni ve İstanbullu karı ve kızlar dizildikleri sırada, ben ve merhum mebus Molla Seyyid Tâhâ ve mebus Hacı İlyas ile beraber bir kayığa bindik; o kadınların yanlarından geçiyorduk. Benim hiç haberim yoktu. Halbuki, Molla Tâhâ ve Hacı İlyas, beni tecrübeye karar verdikleri ve nöbetle beni tarassud ettiklerini bir saat seyahat sonunda îtiraf edip, dediler:

'Senin bu haline hayret ettik, hiç bakmadın.'

Dedim:

'Lüzûmsuz, geçici, günahlı zevklerin âkıbeti elemler, teessüfler olmasından istemiyorum.'

Hiç mümkün müdür ki? ...

Hem haber-i sahih ile ve haber-i kat'î ile ve mânevî tevatür derecesinde, eimme-i hadis haber veriyorlar ki, Hazret-i Cebrâil'i çok defa, hüsn-ü cemal sahibi olan Dıhye sûretinde, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın yanında Sahabeler görüyorlardı.

Ezcümle, Hazret-i Ömer ve İbni Abbas ve Üsame bin Zeyd ve Hâris ve Aişe-i Sıddıka ve Ümmü Seleme, kat'iyyen sabittir ki, bunlar kat'iyyen haber veriyorlar ki, 'Biz Hazret-i Cebrâil'i Dıhye sûretinde, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın yanında çok görüyoruz.' Acaba hiç mümkün müdür ki, bu zatlar, görmeden, görüyoruz desinler?

***

Hem nakl-i sahih-i kat'î ile, Aşere-i Mübeşşereden İran fatihi Sa'd ibni Ebî Vakkas haber veriyor ki: 'Gazve-i Uhudda, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın iki tarafında, iki beyaz libaslı, ona nöbettar gibi, muhafız sûretinde gördük. İkisi de, anlaşıldı ki, meleklerdir. Ve Hazret-i Cebrâil ile Mikâil olduğunu anladık.'

Acaba böyle bir kahraman-ı İslâm 'Gördük' dese, görmemek mümkün müdür?

***

Hem Ebû Süfyan ibni Hâris ibni Abdülmuttalib (ammizâde-i Nebevî) , nakl-i sahihle haber veriyor ki: 'Gazve-i Bedir'de, gökle yer arasında, beyaz libaslı, atlı zatları gördük.'

***

Hem Hazret-i Hamza, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmdan niyaz etti ki, 'Ben Cebrâil'i görmek istiyorum.' Kâbede ona gösterdi. Dayanamadı, bîhuş oldu, yere düştü.

***

Bu çeşit melâikeleri görmek vukuâtı çoktur. Bütün bu vukuât, bir nev'î mucize-i Ahmediye Aleyhissalâtü Vesselâmı gösteriyor ve delâlet ediyor ki, onun misbâh-ı nübüvvetine melekler dahi pervanelerdir.