Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
Âbid, namazında der: Yani,
'Hâlık ve Rezzâk, Ondan başka yoktur. Zarar ve menfaat, Onun elindedir.
O hem Hakîmdir, abes iş yapmaz. Hem Rahîmdir, ihsanı, merhameti çoktur'
diye itikad ettiğinden, her şeyde bir hazîne-i rahmet kapısını bulur; duâ ile çalar.
Hem herşeyi kendi Rabbinin emrine musahhar görür.
Rabbine ilticâ eder; tevekkül ile istinad edip, her musîbete karşı tahassun eder.
İmânı ona bir emniyet-i tâmme verir.
Bediüzzaman
Ey kendisi küçük, hevesleri, arzuları büyük noktacık!
Arkadaş! Nefiste öyle dehşetli bir nokta ve açılmaz bir ukde var ki, zıtları birbirinden tevlid eder. Ve aleyhte olan herbirşeyi lehte zanneder. Meselâ, güneşin eli sana yetişir, ziyasıyla başını okşar. Fakat, senin elin ona yetişemez. Ve senin keyfin üzerine hareket etmez. Demek, şemsin sana karşı iki ciheti vardır: biri kurb, diğeri bu'd. Eğer senin ondan baîd olduğun cihetle 'O bana tesir edemez' ve onun sana karîb olduğu cihetle 'Ona tesir edebilirim' desen, cehlini ilân etmiş olursun.
Kezâlik, Hâlıkla nefis arasında da bir kurb ve bu'd vardır. Kurb Hâlıkındır, bu'd nefsindir. Eğer nefis uzaklığı cihetiyle enâniyetle Hâlıka bakıp 'Bana tesir edemez' diye bir ahmaklıkta bulunursa, dalâlete düşer. Ve keza, nefis mükâfatı gördüğü zaman 'Keşke ben de öyle yapaydım, böyle olaydım' der. Mücâzâtın şiddetini de gördüğü vakit, teâmî ve inkârla kendisini tesellî eder.
Ey ahmak nokta-i sevda! Hâlıkın ef'âli sana nâzır değildir. Ancak Ona bakar. Kâinatı senin hendesen üzerine yapmış değildir. Ve seni hilkat-i âlemde şahid tutmamıştır. İmam-ı Rabbânî'nin (r.a.) dediği gibi: 'Melikin atiyyelerini, ancak matiyyeleri taşıyabilir.'
Lügatçe;
ukde: Düğüm-tevlid: Doğurma, netice verme-şems: Güneş-kurb: Yakınlık-bu'd: Uzaklık-baîd: Uzak-karîb: Yakın-Hâlık: Yaratıcı, herşeyi yoktan yaratan Allah-Mücâzât: Cezâlar-teâmî: Görmez gibi görünme. Yalandan görmezliğe gelme-nokta-i sevda: hevesli nokta-ef'âl: Fiiller, hareketler-nâzır: Nazar eden, bakan-hendese: Çizgi, geometri-hilkat-i âlem: Âlemin yaratılışı-şahid: Bilen, tanıyan-atiyye: Lütuf ve ihsan-matiyye: Binek, yük taşıma aracı.