MAVERA-Sufi Muhabbet Mesaj Detayi Antoloji.com

Gönderen: Adem Kılıç
Alan:   Grup:MAVERA-Sufi Muhabbet
Tarih: 06.01.2012 00:35
Konu: Yn: Yn: [mavera-sufi-muh..] Mehdî ve Süfyan (İslam deccali) meseleleri neden açıkça bildirilmemiş?

Mehdî ve Süfyan (İslam deccali) meseleleri neden açıkça bildirilmemiş?
Din bir imtihandır, bir tecrübedir; ervâh-ı âliyeyi, ervâh-ı sâfileden tefrik eder. Öyle ise, ileride herkese göz ile görülecek vukuâtı öyle bir tarzda bahsedecek ki, ne bütün bütün meçhûl kalsın, ne de bedihî olup, herkes ister istemez tasdike mecbur kalsın. Akla kapı açacak, ihtiyârı elinden almayacak. Zîrâ, eğer tamamen bedâhet derecesinde bir alâmet-i Kıyâmet görülse, herkes tasdike muztar olsa, o vakit kömür gibi bir istidad, elmas gibi bir istidad ile beraber kalır. Sırr-ı teklif ve netice-i imtihan zâyi olur.

İşte, bunun için, Mehdî ve Süfyan meseleleri gibi çok meselelerde çok ihtilâf olmuş. Hem rivâyât dahi çok muhteliftir; birbirine zıd hükümler olmuş.

Lügatçe;
ervâh-ı âliye: Yüce, yüksek ve temiz ruhlar-ervâh-ı sâfile: Aşağı ruhlar. Kötü ve kirlenmiş ruhlar-vukuât: hâdiseler. Meydana gelen olaylar-bedihî: Açık, apaçık-tasdik: Onaylamak-ihtiyâr: İrâde, kendi isteğiyle seçme ve hareket etme, tercih serbestisi-bedâhet: Ap açık, bir şekilde-alâmet-i Kıyâmet: Kıyametin yaklaştığının belirtileri, işaretleri-muztar: zorlanmış, mecbur olmuş-Sırr-ı teklif: İnsanların dünyaya gelip, Allah tarafından bazı vazifelerle sorumlu tutulmasının sırrı.
Süfyan ve Mehdî hakkındaki hadislerden ne anlamalıyız?

Nifak perdesi altında risalet-i Ahmediyeyi (a.s.m.) inkâr edecek, Süfyan namında müthiş bir şahıs, ehl-i nifakın başına geçecek, şeriat-ı İslâmiyenin tahribine çalışacaktır. Ona karşı, Âl-i Beyt-i Nebevînin silsile-i nuranîsine bağlanan ehl-i velâyet ve ehl-i kemâlin başına geçecek, Âl-i Beytten Muhammed Mehdî isminde bir zât-ı nuranî, o Süfyanın şahs-ı mânevîsi olan cereyan-ı münafıkaneyi öldürüp dağıtacaktır.

Lügatçe;
Nifak: Dıştan Müslüman göründüğü halde inanmamak, ikiyüzlülük, dinde riyâ-Süfyan: Ahirzamanda geleceği ve islâm dinini yıkmak için çalışacağı sahih hadislerde haber verilen dinsiz ve münâfık bir şahıs, İslâm deccalı-ehl-i nifak: Münafıklar, gizli din düşmanları-Âl-i Beyt-i Nebevî: Peygamberimizin (a.s.m.) âilesi ve soyundan gelenler-silsile-i nuranî: Nurânî silsile, soy-ehl-i velâyet: Evliyâlar, velîlik makamında olanlar-ehl-i kemâl: Yüksek kemalât sahibi zatlar-şahs-ı mânevî: belli bir kişi olmayıp bir cematten meydana gelen mânevî şahıs-cereyan-ı münafıkane: Münafık ve dinsiz rejim.

Dehşet aldığın zaman; İbrahim Hakkı gibi
'mevla görelim neyler, neylerse güzel eyler' de,
pencerelerden seyret, içlerine girme.
Bediüzzaman
('Sana her ne iyilik erişirse Allah'tandır. Sana her ne kötülük gelirse, o da kendi kusurun sebebiyledir' Nisâ Sûresi: 79) dersini verdiği gibi; nefsin muktezâsı, dâimâ iyiliği kendinden bilip, fahr ve ucbe girer. Bu hatvede, nefsinde yalnız kusuru ve naksı ve aczi ve fakrı görüp, bütün mehâsin ve kemâlâtını, Fâtır-ı Zülcelâl tarafından ona ihsan edilmiş nimetler olduğunu anlayıp, fahr yerinde şükür ve temeddüh yerinde hamd etmektir. Şu mertebede tezkiyesi, ('Nefsini günahlardan arındıran kurtuluşa ermiştir' Şems Sûresi: 9.) sırrıyla şudur ki: Kemâlini kemâlsizlikte, kudretini aczde, gınâsını fakrda bilmektir.
Lügatçe;
Hatve: Adım, basamak-muktezâ: Gereken, icab eden-fahr: Övünme, büyüklük taslama-ucb: ameline, yaptıkları işe güvenme, kibir, gurur-naks: Noksanlık, eksiklik-mehâsin: İyilikler, güzellikler-kemâlât: Mükemmellikler, olgunluklar-temeddüh: Kendi kendini övme, beğendirme, böbürlenme-tezkiye: Pak ve temiz etmek-gınâ: Zenginlik, yeterlik, tok gözlülük.

Bir adamın imanını kurtarmak,
on mümini velayet derecesine çıkarmaktan daha mühim ve daha sevaplıdır.

Bediüzzaman