MAVERA-Sufi Muhabbet Mesaj Detayi Antoloji.com

Gönderen: Adem Kılıç
Alan:   Grup:MAVERA-Sufi Muhabbet
Tarih: 04.01.2012 15:57
Konu: Yn: Yn: Yn: [mavera-sufi-muh..]

'Benim rabb-i rahimim, dünyayı bana bir hane yaptı;
ay ve güneşi o haneme bir lamba
ve baharı bir deste gül
ve yazı bir sofra-i nimet
ve hayvanı bana hizmetkar yaptı;
ve nebatatı, o hanemin zinetli levazımatı yapmıştır.'
Bediüzzaman
Yahudi Devleti Neden çabuk Yıkılmadı?
(Ama artık zamanı yakın İnşallah)




('Böylece onların üzerine bir zillet ve yoksulluk damgası vuruldu' Bakara Sûresi; 2:61)
âyet-i celilesinin bir nüktesi

Aziz Nur kumandanı ve Kur'ân'ın hâdimi kardeşim Refet Bey,
Yahudi milleti hubb-u hayat ve dünyaperestlikte ifrat ettikleri için, her asırda zillet ve meskenet tokadını yemeye müstehak olmuşlar. Fakat bu Filistin meselesinde; hubb-u hayat ve dünyaperestlik hissi değil, belki enbiya-yı Benî İsrailiyenin mezaristanı olan Filistin, o eski peygamberlerin kendi milliyetlerinden bulunması cihetiyle, bir cihette bir ehemmiyetli hiss-i millî ve dinî olmasından, çabuk tokat yemiyorlar. Yoksa, koca Arabistan'da az bir zümre hiç dayanamayacaktı, çabuk meskenete girecekti.
Said Nursî

Lügatçe;
hubb-u hayat: Hayatı, yaşamayı sevmek (ölümden aşırı derecede korkmak) -dünyaperestlik: Dünyaya tapacak derecede ehemmiyet verip âhiretini düşünmeyen, maddiyâtı çok seven-zillet: Aşağılık, horluk, alçaklık-meskenet: hareketsizlik, tembellik, çalışmadan haram zenginlik.

Bütün varlıklar aleminin tümüne birden sahip olmak istermisin?
Ey nefis! Eğer şu dünya hayatına müştaksan, mevtten kaçarsan, katiyen bil ki, hayat zannettiğin hâlât, yalnız bulunduğun dakikadır. O dakikadan evvel bütün zamanın ve o zaman içindeki eşya-i dünyeviye, o dakikada meyyittir, ölmüştür. O dakikadan sonra bütün zamanın ve onun mazrufu, o dakikada ademdir, hiçtir. Demek, güvendiğin hayat-ı maddiye yalnız bir dakikadır; hattâ, bir kısım ehl-i tetkik, 'Bir âşiredir, belki bir ân-ı seyyâledir' demişler. İşte şu sırdandır ki, bâzı ehl-i velâyet, dünyanın dünya cihetiyle ademine hükmetmişler.

Mâdem böyledir; hayat-ı maddiye-i nefsiyeyi bırak, kalp ve ruh ve sırrın derece-i hayatlarına çık, bak: Ne kadar geniş bir daire-i hayatları var! Senin için meyyit olan mâzi, müstakbel, onlar için hayydır, hayattar ve mevcuddur.

Ey nefsim! Mâdem öyledir, sen dahi kalbim gibi ağla ve bağır ve de ki:

'Fânîyim, fânî olanı istemem; âcizim, âciz olanı istemem.

Rûhumu Rahmân'a teslim eyledim, gayr istemem.

İsterim, fakat bir yâr-ı bâkî isterim.

Zerreyim, fakat bir Şems-i Sermed isterim.

Hiç ender hiçim, fakat bu mevcudâtı birden isterim.'

Lügatçe;
müştak: Arzulu, fazla istekli-mevt: Ölüm-hâlât: Hâller, durumlar-mazruf: Zarflanan, sarılıp muhâfaza edilen-adem: Yokluk, hiçlik-âşire: Bir dakikanın 167 trilyon 961 milyar 600 milyonda biri-hayat-ı maddiye-i nefsiye: Nefsin, maddî isteklere bağımlı olarak yaşamak istediği hayat-sırr: Müşâhedetullah'ın mahalli bulunan kalbdeki lâtife-meyyit: Ölü, ölmüş-hayy: Diri-Şems-i Sermed: Daimi güneş-Hiç ender hiç: hiç içinde hiç, Bir hiç kadar hiç.