Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
Gebzede otomotiv yan sanayide calışcak Planlama deneyimi olan mühendis aranıyor.
Ücret tahminen 3000 net civarında olabilir, konusundaiyi bir arkadaş olmalı
İngilizce şart
CV leri direk ilgili müdüre iletebilirim.
[email protected]
İmân hem nurdur, hem kuvvettir.
Evet, hakiki imânı elde eden adam, kâinata meydan okuyabilir
ve imânın kuvvetine göre, hâdisâtın tazyikâtından kurtulabilir.
Bediüzzaman
Nefsin halleri...
İ'lem ey mağrur, mütekebbir, mütemerrid nefis! Sen öyle bir zâfiyet, acz, fakirlik, miskinlik gibi hallere mahalsin ki, ciğerine yapışan ve çok defa büyülttükten sonra ancak görülebilen bir mikroba mukavemet edemezsin; seni yere serer,
*******
Sen, ey mağrur nefsim, üzüm ağacına benzersin! Fahirlenme; salkımları o ağaç kendi takmamış, başkası onları ona takmış.
*******
Ey nefis! Bil ki, dünkü gün senin elinden çıktı; yarın ise, senin elinde senet yok ki, ona mâliksin. Öyle ise, hakiki ömrünü bulunduğun gün bil. Lâakal, günün bir saatini ihtiyat akçesi gibi, hakiki istikbâl için teşkil olunan bir sandukça-i uhreviye olan bir mescide veya bir seccâdeye at.
*******
Lügatçe;
İ'lem: 'Bil' manasında emir-mağrur: Gururlu, kibirli-mütekebbir: Büyüklük taslayan-mütemerrid: İnatçı, dik kafalı, hakkı kabul etmemekte direnen-mahal: yer-Fahir: İftihar, övünme-Lâakal: En az. Hiç olmazsa-Beklenmedik durumlarda kullnmak üzere ayrılan para-sandukça-i uhrevi: Âhiretin küçük bir sandığı; âhiret amellerini içine alan mânevî sandıkçık.
Sahabelere Yetişilmez
Suâl: 'Sahabelere karşı iddiâ-i rüchan nereden çıkıyor, kim çıkarıyor? Şu zamanda, bu meseleyi medâr-ı bahsetmek nedendir? Hem, müctehidîn-i izâma karşı müsâvât dâvâ etmek neden ileri geliyor? '
Elcevap: Şu meseleyi söyleyen iki kısımdır.
Bir kısmı, sâfî ehl-i diyânet ve ehl-i ilimdir ki, bâzı ehâdisi görmüşler; şu zamanda ehl-i takvâ ve salâhatı teşvik ve terğib için öyle mebhaslar açıyorlar. Bu kısma karşı sözümüz yok. Zâten onlar azdırlar, çabuk da intibâha gelirler.
Diğer kısım ise, gayet müthiş mağrur insanlardır ki, mezhebsizliklerini müctehidîn-i izâma müsâvât dâvâsı altında neşretmek istiyorlar ve dinsizliklerini Sahabeye karşı müsâvât dâvâsı altında icrâ etmek istiyorlar.
Çünkü, evvelen, o ehl-i dalâlet sefâhete girmiş, sefâhette tiryaki olmuş, sefâhete mâni olan tekâlif-i şer'iyeyi yapamıyor. Kendine bir bahane bulmak için der ki:
'Şu mesâil, ictihâdiyedirler. O mesâilde mezhebler birbirine muhâlif gidiyor. Hem, onlar da bizim gibi insanlardır, hatâ edebilirler. Öyle ise, biz de onlar gibi ictihad ederiz, istediğimiz gibi ibâdetimizi yaparız. Onlara tâbi olmaya ne mecburiyetimiz var? '
İşte bu bedbahtlar, bu desîse-i şeytâniye ile, başlarını mezâhibin zincirinden çıkarıyorlar. Bunların şu dâvâları ne kadar çürük, ne kadar esassız olduğu Yirmi Yedinci Sözde katî bir sûrette gösterildiğinden, ona havale ederiz.
Sâniyen, o kısım ehl-i dalâlet baktılar ki, müctehidînlerde iş bitmiyor. Onların omuzlarındaki, yalnız nazariyât-ı diniyedir. Halbuki, bu kısım ehl-i dalâlet, zarûriyât-ı diniyeyi terk ve tağyir etmek istiyorlar. 'Onlardan daha iyiyiz' deseler, meseleleri tamam olmuyor. Çünkü, müctehidîn, nazariyâta ve katî olmayan teferruâta karışabilirler. Halbuki, bu mezhebsiz ehl-i dalâlet, zarûriyât-ı diniyede dahi fikirlerini karıştırmak ve kâbil-i tebdil olmayan mesâili tebdil etmek ve katî erkân-ı İslâmiyeye karşı gelmek istediklerinden, elbette zarûriyât-ı diniyenin hameleleri ve direkleri olan Sahabelere ilişecekler.
Heyhât! Değil bunlar gibi insan sûretindeki hayvanlar, belki hakiki insanlar ve hakiki insanların en kâmilleri olan evliyânın büyükleri, Sahabenin küçüklerine karşı müsâvât dâvâsını kazanamadıkları, gayet katî bir sûrette Yirmi Yedinci Sözde ispat edilmiştir.
(Allah'ım, 'Sahabîlerime dil uzatmayınız. Biriniz Uhud Dağı kadar altını Allah yolunda harcasa, Sahabîlerimden birinin verdiği bir avuç kadar olmaz' (Allah'ın Resûlü doğru söyledi) buyuran Resûlün Muhammed'e salât ve selâm eyle.)
Lügatçe;
iddiâ-i rüchan: Üstünlük iddiası-müctehidîn-i izâm: İhtiyaç hâsıl olduğunda âyet ve hadislerden hüküm çıkarmış büyük İslâm allâmeleri ve önderleri. İmam-ı A'zam, İmam-ı Şâfiî... gibi-müsâvât: Eşitlik-ehâdis: Hadisler, rivâyetler-ehl-i takvâ ve salâhat: Allah`tan korkan, günahlardan çekinen, ibadetleri yapan insanlar-terğib: İsteklendirme, ümit verme-sefâhet: Zevk, eğlence ve yasak şeylere düşkünlük-tekâlif-i şer'iye: Şeriatın emirleri ve yüklediği sorumluluklar-mesâil: Meseleler-ictihâdiye: İctihad konusu, Yoruma açık-desîse-i şeytâniye: Şeytanın hilesi, aldatmacaları-nazariyât-ı diniye: Dinin nazarî, yoruma açık hükümleri-zarûriyât-ı diniye: İman edilmesi mutlaka gerekli olan dinin esasları-tağyir: Bozarak değiştirmek-kâbil-i tebdil: Yenilenmesi mümkün.