Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
HAYAT
Hayat bir sevdadır... Onu yaşa!
Hayat bir hediyedir... Onu al!
Hayat bir bilmecedir... Onu çöz!
Hayat bir fırsattır... Onu yakala!
Hayat bir şarkıdır... Ona eşlik et!
Hayat bir bahçedir... Onu der!
Hayat bir iyiliktir... Ona karşılık ver! ...
Kendine bir iyilik yap. Herkese Gülümse...
Çünkü...
Samimi bir sevginin yerini başka ne tutabilir bu hayatta. Birine karşılıksız iyilik etmenin hazzını başka hangi şey yaşatabilir insana. Hangi intikam daha güçlüdür kötülüğe iyilikle cevap vermekten. İnsan yaşadıkça zaten, vazgeçemeyiz ki sevmekten. Biliyorsun, küçücük bir tebessümle değişebilir bütün dünya bir anda. Biliyorsun, insanlığımız büyüdükçe büyür iyiliğin sıcacık kucağında. İyilik üzerine yazılar, hikâyeler, şiirler, öneriler, güzel sözler ve daha neler neler. Hadi, kendine bir iyilik yap. Herkese Gülümse...
“Kalbinizden sevgi, yüzünüzden gülücük, ruhunuzdan mutluluk eksik olmasın.
Doğruluk
Bir şahıs, Harem-i Şerifin kapısında, Ey doğrulara yardım eden, haramlardan kaçınanları koruyan Allâhım! .. diyerek hep aynı duayı okuyordu. Ona, Sen başka dua bilmez misin? Dediler. O şöyle açıkladı, bu duayı tekrar etme sebebini:
Ben Beyt-i Şerifi tavaf ederken ayağıma takılan bir şeyi eğilip aldım. Bir de baktım ki, içinde bin altın bulunan bir kese. Şeytanımla imanım mücadeleye tutuştular. Bin altın çok para, senin bütün ihtiyaçlarını karşılar dedi şeytanım. İmanım ise, Bu haramdır, boşuna saklama;
sahibini bul, teslim et! dedi. Ben böyle mücadele içinde iken, birinin sesi duyuldu:
Burada, içinde bin altınım bulunan kesem kaybolmuştur. Kim buldu ise getirsin, ona otuz altın müjde vereyim! Bin haramdan otuz helâl hayırlıdır, diyerek keseyi sahibine teslim ettim. O da bana otuz altın verdi. Bunu alıp bakırcılar çarşısında gezerken, bir Arap kölenin bu paraya satıldığını görünce, hemen satın aldım. Bir müddet sonra bu kölenin yanına bir kısım Araplar gelip gizlice konuşmaya başladılar. Köleden ne konuştuklarını sordum.
Saklamayıp aynen anlattı:
Ben Mağrip sultanının oğluyum. Babam, Habeş melikiyle cenk edip savaşı kaybetti. Beni de esir alıp buralarda sattılar. Babam bunları göndermiş, elli bin altın da vermiş ki, beni satın alıp götürsünler. Sen bana çok iyilik ettin, kendi evlâdın gibi baktın. Bundan dolayı memnun kaldım. Bunlar beni satın alacaklar; sakın az altına razı olma, elli bin altına sat beni.
Dediği gibi oldu. Elli bin altına sattım köleyi. Bu kadar büyük sermaye ile bir kısım mallar alıp Bağdat’a gittim. Orada açtığım dükkânda mallarımı satıyordum. Bir tanıdığım gelip, Meşhur bir tüccar dostum vefat etti, ay gibi güzel kızcağızı yalnız kaldı. Gel bunu sana
alalım dedi. Ben de kabul ettim. Kızın, çeyiz olarak getirdiği birtakım tabakların üzerinde içi altın dolu keseler vardı. Hepsinin üzerinde de biner altın yazılı iken, birinde dokuz yüz yetmiş altın yazılı idi. Bunun sebebini sorduğumda kızcağız dedi ki:
Babam bu keseyi Harem-i Şerifte kaybetmiş. Bulan bir helalzade keseyi iade edince, otuz altını ona müjde olarak vermiş, ondan geriye kalanlardır bu kesedeki altınlar. Bunun üzerine ben Allaha hamd ve şükürlerde bulundum; bunlar hep doğruluğun, iyiliğin bereketi, diyerek hâdiseyi kızcağıza anlattım. Sürur ve saadetimiz daha da perçinlenmiş oldu! ..
Evet, enteresan bir hâdise. Doğruluk ve dürüstlüğün neticesini göstermesi bakımından verdiği mesaj oldukça mühim. Kaldı ki bu, sadece dünyadaki semeresi. Âhiretteki karşılığı ise, ebedî bir saadet. Rabbimiz cümlemizi, imanımızın sesine kulak vererek sadakat ve istikametten ayırmasın.