MAVERA-Sufi Muhabbet Mesaj Detayi Antoloji.com

Gönderen: Adem Kılıç
Alan:   Grup:MAVERA-Sufi Muhabbet
Tarih: 26.10.2011 12:19
Konu: Yn: Yn: [mavera-sufi-muh..]

Mevlanzade Rıfat, Mondros Mütarekesinden sonra, İstanbul'un işgal altında olduğu günlerde çevresine “Ermenistan hükümeti kuruluyor. Onların Ermenistan kurmalarına karşılık, imparatorluk dağıldığına göre bizde Kürdistan kuralım” telkininde bulunarak bir kürt devleti kurma fikrini yaymaya çalışır. Bediüzzaman'a da bir mektup yazarak bu bu düşüncesine destek talep eder.

Mevlanzade'nin mektubuna cevaben bir mektup yazan Bediüzzaman Mevlanzade'nin Kürdistan kurma teklifini reddederek; “Rıfat Bey, Kürdistan teşkil etmek değil, Osmanlı İmparatorluğunu ihya edelim. Bunu kabul edersen canımı bile feda ederek çalışırım” der.

Yine aynı dönemde “Kürt Teali Cemiyeti”nin reisi Abdülkadir'den gelen Kürdistan kurma tekliflerine de Bediüzzaman şu cevabı verir: “Allahü Zülcelal Hazretleri, Kur'an ı Kerimde, 'Öyle bir kavim getireceğim ki, onlar Allah'ı severler, Allah da onları sever' diye buyurmuştur. Ben de bu beyan-ı İlahi karşısında düşündüm, bu kavmin bin yıldan beri alem-i İslamın bayraktarlığını yapan Türk milleti olduğunu anladım. Bu kahraman millete hizmet yerine dört yüz elli milyon hakiki Müslümanın kardeşliğine bedel birkaç akılsız kavmiyetçi kimsenin peşinden gitmem.” (Bilinmeyen Taraflarıyla Bediüzzaman Said Nursi/Necmeddin Şahiner)

Bediüzzaman Hazretleri, başta Şeyh Said isyanı olmak üzere tüm isyan ve bölücülük hareketlerinin karşısında olmuş; hem isyancıların teşebbüslerinden vazgeçirilmesi, hemde halkın isyancılara itibar etmemesi ve isyanlara katılmama sı yönünde çok büyük gayretler sarfetmiştir. O nun Şeyh Said isyanı öncesi kendisinden destek talep eden isyancılara verdiği cevap çok çarpıcı ve ibretlerle doludur. Necmeddin Şahiner'in Bilinmeyen Taraflarıyla Bediüzzaman Said Nursi isimli kitabından aynen aktarıyoruz:

Şark isyanından bir müddet önce, Erek Dağında Kürt aşiret ağalarından ve Hamidiye Paşalarından Kör Hüseyin Paşa geldi.
Bediüzzaman'la hususi görüşmek istedi ve ona hitaben:
“Üstadım, bu talebeleri çıkart. Sizinle mahrem görüşeceklerim var” dedi.
Bediüzzaman da, “Hüseyin Paşa! Bunlar benim vücudumun azaları gibidir, ayrı değiller” dedi.
Bunun üzerine Hüseyin Paşa heybesini açarak bir mendil çıkardı. Mendil altınla dolu idi. Bediüzzamana, “Bu minnetsiz olarak benim malımın zekatıdır. Bunu kabul et, fakirlere, misafirlere ve talebelere sarfet.”

Bediüzzaman çok hiddetlendi ve Paşaya “Paşa! Sen hiç alim ve hocalara sormadın mı? Zekat, yerinden nakil olur mu? Senin köyünde fakir akraban ve yakınların yok mu? Niçin getirdin? ” diyerek reddetti. Bunun üzerine;
Hüseyin Paşa: “Sizinle bir müşaverem var. Askerim hazır, atlar hazır, silahlar ve cephaneler de hazır. Sizden emir bekliyoruz.”
Bediüzzaman: “Sen ne diyorsun? Ne yapacaksın? Kiminle harbedeceksin?
Hüseyin Paşa: “Mustafa Kemal'le.”
Bediüzzaman: “Mustafa Kemal'in askeri kim? ”
Hüseyin Paşa: “Ne diyeyim… İşte askerdir.”

Bediüzzaman: “Askerler bu vatanın evladıdır. Senin ve benim akrabalarımdır. Kime vuracaksın? Onlar kime vuracak? Düşün, idrak et. Ahmed'i Mehmed'e Hasan'ı Hüseyin'e mi kırdıracaksın? ”
Hüseyin Paşa: “Böyle bir hayattansa ölmek daha iyidir.”
Bediüzzaman: “Ne olmuş hayata. Sen hayatından bezmişsen, bütün Müslümanların, bütün zavallıların günahı ne, onlardan ne istiyorsun? ”
Hüseyin Paşa şaşırdı ve mütehayyir kaldı. Sonra “Sen benim elimi ayağımı soğuttun. Ben şimdi aşiretimin korkusundan evime gidemem. Bütün aşiretler toplanmışlar. Benden söz alacaklar. Ben şimdi gidip, bu şekilde anlatsam, diyecekler: 'Hüseyin korktu.' Beş para ettin beni.”
Bediüzzaman: “Kullar arasında beş para ol. Allah katında makbul ol.”