MAVERA-Sufi Muhabbet Mesaj Detayi Antoloji.com

Gönderen: Adem Kılıç
Alan:   Grup:MAVERA-Sufi Muhabbet
Tarih: 25.10.2011 22:32
Konu: Yn: Yn: [mavera-sufi-muh..]

Ahirzaman hadiselerine işaret eden bazı hadislerin tevilleri

Âhirzamanda bir şahsın hatiât ve günahlarının gayet dehşetli bir yekûn teşkil ettiğine dair rivayetler vardır. Eskide, 'Acaba âdi bir adam, binler adam kadar günah işleyebilir mi? Ve o ahirzamanda bildiğimiz günahlardan başka hangi günahlardır ki, kâinatın heyet-i mecmuasına dokunur, kıyametin kopmasına ve dünyaları başlarına harap olmasına sebebiyet verir? ' diye düşünürdüm. Şimdi bu zamanda müteaddit esbabını gördük.

Ezcümle: Müteaddit o vücuhundan radyomla anlaşıldı ki, o birtek adam, birtek kelimeyle bir milyon kebairi birden işler. Ve milyonlarla insanı dinlettirmekle günahlara sokar.

Evet, küre-i havanın yüz binler kelimeleri birden söyleyen ve bir dili olan radyo unsuru, nev-i beşere öyle bir nimet-i İlahiyyedir ki, küre-i havayı bütün zerratıyla şükür ve hamd ü senayla doldurmak lazım gelirken, dalâletten tevellüd eden sefahet-i beşeriye o azim nimeti şükrün aksine istimal ettiğinden, elbette tokat yiyecek.

Nasıl ki havârık-ı medeniyet namı altındaki ihsanat-ı İlahiyyeyi bu mimsiz, gaddar medeniyet hüsn-ü istimal ile şükrünü eda edemeyerek tahribata sarf edip küfran-ı nimet ettiği için öyle bir tokat yedi ki, bütün bütün saadet-i hayatiyeyi kaybettirdi. Ve en medenî tasavvur ettiği insanları, en bedevî ve vahşî derekesinden daha aşağıya indirdi. Cehenneme gitmeden evvel, Cehennem azabını tattırıyor.

Evet, radyonun küllî nimetiyet ciheti küllî bir şükür iktiza eder ve o küllî şükür de, Hâlık-ı Arz ve Semâvâtın kelâm-ı ezelîsinin şimdiki bütün muhataplarına birden yetiştirmek için, küllî yüz bin dilli semavi bir hâfız hükmünde, her vakit kâinatta Kur'an'ı okumalıdır, ta o nimetin küllî şükrünü edâ ve o nimeti idame etsin.
Said Nurs

Lügatçe;
hatiât: Hatâlar; kötülükler; yanlışlar-âdi: Sıradan, basit-heyet-i mecmua: Tamamı, bütünü-müteaddit: Pekçok. Türlü türlü, çeşitli-esbab: Sebepler-vücuh: yönler-kebair: Büyük günahlar-nev-i beşer: İnsan türü-zerrat: Atomlar, zerreler, parçacıklar-dalâlet: Hak ve hakîkatten, dinden sapma, ayrılma; azma-tevellüd: Doğma, doğum-sefahet-i beşeriye: İnsanların sefâhet, haram eğlenceler içindeki hayatları-istimal: Kullanma-havârık-ı medeniyet: Medeniyet harikaları, teknolojik gelişmeler-ihsanat-ı İlahiyye: Allah`ın herşeyi kuşatan iyilikleri ve bağışları-hüsn-ü istimal: Güzel ve iyi kullanış-küfran-ı nimet: Cenâb-ı Hakkın ihsan ettiği nîmetleri bilmeme ve hürmetsizlik etme, nankörlük-Hâlık-ı Arz ve Semâvât: Yeri ve göğü yaratan, yoktan var eden Allah-kelâm-ı ezelî: Ezelî söz, varlığının başlangıcı olmayan Allah`a âit olduğu için mânen ezelî olan söz, Kur'an-idame: Devam ettirmek.

'Ne zaman ki yer müthiş bir sarsıntıyla sarsılır. Ve yeryüzü bütün ağırlıklarını dışarı çıkarır. Ve insan ‘Ne oluyor buna? ’ der. O gün yeryüzü, üzerinde herkesin ne iş yaptığını haber verir. Çünkü Rabbin ona konuşmasını emretmiştir.” Zilzal Sûresi, 99:1-5)

ŞU SÛRE kat’iyen ifade ediyor ki, küre-i arz, hareket ve zelzelesinde vahiy ve ilhama mazhar olarak emir tahtında depreniyor. Bazan da titriyor.

Mânevî ve ehemmiyetli bir canibten, şimdiki zelzele münasebetiyle, altı yedi cüz’î suale karşı, yine mânevî ihtar yardımıyla cevapları kalbe geldi. Tafsilen yazmak kaç defa niyet ettimse de izin verilmedi. Yalnız icmalen kısacık yazılacak.

Birinci sual: Bu büyük zelzelenin maddî musibetinden daha elîm, mânevî bir musibeti olarak, şu zelzelenin devamından gelen korku ve meyusiyet, ekser halkın ekser memlekette gece istirahatini selb ederek dehşetli bir azap vermesi nedendir?

Yine mânevî cevap: Şöyle denildi ki, Ramazan-ı Şerifin teravih vaktinde kemâl-i neş’e ve sürurla, sarhoşçasına, gayet heveskârâne şarkıları ve bazan kızların sesleriyle, radyo ağzıyla bu mübarek merkez-i İslâmiyetin her köşesinde cazibedârâne işittirilmesi, bu korku azabını netice verdi.
Lügatçe;
küre-i arz: yerküre, dünya-zelzele: sarsıntı, deprem-vahiy ve ilham: Allah tarafından varlıklara verilmiş duygu; yaratılışa ait kalbe doğuş-canib: yön, taraf-icmalen: kısaca, özetle-elîm: acı veren, üzücü-selb: ortadan kaldırma-kemâl-i neş’e ve sürur: tam bir neşe ve sevinç-cazibedârâne: çekici, baştan çıkarıcı bir şekilde.