Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
Dünya Müslümanlarının çektiklerine dur demek için tek çare ve 'açılım'
İTTİHAD-I İSLÂM (İSLÂM BİRLİĞİ)
İslâm Birliğinin gerçekleşmesi için bazı şartlar vardır. Risale-i Nur Külliyatının bir çok yerlerindeki izahlardan bir kısmı şöyledir:
a) İslâm Birliğinin gerçekleşmesi için birinci şart:
İslâm Milliyetini esas almaktır.
Bediüzzaman Hazretleri der ki:
“Hakikî milliyetimizin esası, ruhu ise İslâmiyet'tir. Ve hilafet-i Osmaniye ve Türk Ordusunun o milliyete bayraktarlığı itibariyle, o İslâmiyet milliyetinin sadefi ve kal'ası hükmünde Arab ve Türk hakikî iki kardeş, o kal'a-i kudsiyenin nöbettarlarıdırlar.” (Hutbe-i Şamiye sh: 54)
b) İttihad-ı İslâm’ın tahakkuku için gerekli şartlardan ikincisi:
Hakiki ve faziletli Şûrâ-yı Şer’î’dir.
İslâm âlemindeki hakiki alimler ve mürşidlerin beraberliğinde yapılacak Şeriata uygun meşveret, merci olur. İttihad-ı İslâmın faaliyet ve teşekkülünün kaidelerini tesbit eder. Kur’an kanunları etrafında birleşen İslâm devletleri, İslâm Cumhuriyetler Birliğini meydana getirirler.
Bediüzzaman Said Nursi Hezretleri Şûrâ'nın lüzumunu belirtirken şöyle der:
“Müslümanların hayat-ı içtimaiye-i İslâmiyedeki saadetlerinin anahtarı, meşveret‑ i şer’iyedir.
و َ أ َ م ْ ر ُ ه ُ م ْ ش ُ و ر َ ى ب َ ي ْ ن َ ه ُ م ْ
(*) âyet-i kerimesi, şûrâyı esas olarak emrediyor…
En büyük kıt’a olan Asya’nın en geri kalmasının bir sebebi, o şûrâ-yı hakikiyeyi yapmamasıdır.” (Hutbe-i Şamiye sh: 60) * Şûrâ Sûresi, 42: 38.
c) İttihad-ı İslâm’ın tahakkuku için gerekli şartlardan üçüncüsü ise şudur ki:
Dinî cemaatler ve din hizmeti yapan meslekler dinde zaruret ve esasat denilen Kur’an ve Sünnetteki açık hükümlerde bağlayıcı davranmalı teferruat meselelerde münakaşa çıkarmamalıdır.
Üstad Hazretleri bu hakikatı şöyle ifade eder:
“S – Âlem-i İslâmdaki ihtilâfı tâdil edecek çare nedir?
C – Evvelâ: Müttefekun aleyh olan makasıd-ı âliyeye nazar etmektir.
Çünkü;
● Allah’ımız bir,
● Peygamberimiz bir,
● Kur’ân’ımız bir…
● Zaruriyat-ı diniyede umumumuz müttefik…
Zaruriyat-ı diniyeden başka olan teferruat veya tarz-ı telâkki veya tarik-i tefehhümdeki tefavüt, bu ittihad ve vahdeti sarsamaz, râcih de gelemez.
El-hubbu fillah düstur tutulsa, aşk-ı hakikat harekâtımızda hâkim olsa—ki zaman dahi pek çok yardım ediyor—o ihtilâfat sahih bir mecrâya sevk edilebilir.” (Sünuhat Tuluat İşarat sh: 83)
Bir başka ifadede de şöyle der:
“Muhabbet-i din saikasıyla teşekkül eden cemaatlerin iki şartla umumunu tebrik ve onlarla ittihad ederiz.
Birinci şart: Hürriyet-i şer’iyeyi ve âsâyişi muhafaza etmektir.
İkinci şart: Muhabbet üzerinde hareket etmek, başka cemiyete leke sürmekle kendisine kıymet vermeye çalışmamak; birinde hatâ bulunsa, müfti‑ i ümmet olan cemiyet-i ulemâya havale etmektir…
Ey dinî cemiyetler! Maksadımız, dinî cemaatlar maksatta ittihad etmelidirler. Mesalikte ve meşreplerde ittihad mümkün olmadığı gibi, caiz de değildir. Zira taklit yolunu açar ve “Neme lâzım, başkası düşünsün” sözünü de söylettirir.” (Hutbe-i Şamiye sh: 98)