Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
Kadere İmân olmazsa, hayat-ı dünyeviye saadeti mahvolur.
Bediüzzaman
Hakîki bir Müslüman, samîmi bir mü'min
hiçbir zaman anarşîye ve bozgunculuğa taraftar olmaz.
Dînin şiddetle menettiği şey, fitne ve anarşîdir.
Çünkü, anarşî hiçbir hak tanımaz;
insanlık seciyelerini ve medeniyet eserlerini canavar hayvanlar seciyesine çevirir ki,
bunun âhirzamanda 'Ye'cüc' ve 'Me'cüc' komitesi olduğuna
Kur'ân-ı Hakîm işaret buyurmaktadır.
Bediüzzaman
Ahirzaman hadiselerine işaret eden bazı hadislerin tevilleri
Sual: Sen bu zamanın hâdisâtına, fitne-i âhirzaman diyorsun. Halbuki hadiste vârid olmuş ki, âhirzamanda Allah Allah (c.c.) denilmeyecek; sonra kıyamet kopacak.'
Elcevap: Evvelâ, fitne-i âhirzamanın müddeti uzundur; biz bir faslındayız.
Saniyen: Yerde Allah Allah (c.c.) denilmeyecekten murad, Allah'a İmân kalkacak demek değildir; Haşiye 1 belki Allah'ın namını değiştirecekler* demektir. Nasıl ki yerde Allah Allah (c.c.) denilmezse kıyamet-i kübrâ kopacak. Bir memlekette de Allah Allah (c.c.) denilmezse bir nevi kıyamet kopmasına işarettir. Haşiye 2
(' Ey Rabbimiz! Unutur veya hatâya düşer de bir kusur işlersek bizi onunla hesaba çekme' Bakara Sûresi: 2:286)
Haşiye 1: Çünkü hadiste vardır ki, (Ümmetimden bir taife kıyamet gününe kadar galibâne hak üzerine olacaktır) Bu hadis diğer hadisi takyid ediyor.
Haşiye 2: Yedi sene evvel yazılan bu işâret-i gaybiye aynen vukua geldi. Herkes gördü. Evet bu geçen zelzele, kıyametin zelzele-i kübrasından haber verir gibi sarstı, fakat akılları başlarına gelmedi.
*('Allahüekber' yerine 'tanrı uludur' demek gibi. Şefkat)
Said Nursî
Lügatçe;
hâdisât: Hadiseler, olaylar-fitne-i âhirzaman: âhirzaman fitnesi; dünyanın son devresinde görülen fitneler, bozulmalar-fasl: dönem, mevsim-Saniyen: ikinci olarak-kıyamet-i kübrâ: büyük kıyâmet, varlığın bozulup dağılması-takyid: sınırlama.
Ahirzaman hadiselerine işaret eden bazı hadislerin tevilleri
Üçüncü cihet: Eğer, küre-i arzın dört kıt'aları içinde Haşiye en küçüğü olan Avrupa'nın ve bu kıt'anın da dörtte biri olmayan bir hükümetin memleketi, ekser Asya, Afrika, Amerika, Avustralya'ya karşı galibâne harp edecek, Hazret-i İsa'nın vekâletini dâvâ eden bir devletle beraber dine istinat edip çok müstebidâne olan dinsizlik cereyanlarına karşı semavi paraşütlerle muharebe ve mücadele eden o hükümetle, ötekilerin şahs-ı manevileri insan suretine girse, ceridelerin eskiden beri yaptıkları gibi, devletlerin kuvvetlerini ve hükümetlerin derecelerini göstermek nev'inden o manevi şahıslar dahi rû-yi zemin ceridesinde, bu asır sayfasında birer insan suretinde tersim ve tasvirleri gibi temessül etseler, aynen ve tam tamına hadis-i şerifin mucizâne ihbar-ı gaybi nev'inden beyan ettiği hadise-i ahirzamanın müteaddit manalarından bir manası çıkıyor.
Hatta, şahs-ı İsâ'nın (a.s.) semâvattan nüzulü işaretiyle bir mana-yı işârîsi olarak Hazret-i İsâ'yı (a.s.) temsil ederek ve namına hareket eden bir taife dahi, şimdiye kadar işitilmemiş ve görülmemiş bir tarzda tayyarelerle, paraşütlerle semadan bir bela-yı semavi gibi nüzûl ettiriyor, düşmanların arkasına indiriyor. Hazret-i İsâ'nın nüzulünün maddeten bir misalini gösteriyor.
Evet, hadis-i şerifin ifadesiyle Hazret-i İsa'nın semavi nüzûlü kat'î olmakla beraber; mana-yı işârîsiyle başka hakikatleri ifade ettiği gibi, bu hakikate de mucizâne işaret ediyor.
Haşiye
Avustralya nazara alınmamış.
Lügatçe;
müstebidâne: Diktatörcesine-ceride: Gazete-rû-yi zemin: Yeryüzü-tersim: Resim olarak gösterme, resimleme-temessül: Birşeyin bir yerde sûret ve mâhiyetini aksettirmesi, benzeşme, cisimleşme, şekillenme-ihbar-ı gaybi: Hz. Peygamberin (a.s.m.) görünmeyen âlemlerden verdiği haberler-şahs-ı İsâ: İsa Aleyhisselamın şahsı-nüzul: İnmek, iniş-mana-yı işârî: İşâretlerle ifâde edilen mânâ-bela-yı semavi: Semadan, yukarıdan gelen bela, musibet.