MAVERA-Sufi Muhabbet Mesaj Detayi Antoloji.com

Gönderen: Adem Kılıç
Alan:   Grup:MAVERA-Sufi Muhabbet
Tarih: 08.10.2011 22:11
Konu: Yn: Yn: [mavera-sufi-muh..]

Ey nefsim!

(Kadere İmân eden, kederden emin olur)
kudsi düsturunu kendine rehber et.
Hevesli akılsız çocuklar gibi, muvakkat, ehemmiyetsiz lezzetlerin peşinde koşma.
Düşün ki, fani zevkler, sana manevi elemler, teessüfler bırakıyor.
Sıkıntılar, elemler ise, bilakis, manevi lezzetler ve uhrevi sevaplar veriyor.
Sen divane olmazsan, muvakkat lezzeti yalnız şükür için arayabilirsin.
Zaten lezzetler şükür için verilmiş.

Bediüzzaman

Ahirzaman hadiselerine işaret eden bazı hadislerin tevilleri

(Üstadın aşağıdaki mektubu savcının iddianamesinde üç deccal ve İslâm deccalının olmadığına dair itirazına mahkemede verdiği cevaptır)


Evvelâ: Bid'akâr bazı hocaların telkinatıyla, iddianamede, İslâm deccalı ve müteaddit birkaç deccalın gelmesini kabul etmiyor gibi, Beşinci Şuanın bir meselesine itiraz etmişler. Buna cevaben gayet parlak kat'î bir mu'cize-i Nebeviyeyi (a.s.m.) gösteren bir hadîs-i sahihte, Yani: 'Benim amcam, pederimin kardeşi Abbas'ın veledinde hilâfet-i İslâmiye devam edecek. Tâ Deccala, o hilâfeti, yani saltanat-ı hilâfet, deccalın muhrib eline geçecek.' Yani, uzun zaman, beş yüz sene kadar hilâfet-i Abbasiye vücuda gelecek, devam edecek. Sonra Cengiz, Hülâgû denilen üç deccaldan birisi o saltanat-ı hilâfeti mahvedecek, deccalane İslâm içinde hükûmet sürecek. Demek İslâm içinde, müteaddit hadislerde, üç deccal geleceğine zâhir bir delildir. Bu hadisteki ihbar-ı gaybî, kat'î iki mucizedir:
Biri, hilâfet-i Abbasiye vücuda gelecek, beş yüz sene devam edecek.
İkincisi de, sonunda en zâlim ve tahripçi Cengiz ve Hülâgû namındaki bir deccal eliyle inkıraz bulacak.

Acaba kütüb-ü hadîsiyede Kur'ân'a, şeâir-i İslâma ait hattâ cüz'î şeyleri de haber veren sahib-i şeriat, hiç mümkün müdür ki, bu zamanımızdaki pek acîp hadisattan haber vermesin? Hem hiç mümkün müdür ki, bu acîp hadisatta Kur'ân'a sebatkârâne, geniş bir sahada, en acîp bir zamanda, en ağır şerait altında hizmet eden ve o hizmetin semerelerini dost ve düşmanları tasdik eden Risale-i Nur şakirtlerine işaretleri bulunmasın?
Said Nursî

Lügatçe;
Bid'akâr: Dinde olmayanı dine sokmaya çalışan fitnekâr-telkinat: Aşılamalar, telkinler, öğütler-İslâm deccalı: Ahirzamanda geleceği ve islâm dinini yıkmak için çalışacağı sahih hadislerde haber verilen dinsiz ve münâfık bir şahıs-mu'cize-i Nebeviye: Peygamber mû`cizesi-muhrib: Tahribeden. Yıkan-Cengiz: Timuçin. Moğol devletinin hükümdarı. Birçok İslam devlet ve medeniyetini tahrib eden zalim bir şahıs, İslâm deccallarından biri. 1229`da ölmüştür-Hülâgû: Cengiz`in torunlarından olup tarihte en çok kan döken bir zâlim hükümdar. Miladi 1258 yılında Bağdat`ı yıkıp Abbasî saltanatına ve hilâfetine son vermiştir-şeâir-i İslâm: İslâmın sembolleri, işaret ve belirtileri. (Dînî kıyâfet, ezan, kurban gibi.) -sahib-i şeriat: İslam kanunlarının koyucusu Hz. Resulullah (a.s.m.) .

Ve o ağaçtaki yemişler ise, dünyevî nimetlerdir ki, Cenâb-ı Kerîm-i Mutlak onları âhiret nimetlerine bir liste, hem ihtar edici, hem müşâbihleri, hem Cennet meyvelerine müşterileri dâvet eden numuneler sûretinde yapmış.

Ve o ağacın, birliğiyle beraber muhtelif başka başka meyveler vermesi ise, kudret-i Samedâniyenin sikkesine ve rubûbiyet-i İlâhiyenin hâtemine ve saltanat-ı Ulûhiyetin turrasına işarettir. Çünkü, birtek şeyden herşeyi yapmak, yani, bir topraktan bütün nebâtât ve meyveleri yapmak, hem bir sudan bütün hayvanâtı halk etmek, hem basit bir yemekten bütün cihazât-ı hayvaniyeyi icâd etmek; bununla beraber, herşeyi birtek şey yapmak, yani, zîhayatın yediği gayet muhtelifü'l-cins taamlardan, o zîhayata bir lâhm-ı mahsus yapmak, bir cild-i basit dokumak gibi san'atlar Zât-ı Ehad-i Samed olan Sultân-ı Ezel ve Ebedin sikke-i hâssasıdır, hâtem-i mahsusudur, taklid edilmez bir turrasıdır. Evet, birşeyi herşey ve herşeyi birşey yapmak, herşeyin Hâlıkına has ve Kadîr-i Küll-i Şeye mahsus bir nişandır, bir âyettir.

Ve o tılsım ise, sırr-ı İmân ile açılan sırr-ı hikmet-i hilkattir.


(Ey herşeyin sahibi, mâliki ve idarecisi olan Allah!) (Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur.) 'Allah Teâlâ ki, Ondan başka ibâdete lâyık hiçbir ilâh yoktur. O Hayy'dır; ezelî ve ebedî hayat sahibidir. O Kayyûm'dur; varlığı için hiçbir sebebe ihtiyacı olmadığı gibi, bütün eşya Onun yaratmasıyla ve tedbîriyle devam eder ve vücudda kalır, bekâ bulur') Bakara Sûresi: 255.) dur.

Ve o ejderha ağzı bahçe kapısına inkılâb etmesi ise işarettir ki, kabir, ehl-i dalâlet ve tuğyan için vahşet ve nisyan içinde zindan gibi sıkıntılı ve bir ejderha batnı gibi dar bir mezara açılan bir kapı olduğu halde, ehl-i Kur'ân ve İmân için zindan-ı dünyadan bostan-ı bekâya ve meydan-ı imtihandan ravza-i cinâna ve zahmet-i hayattan rahmet-i Rahmâna açılan bir kapıdır.
Lügatçe;
ihtar edici: Hatırlıcı, dikkat çekici-müşâbih: Benzer-sikke: Damga; nereye ve kime âit olduğunun bilinmesi için konulan mühür-rubûbiyet-i İlâhiye: Cenâb-ı Hakkın her zaman, her yerde ve her mahlûka muhtaç olduğu şeyleri vermesi, onu terbiye etmesi ve idâresi altında bulundurması vasfı-hâtem: Mühür. Üzerinde yazı olan ve mühür yerine kullanılan yüzük-saltanat-ı Ulûhiyet: Kâinatta ortağı olamayn İlâhî saltanat, hâkimiyet-turra: Mühür, padişah damgası, padişah imzası (tuğra) -lâhm-ı mahsus: Özel et; her canlının kendi özelliklerine göre yaratılan eti-Zât-ı Ehad-i Samed: Tek ve sonsuz hayat sahibi olan Zât; Allah-sikke-i hâssa: Özel mühür.