Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
“Her gerçek üç aşamadan geçer. Brincisi dalga geçilir. İkincisi, şiddetle karşı çıkılır. Üçüncüsü, tamamen net olarak kabul edilir.“ Arthur Schopenhauer
Siverek te baslayacak ve 46 ay surecek cevre projesine Insaat, Makina veya Cevre Muhendisi araniyor. Aritma Tesisi veya Su Temini tecrubeli olmasi isteniyor. Ingilizce ve bilgisayar bilmesi gerekiyor. Cevrenizde is arayan yukardaki sayilan ozelliklere haiz tanidiklariniz varsa lutfen benimle irtibata gecsinler, isveren firmaya iletilecektir CV leri.
-
[email protected]
Ey kendini insan bilen insan!
Kendini oku.
Yoksa, hayvan ve camid hükmünde insan olmak ihtimali var.
Bediüzzaman
Camid: Cansız
Ahirzaman hadiselerine işaret eden bazı hadislerin tevilleri
Sual: Rivayetlerde gelmiş ki, 'Deccalın bir yalancı cenneti var; kendine tâbi olanları ona atar. Hem yalancı bir cehennemi var; tâbi olmayanları ona atar. Hattâ o kendi merkebinin de bir kulağını cennet gibi, bir kulağını da cehennem gibi yapmış. Azamet-i bedeniyesi bu kadardır, şu kadardır...' diye tarifat var.
Elcevap: Deccalın şahs-ı surîsi insan gibidir. Mağrur, firavunlaşmış, Allah'ı unutmuş olduğundan, surî, cebbârâne olan hâkimiyetine ulûhiyet namını vermiş bir şeytan-ı ahmaktır ve bir insan-ı dessastır. Fakat şahs-ı mânevîsi olan dinsizlik cereyan-ı azîmi pek cesîmdir. Rivayetlerde Deccal'a ait tavsifât-ı müthişe ona işaret eder. Bir vakit Japonya'nın Başkumandanının resmi, bir ayağı Bahr-i Muhitte, diğer ayağı on günlük mesafedeki Port Arthur Kalesinde tasvir edilmiş; o küçük Japon Kumandanının bu surette tasviriyle, ordusunun şahs-ı mânevîsi gösterilmiş.
Amma Deccal'ın yalancı cenneti ise, medeniyetin cazibedar lehviyâtı ve fantaziyeleridir. Merkebi ise, şimendifer gibi bir vasıtadır ki, bir başında ateş ocağı bulunur; kendine tâbi olmayanları bazen ateşe atar. O merkebin bir kulağı, yani diğer başı cennet gibi tefriş edilmiş; tâbi olanları oraya oturtur. Zaten sefih ve gaddar medeniyetin mühim bir merkebi olan şimendifer, ehl-i sefahet ve dünya için yalancı bir cennet getirir; biçare ehl-i diyanet ve ehl-i İslâm için, medeniyet elinde cehennem zebanîsi gibi tehlike getirir, esaret ve sefalet altına atar.
İşte, İsevîliğin din-i hakikîsi zuhur ile ve İslâmiyete inkılâp etmesiyle, çendan âlemde ekseriyet-i mutlakaya nurunu neşreder. Fakat, yine kıyamet kopmasına yakın, tekrar bir dinsizlik cereyanı baş gösterir, galebe eder ve (Hüküm ekseriyete göre verilir) kaidesince, yeryüzünde Allah Allah diyecek kalmayacak; yani, ehemmiyetli bir cemaat küre-i arzda mühim bir mevkie sahip olacak bir surette Allah Allah denilmeyecek demektir. Yoksa, ekalliyette kalan veyahut mağlûp düşen ehl-i hak kıyamete kadar bâki kalacak; yalnız, kıyametin kopacağı ânında, kıyametin dehşetlerini görmemek için, bir eser-i rahmet olarak, ehl-i imanın ruhları daha evvel kabzedilecek, kıyamet kâfirlerin başına kopacaktır.
Lügatçe;
Deccal: Kıyâmet kopmadan önce gelen, İslamiyeti ortadan kaldırmaya çalışan, dinlere savaş açan, yalancı, aldatıcı, hilekâr kimse-merkeb: Binek-Azamet-i bedeniye: Vücudun, bedenin büyüklüğü-şahs-ı surî: Görünen şahıs-cebbârâne: zorbalıla, diktatörce-ulûhiyet: İlâhlık, Allah`ın hâkimiyeti ile kâinattaki herşeyi Kendisine ibâdet ve itaat ettirmesi-şeytan-ı ahmak: Akılsız, sersem şeytan-insan-ı dessas: Aldatıcı insan-cesîm: Çok büyük, iri, cüsseli-tavsifât-ı müthişe: Müthiş ve korkunç vasıflandırma ve benzetmeler-Bahr-i Muhit: Büyük okyanus-lehviyât: Kadınlı erkekli haram eğlenceler, oyunlar; nefsânî gayr-ı meşrû eğlenceler-fantaziye: Bir ihtiyaçtan kaynaklanmayan aşırı süs ve zevk için kullanılan pahalı eşya, yalandan gösteriş, boş debdebe, görünüşte lüks ve zînet-şimendifer: Tren-çendan: Gerçi-ekalliyet: Azınlık.