MAVERA-Sufi Muhabbet Mesaj Detayi Antoloji.com

Gönderen: Adem Kılıç
Alan:   Grup:MAVERA-Sufi Muhabbet
Tarih: 29.09.2011 11:12
Konu: Yn: Yn: [mavera-sufi-muh..]

Dünyanın gidişatına ve ülkemdeki son iki yüz yıllık sosyal, ekonomik ve siyasal gelişmelere sanat penceresinden bakıyorum.
İslam coğrafyası ulus devletlere bölünüp Batılılaşırken kültürel işgale de maruz kaldı. Yaşanan acı tecrübeleri, salt siyasal ya da ekonomik sonuçlarıyla değerlendirmek eksik ve yanlış bir okuma olur. İslam toplumlarında aydınlar ve sanatçılar, yaşanan süreci, medeniyet perspektifinden değerlendiremedi; Batılılaşmayı eksik/çarpık şekilde okudular. Çoğu aydın ve sanatçı, Batı'nın aynasında kendine bakma kolaycılığına kaçtı.
İslam coğrafyası, ulus devletlere bölünerek sözde özgürleşti; oysa idraklerine deli gömleği ideolojiler geçirilen ve zihinleri prangalanan aydın ve seçkinleriyle kendi kendini sömürgeleştirdi. Ne kadar acıdır ki 'kendini sömürgeleştirme’nin en tipik örneği Türkiye'de tecrübe edildi.
Dünya sistemi, İslam coğrafyasına olduğu gibi ülkemize de kendi siyasal modellerini dayatırken, evrensellik iddiasındaki değerlerini de Batıcı aydınlar ve seçkinler eliyle yaygınlaştırmaya çalıştı. İslamcılık akımı, bu süreçte, hem Batı uygarlığının değerlerine, hem de siyasal sistemlere karşı muhalefeti temsil etti.
İkinci Meşrutiyet’in dönüm noktası olduğunu görüyoruz. Tanzimat sonrası dönemde muhalif olan Batıcı aydınlar ve sanatçılar, İkinci Meşrutiyet sonrasında dünya güçleri adına iktidarı ele geçirdi ve günümüze kadar her şeye hâkim oldu.
Artık Batıcı aydınlar ve sanatçılar, devlet kurumlarına, özellikle eğitim kurumlarına, medya kuruluşlarına, kültür ve sanata alanına hâkim olduklarından, Balkan Savaşı, Birinci Dünya Savaşı, Mütareke ve Cumhuriyet dönemleri boyunca da kültür hayatını yönlendirdiler.
1908’den beri süregelen söz konusu 'kendini sömürgeleştirme' sürecine tek yanlı bakış var. İkinci Meşrutiyet’ten sonra iktidara gelen Batıcılar, “irtica” söylemiyle sürekli muhalefeti ezdi.