Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
Ahirzaman hadiselerine işaret eden bazı hadislerin tevilleri
İKİNCİ MESELE
Rivayetlerde, her iki Deccalın harikulâde icraatlarından ve pek fevkalâde iktidarlarından ve heybetlerinden bahsedilmiş. Hattâ bedbaht bir kısım insanlar, onlara bir nevi ulûhiyet isnad eder diye haber verilmiş. Bunun sebebi nedir?
Elcevap: Hakikati Allah bilir) icraatları büyük ve hârikulâde olması ise: Ekser tahribat ve hevesata sevkiyat olduğundan, kolayca harikulâde öyle işler yaparlar ki, bir rivayette, 'Bir günleri bir senedir.' Yani, bir senede yaptıkları işleri üç yüz senede yapılmaz denilmiş. Ve iktidarları pek fevkalâde görülmesi ise, dört cihet ve sebebi var:
Birincisi: İstidrac eseri olarak, müstebidâne olan koca hükûmetlerinde, cesur orduların ve faal milletin kuvvetiyle vukua gelen terakkiyat ve iyilikler haksız olarak onlara isnad edilmesiyle, binler adam kadar bir iktidar onların şahıslarında tevehhüm edilmeye sebep olur. Halbuki, hakikaten ve kaideten, bir cemaatin hareketiyle vücuda gelen müsbet mehâsin ve şeref ve ganimet o cemaate taksim edilir ve efradına verilir. Ve seyyiat ve tahribat ve zayiat ise, reisinin tedbirsizliğine ve kusurlarına verilir. Meselâ, bir tabur bir kaleyi fethetse, ganimet ve şeref süngülerine aittir. Ve menfî tedbirlerle zayiatlar olsa, kumandanlarına aittir.
İşte hak ve hakikatin bu düstur-u esasiyesine bütün bütün muhalif olarak müsbet terakkiyat ve hasenat o müthiş başlara ve menfî icraat ve seyyiat bîçare milletlerine verilmesiyle, nefret-i âmmeye lâyık olan o şahıslar, istidrac cihetiyle, ehl-i gaflet tarafından bir muhabbet-i umumiyeye mazhar olurlar.
Lügatçe;
iki Deccal: İslâmiyeti ve İslâm şeriatını kaldıracak süfyan ile genel olarak bütün dinleri kaldırmak için çalışan büyük deccal-ulûhiyet: İlâhlık; hâkimiyet ve herşeyi kendisine ibâdet ve itaat ettirmek-tahribat: Yıkımlar, bozmalar-hevesat: Nefisten gelen istekler, arzular-İstidrac: hakkı ve hakîkî değeri olmadığı halde ve kabiliyetsiz bir kimsenin çok nîmete kavuşması ve bu sebeple küfür ve isyana devam etmesiyle azap ve gazab-ı İlâhiyeye yaklaşması-müstebidâne: Diktatörce-terakkiyat: İlerlemeler, yükselişler-tevehhüm: Zannetme, yok olanı var zannetmek-mehâsin: İyilikler-seyyiat: Kötülükler-nefret-i âmme: Genel nefret, halkın nefreti-muhabbet-i umumiye: çoğunluğun sevgisi.
Evet, insan nihayetsiz şeylere muhtaç olduğu halde, sermâyesi hiç hükmünde. Hem nihayetsiz musîbetlere mâruz olduğu halde, iktidarı hiç hükmünde birşey. Adetâ sermâye ve iktidarının dairesi, eli nereye yetişirse o kadardır. Fakat emelleri, arzuları ve elemleri ve belâları ise; dairesi, gözü, hayali nereye yetişirse ve gidinceye kadar geniştir.
Bu derece âciz ve zayıf, fakir ve muhtaç olan ruh-u beşere ibâdet, tevekkül, tevhid, teslim ne kadar azîm bir kâr, bir saadet, bir nimet olduğunu, bütün bütün kör olmayan görür, derk eder. Mâlûmdur ki, zararsız yol, zararlı yola velev on ihtimâlden bir ihtimâl ile olsa tercih edilir. Halbuki, meselemiz olan ubûdiyet yolu, zararsız olmakla beraber, ondan dokuz ihtimâl ile bir saadet-i ebediye hazînesi vardır. Fısk ve sefâhet yolu ise hattâ fâsıkın itirafiyle dahi menfaatsiz olduğu halde, ondan dokuz ihtimâl ile şekâvet-i ebediye helâketi bulunduğu, icmâ ve tevâtür derecesinde, hadsiz ehl-i ihtisâsın ve müşâhedenin şehâdetiyle sabittir ve ehl-i zevkin ve keşfin ihbarâtıyla muhakkaktır.
Elhâsıl, âhiret gibi dünya saadeti dahi, ibâdette ve Allah'a asker olmaktadır. Öyle ise biz dâimâ, (Emirlerine itaate ve hayırlı işlerde başarıya ulaştırdığı için Allah'a hamd olsun) demeliyiz ve Müslüman olduğumuza şükretmeliyiz.
Lügatçe;
ubûdiyet: Kulluk-Fısk ve sefâhet: Allah'a isyan ve dinen yasak eğlenceler-fâsık:Büyük günahları işleyen-şekâvet-i ebediye: Daimi sıkıntı ve işkence, bitmeyen azab-helâket: Mahvolma, yok olma, felâket-icmâ: Fikir birliği. Bir meselede âlimlerin ittifak etmesi-tevâtür: İçinde yalan ihtimâli bulunmayan ve birbirlerine kuvvet veren haberlerden oluşan büyük bir topluluğa ait haber-ehl-i ihtisâs ve müşâhe: İşin uzmanı ve şahit olmuş kimseler-ehl-i zevk ve keşf: Hakikatleri kalben zevk ve keşfeden büyük veliler.