MAVERA-Sufi Muhabbet Mesaj Detayi Antoloji.com

Gönderen: Adem Kılıç
Alan:   Grup:MAVERA-Sufi Muhabbet
Tarih: 20.09.2011 01:29
Konu: Yn: Yn: [mavera-sufi-muh..]

Ey âciz insan ve ey fakir beşer!
Duâ gibi hazîne-i rahmetin anahtarı ve tükenmez bir kuvvetin medârı olan
bir vesîleyi elden bırakma.
Ona yapış; âlâ-yı illiyyîn-i insaniyete çık.
Bir sultan gibi, bütün kâinatın duâlarını kendi duân içine al,
bir abd-i küllî ve bir vekil-i umumi gibi
de,
kâinatın güzel bir takvîmi ol.

Bediüzzaman
Ahirzaman hadiselerine işaret eden bazı hadislerin tevilleri

Rivayetlerde Hazret-i İsa Aleyhisselama 'Mesih' namı verildiği gibi her iki deccala dahi 'Mesih' namı verilmiş ve bütün rivayetlerde (Mesih Deccalın şerrinden... Mesih Deccalın şerrinden) denilmiş. Bunun hikmeti ve te'vili nedir?

Elcevap: Allahu a'lem, bunun hikmeti şudur ki: Nasıl ki emr-i İlâhî ile İsa Aleyhisselâm, şeriat-ı Mûseviyede bir kısım ağır tekâlifi kaldırıp şarap gibi bazı müştehiyâtı helâl etmiş; aynen öyle de, büyük Deccal, şeytanın iğvâsı ve hükmüyle şeriat-ı İseviyenin ahkâmını kaldırıp Hıristiyanların hayat-ı ictimaiyelerini idare eden rabıtaları bozarak anarşistliğe ve Ye'cüc ve Me'cüc'e zemin hazır eder. Ve İslâm Deccalı olan 'Süfyan' dahi, şeriat-ı Muhammediyenin (a.s.m.) ebedî bir kısım ahkâmını nefis ve şeytanın desiseleriyle kaldırmaya çalışarak, hayat-ı beşeriyenin maddî ve mânevî rabıtalarını bozarak, serkeş ve sarhoş ve sersem nefisleri başıboş bırakarak hürmet ve merhamet gibi nuranî zincirleri çözer, hevesat-ı müteaffine bataklığında birbirine saldırmak için cebrî bir serbestiyet ve ayn-ı istibdat bir hürriyet vermek ile dehşetli bir anarşistliğe meydan açar ki, o vakit o insanlar gayet şiddetli bir istibdattan başka zapt altına alınamaz.

Lügatçe;
tekâlif: Vazifeler, sorumluluklar-müştehiyât: Nefsin hoşuna giden şeyler-hayat-ı ictimaiye: Toplum hayatı, sosyal hayat-Süfyan: Ahirzamanda geleceği ve islâm dinini yıkmak için çalışacağı sahih hadislerde haber verilen dinsiz ve münâfık bir şahıs-ahkâm: hükümler, kanunlar, nizamlar-hayat-ı beşeriye: İnsanlık hayatı-rabıta: Bağ-serkeş: İsyan eden, başıbozuk-hevesat-ı müteaffine: Pis, çirkin, kokuşmuş arzular, istekler-cebrî: Zoraki-ayn-ı istibdat: Zulüm ve zorbalığın ta kendisi tam dikta rejimi.

Çünkü, âbid, namazında der: (Şehâdet ederim ki, Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur) Yani, 'Hâlık ve Rezzâk, Ondan başka yoktur. Zarar ve menfaat, Onun elindedir. O hem Hakîmdir, abes iş yapmaz. Hem Rahîmdir, ihsanı, merhameti çoktur' diye itikad ettiğinden, her şeyde bir hazîne-i rahmet kapısını bulur. Duâ ile çalar. Hem herşeyi kendi Rabbinin emrine musahhar görür. Rabbine ilticâ eder; tevekkül ile istinad edip, her musîbete karşı tahassun eder. İmânı ona bir emniyet-i tâmme verir.

Evet, her hakiki hasenât gibi, cesâretin dahi menbaı imândır, ubûdiyettir. Her seyyiât gibi, cebânetin dahi menbaı dalâlettir.

Evet, tam münevverü'l-kalb bir âbidi, küre-i arz bomba olup patlasa, ihtimâldir ki, onu korkutmaz. Belki hârika bir kudret-i Samedâniyeyi, lezzetli bir hayret ile seyredecek. Fakat, meşhur bir münevverü'l-akıl denilen kalbsiz bir fâsık feylesof ise, gökte bir kuyruklu yıldızı görse, yerde titrer. 'Acaba bu serseri yıldız arzımıza çarpmasın mı? ' der, evhâma düşer. (Bir vakit böyle bir yıldızdan Amerika titredi. Çokları gece vakti hânelerini terk ettiler.)
(Devam edecek)

Lügatçe;
musahhar: Emre amade, itaatkâr-istinad: Dayanma-tahassun: sığınma. Korunma-emniyet-i tâmme: Tam bir emniyet ve korkusuzluk-hasenât: İyilikler, güzellikler-menba: Kaynak-seyyiât: Kötülükler, günahlar, suçlar-cebânet: Korkaklık-münevverü'l-kalb: Kalbi nurlanmış.