MAVERA-Sufi Muhabbet Mesaj Detayi Antoloji.com

Gönderen: Adem Kılıç
Alan:   Grup:MAVERA-Sufi Muhabbet
Tarih: 25.08.2011 00:45
Konu: Yn: Yn: [mavera-sufi-muh..]

Allah'ım! Sen benim Rabb'imsin, ben ise Senin bir kulunum.
Sen herşeyi yaratan Hâlık'sın, ben ise Senin bir mahlûkunum.
Sen rızık veren Rezzâk'sın, ben ise Senin rızkınla beslenen bir merzûkunum.
Sen mülk sahibi Mâlik'sin, ben ise Senin kölen olan memlüküm.

Sen gerçek izzet sahibi olan Azîz'sin, ben ise âciz ve zelilim.
Sen hazîneleri bitmeyen zenginlik sahibi Ganî'sin, ben ise Senin ihsanına muhtaç fakr-ı mutlak içinde bir fakirim.

Sen gerçek hayat sahibi Hayy'sın; ben ise, Senin hayat verişin olmasa, bir ölüyüm.
Sen varlığı ebedî olan Bâkî'sin, ben ise gelip geçici bir fânîyim.

Sen sonsuz izzet ve şeref sahibi Kerîm'sin, ben ise zillet ve kötülükler içinde bocalayan bir leîmim.
Sen sonsuz ihsan sahibi Muhsin'sin, ben ise günah ve kötülük işleyen bir âsiyim.

Sen günahları bol bol bağışlayan Gafûr'sun, ben ise bir günahkârım.
Sen sonsuz azamet ve büyüklük sahibi Azîm'sin, ben ise küçük ve değersiz bir hakîrim.

Sen gerçek kudret ve kuvvet sahibi Kavî'sin, ben ise sınırsız acz içinde bir zaifim.
Sen bağış ve ihsanı veren Mu'tî'sin, ben ise lûtuf ve ikramına muhtaç bir dilenciyim.

Sen her türlü zarar ve korkudan uzak Emîn'sin, ben ise maddî ve mânevî korkular içinde biriyim.
Sen cömertlik sahibi Cevâd'sın, ben ise Senin cömertliğine muhtaç bir miskinim.

Sen kullarının duâlarına cevap veren Mucîb'sin, ben ise ise Sana yalvaran duâcıyım.
Sen şifâ veren Şâfî'sin, ben ise türlü türlü dertlere mübtelâ bir hastayım.

Öyleyse ise Sen benim günahlarımı affet, hatâlarımı bağışla, hastalıklarıma şifâ ver, ey bütün kemâl sıfatlarla muttasıf olan Allah, ey her şeye bedel, her şeye yeten Kâfi, ey mahlûkatını besleyip büyüten ve mânilerini def' eden Rabb, ey va'dini mutlaka yerine getiren Vâfi, ey kullarına pek şefkatli olan Rahîm, ey maddî ve mânevî hastalıklara şifa veren Şâfî, ey ikram ve ihsânı bol olan Kerîm, ey belâ ve musîbetleri def' edip âfiyet veren Muâfi! Benim bütün günahlarımı bağışla, her türlü hastalığa karşı bana âfiyet ver, beni ebediyen rızâna mazhar eyle. Bunu rahmetinle ihsân eyle ey Erhame'r-Râhimîn

Kavga kapısını kapamak için, faiz kapısını kapayınız!

İşârâtü'l-İ'câz'da isbat edildiği gibi, bütün ihtilâlât-ı beşeriyenin mâdeni bir kelime olduğu gibi, bütün ahlâk-ı seyyienin menbaı dahi bir kelimedir.
Birinci Kelime: 'Ben tok olayım, başkası açlıktan ölse, bana ne.'

İkinci Kelime: 'Sen çalış, ben yiyeyim.'

Evet, hayat-ı içtimâiye-i beşeriyede havâs ve avâm, yani zenginler ve fakirler, muvâzeneleriyle rahatla yaşarlar. O muvâzenenin esâsı ise, havâs tabakasında merhamet ve şefkat; aşağısında, hürmet ve itaattir. Şimdi, birinci kelime havâs tabakasını zulme, ahlâksızlığa, merhametsizliğe sevk etmiştir; ikinci kelime avâmı kine, hasede, mübârezeye sevk edip, rahat-ı beşeriyeyi birkaç asırdır selb ettiği gibi; şu asırda, sa'y, sermâye ile mübâreze neticesi, herkesçe mâlûm olan Avrupa hâdisât-ı azîmesi meydana geldi.

İşte, medeniyet, bütün cemiyât-ı hayriye ile ve ahlâkî mektepleriyle ve şedid inzibat ve nizâmâtıyla, beşerin o iki tabakasını musâlâha edemediği gibi, hayat-ı beşerin iki müthiş yarasını tedâvi edememiştir. Kur'ân, birinci kelimeyi esâsından vücûb-u zekât ile kal' eder, tedâvi eder; ikinci kelimenin esâsını hurmet-i ribâ ile kal' edip, tedâvi eder. Evet, âyet-i Kur'âniye, âlem kapısında durup, ribâya 'Yasaktır! ' der. 'Kavga kapısını kapamak için, ribâ kapısını kapayınız! ' diyerek, insanlara ferman eder. Şâkirdlerine, 'Girmeyiniz! ' emreder.

Lügatçe;
mâden: Asıl, esas, kaynak; menbâ-ahlâk-ı seyyie: Çirkin huylar, Kötü ahlâk-hayat-ı içtimâiye-i beşeriye: İnsanların toplum hayatı, bir arada yaşama-havâs: Üst sınıflar, idareciler, zenginler-avâm: Halk tabakası, fakirler-muvâzene: Denge,Ölçülülük-selb: Zorla alma, ortadan kaldırma-sa'y: Emek-mübâreze: Çekişme, kavga, çatışma-cemiyât-ı hayriye: Hayır kurumları-nizâmât: Sistemler, kanunlar-musâlâha: Barışma, karşılıklı anlaşma-vücûb-u zekât: Zekâtın farz olması-kal': Birşeyi kökünden çekip koparmak-hurmet-i ribâ: Fâizin haram olması.

Farzların terki umumi musibetlerin gelmesine sebep oluyor
Hakikatli bir rüya-i hayaliyede, Harb-i Umumînin beşinci senesinde, bir acip rüyada benden soruldu:

'Müslümanlara gelen bu açlık, bu zayiat-ı maliye ve meşakkat-i bedeniye nedendir? '

Rüyada demiştim:

'Cenâb-ı Hak bir kısım maldan onda bir Haşiye1 veya bir kısım maldan kırkta bir, Haşiye2 kendi verdiği malından birisini bizden istedi; tâ bize fukaraların dualarını kazandırsın ve kin ve hasetlerini men etsin. Biz, hırsımız için tamahkârlık edip vermedik. Cenâb-ı Hak, müterakim zekâtını, kırkta otuz, onda sekizini aldı.

'Hem senede yalnız bir ayda, yetmiş hikmetli bir açlık bizden istedi. Biz nefsimize acıdık; muvakkat ve lezzetli bir açlığı çekmedik. Cenâb-ı Hak, ceza olarak, yetmiş cihetle belâlı bir nevi orucu beş sene cebren bize tutturdu.

'Hem yirmi dört saatte birtek saati, hoş ve ulvî, nuranî ve faydalı bir nevi talimat-ı Rabbâniyeyi bizden istedi. Biz tembellik edip o namazı ve niyazı yerine getirmedik. O tek saati diğer saatlere katarak zayi ettik. Cenâb-ı Hak, onun kefareti olarak, beş sene talim ve talimat ve koşturmakla bize bir nevi namaz kıldırdı' demiştim.

Haşiye 1: Yani, her sene taze verdiği buğday gibi mallardan onda bir.
Haşiye 2: Yani, eskiden verdiği kırktan ki, her senede galiben ve lâakal ribh-i ticarî ve nesl-i hayvanî cihetiyle, o kırktan taze olarak on adet verir.

Lügatçe;
müterakim: Birikmiş, yığılmış-talimat-ı Rabbâniye: Allah`ın emrettiği rûhî ve bedenî eğitimler.