MAVERA-Sufi Muhabbet Mesaj Detayi Antoloji.com

Gönderen: Adem Kılıç
Alan:   Grup:MAVERA-Sufi Muhabbet
Tarih: 17.08.2011 03:23
Konu: Yn: Yn: [mavera-sufi-muh..]

Cenab-ı hak bir abdini severse,
dünyayı ona küstürür, çirkin gösterir.
Bediüzzaman

İnsanlar fıtraten Hâlıkını pek ciddî severler
Ey Rahmânürrahîm, ey Sâdıku'l-Va'di'l-Emîn, Ey Mâlik-i Yevmiddîn,

Senin Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmının tâlimiyle ve Kur'ân-ı Hakîminin irşadıyla anladım ki:

Madem kâinatın en müntehab neticesi hayattır. Ve hayatın en müntehab hülâsası ruhtur. Ve zîruhun en müntehab kısmı zîşuurdur. Ve zîşuurun en camîi insandır. Ve bütün kâinat ise hayata musahhardır ve onun için çalışıyor. Ve zîhayatlar zîruhlara musahhardır; onlar için dünyaya gönderiliyorlar. Ve zîruhlar insanlara musahhardır; onlara yardım ediyorlar. Ve insanlar fıtraten Hâlıkını pek ciddî severler ve Hâlıkları onları hem sever, hem kendini onlara her vesile ile sevdirir. Ve insanın istidadı ve cihazat-ı mâneviyesi, başka bir bâki âleme ve ebedî bir hayata bakıyor. Ve insanın kalbi ve şuuru, bütün kuvvetiyle beka istiyor ve lisanı, hadsiz dualarıyla beka için Hâlıkına yalvarıyor. Elbette ve herhalde, o çok seven ve sevilen ve mahbub ve muhib olan insanları dirilmemek üzere öldürmekle, ebedî bir muhabbet için yaratmış iken, ebedî bir adâvetle gücendirmek olamaz ve kâbil değildir. Belki, başka bir ebedî âlemde mes'udâne yaşaması hikmetiyle, bu dünyada çalışmak ve onu kazanmak için gönderilmiştir. Ve insana tecellî eden isimlerin, bu fâni ve kısa hayattaki cilveleriyle âlem-i bekada onların aynası olan insanların, ebedî cilvelerine mazhar olacaklarına işaret ederler.

Evet, ebedînin sâdık dostu ebedî olacak. Ve bâkinin âyine-i zîşuuru bâki olmak lâzım gelir.

Hayvanların ruhları bâki kalacağını ve hüdhüd-ü Süleymanî (a.s.) ve Neml'i ve Nâka-i Salih (a.s.) ve kelb-i Ashâb-ı Kehf gibi bazı efrad-ı mahsusa hem ruhu, hem cesediyle bâki âleme gideceği ve her bir nevin, arasıra istimâl için cesedi bulunacağı, rivâyet-i sahihadan anlaşılmakla beraber; hikmet ve hakikat, hem rahmet ve rubûbiyet öyle iktiza ederler.
Lügatçe;
Sâdıku'l-Va'di'l-Emîn: vaad ve sözünde mutlaka duran, vaadinin doğruluğundan emin olunan Allah-Mâlik-i Yevmiddîn: kıyamet gününün sahibi olan Allah-müntehab: Seçilmiş-hülâsa: Öz-zîruh: Ruh sahibi, ruhu olan-zîşuur: şuur sahibi, bilinçli mahluklar-camî: Kapsayıcı; birçok şeyle alâkalı olan-musahhar: Hizmet eden, emre amade-fıtraten: yaratılış itibariyle-Hâlık: her şeyi yaratan Allah-mahbub: Sevilen-muhib: Seven-âyine-i zîşuur: şuur sahibi ayna-hüdhüd-ü Süleymanî: Hz. Süleyman’ın emri altında çalışan kuş-Neml: karınca, Hz. Süleyman’ın karıncası-Nâka-i Salih: Salih Aleyhisselamı'ın devesi-kelb-i Ashâb-ı Kehf: Ashab-ı Kehf'le beraber mağarada kalan köpek.

Sana bir milyon sene saltanat; sonra 'hiç olacaksın' denilse, kabul edermisin?
İnsanın kalb cüzdanındaki letâif ve akıl defterindeki havâs ve istidadındaki cihazât tamamen ve müttefikan saadet-i ebediyeye müteveccih ve ona göre verilmiş ve ona göre teçhiz edilmiş olduğuna ehl-i tahkik ve keşif müttefiktirler.

Ezcümle: Meselâ, aklın bir hizmetkârı ve tasvircisi olan kuvve-i hayaliyeye denilse ki, sana bir milyon sene ömür ile saltanat-ı dünya verilecek, fakat âhirde mutlaka hiç olacaksın. Tevehhüm aldatmamak, nefis karışmamak şartıyla 'Oh' yerine 'Ah' diyecek ve teessüf edecek. Demek, en büyük fânî, en küçük bir âlet ve cihazât-ı insaniyeyi doyuramıyor.

İşte bu istidaddandır ki, insanın ebede uzanmış emelleri ve kâinatı ihâta etmiş efkârları ve ebedî saadetlerinin envâına yayılmış arzuları gösterir ki, bu insan ebed için halk edilmiş ve ebede gidecektir; bu dünya, ona bir misafirhânedir ve âhiretine bir intizar salonudur.

Lügatçe;
letâif: Mânevî duygular, güzel, hoş ve ruhla ilgili hisler-havâs: Akla bağlı duygular-müttefikan: İttifakla, herkesin aynı şeyi belirterek birbirlerini doğrulamaları-müteveccih: Yönelmiş, dönmüş-ehl-i tahkik ve keşif: Hakîkatları araştırp delilleriyle bilen veya tamamen Allah'ın lûtfuyla keşfeden âlimler-Tevehhüm: yok olanı var zannetmek-ihâta: İçine alma; kuşatmak-efkâr: Fikirler, düşünceler-envâ: Çeşitler, türler-intizar: Beklemek.