MAVERA-Sufi Muhabbet Mesaj Detayi Antoloji.com

Gönderen: Adem Kılıç
Alan:   Grup:MAVERA-Sufi Muhabbet
Tarih: 23.07.2011 12:35
Konu: Yn: Yn: [mavera-sufi-muh..]

Gayet mühim bir suale verilen çok ehemmiyetli bir cevabı burada yazmaya münasebet geldi. Çünkü kırk sene evvel Eski Said, o dersinde bir hiss-i kablelvuku ile Risale-i Nur'un harika derslerini ve tesiratını görmüş gibi bahsediyor. Onun için o sual-cevabı yazacağız. Şöyle ki:

Çoklar tarafından hem bana, hem bazı Nur kardeşlerime sual etmişler ve ediyorlar: 'Neden bu kadar muarızlara karşı ve muannid feylesoflara ve ehl-i dalâlete mukàbil Risale-i Nur mağlûp olmuyor? Milyonlar kıymettar hakiki kütüb-ü imaniye ve İslâmiyenin intişarlarına bir derece sed çekmekle ve sefahet ve hayat-ı dünyeviyenin lezzetleriyle çok bîçare gençleri ve insanları hakaik-i imaniyeden mahrum bırakıyorlar. Hâlbuki en şiddetli hücum ve en gaddarâne muamele ve en ziyade yalanlarla ve aleyhinde yapılan propagandalarla Risale-i Nur'u kırmak, insanları ondan ürkütmek ve vazgeçirmeye çalıştıkları halde, hiçbir eserde görülmediği bir tarzda Risale-i Nur'un intişarı, hatta çoğu el yazmasıyla altı yüz bin nüsha risalelerinden kemâl-i iştiyakla perde altında intişar etmesi ve dahil ve hariçte kemâl-i iştiyakla kendini okutturmasının hikmeti nedir? Sebebi nedir? ' diye bu mealde çok suallere karşı el-cevap deriz ki:

Kur'ân-ı Hakîmin sırr-ı i'câzıyla hakikî bir tefsiri olan Risale-i Nur, bu dünyada bir mânevî cehennemi dalâlette gösterdiği gibi, imanda dahi bu dünyada mânevî bir cennet bulunduğunu ispat ediyor. Ve günahların ve fenalıkların ve haram lezzetlerin içinde mânevî elîm elemleri gösterip hasenat ve güzel hasletlerde ve hakaik-i Şeriatın amelinde cennet lezaizi gibi mânevî lezzetler bulunduğunu ispat ediyor. Sefahet ehlini ve dalâlete düşenleri o cihetle, aklı başında olanlarını kurtarıyor. Çünkü, bu zamanda iki dehşetli hal var.

Birincisi: Âkıbeti görmeyen, bir dirhem hazır lezzeti ileride bir batman lezzetlere tercih eden hissiyat-ı insaniye akıl ve fikre galebe ettiğinden, ehl-i sefaheti sefahetten kurtarmanın çare-i yegânesi, aynı lezzetinde elemi gösterip hissini mağlûp etmektir.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:
1: Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.
2: 'Hiçbirşey yoktur ki Allah'ı hamd ile tesbih etmesin.' İsrâ Sûresi, 17:44.
3: Allah'ın selâmı üzerinize olsun.
Lügatler:
âkıbet: son, sonuç, netice

âlem-i İslâm/âlem-i İslâmiyet: İslâm dünyası
amel: uygulama

Arabî: Arapça
azîm: büyük, yüce (bk. a-? -m)
aziz: çok değerli, izzetli, saygın (bk. a-z-z)
batman: yaklaşık sekiz kiloya denk olan ağırlık ölçüsü

bedel: karşılık
bîçare: çaresiz, zavallı

bilâhare: daha sonra
Cami-i Emevî: Şam'daki Emevi Camii

cemaat: namazı beraber kılan topluluk
cihet: yön
dalâlet: Hz. Peygamber'in (a.s.m.) gösterdiği doğru yoldan ayrılma, sapkınlık (bk.? -l-l)

ders-i içtimaî ve İslâmî: sosyal hayat ve İslâm dini hakkında verilen ders (bk. c-m-a; s-l-m)
dirhem: yaklaşık üç grama denk olan bir ağırlık ölçüsü
ehl-i dalâlet: doğru ve hak yoldan sapan kimseler (bk.? -l-l)

ehl-i ilim: ilim ehli, âlimler (bk. a-l-m)
ehl-i sefahet: sefahet ehli
elem: acı, keder, sıkıntı
elîm: acı ve sıkıntı veren
fenalık: kötülük, iyi olmayan şeyler
feylesof: felsefe ile uğraşan ve onun gelişmesine katkıda bulunan, felsefeci
fikir: düşünce (bk. f-k-r)
gaddârâne: acımasızca, zulmederek
galebe etme: üstün gelme

haiz: sahip olma
hakaik-i imaniye: iman hakikatleri, esasları
hakaik-i şeriat: Allah tarafından bildirilen hükümlerin hakikatleri; İslâm hakikatleri (bk.? -? -? ; ş-r-a) hakikat: doğru gerçek (bk.? -? -?)
hakikî: asıl, gerçek, doğru (bk.? -? -?)

hasebiyle: cihetiyle, yönüyle, dolayısıyla
hasenat: iyilikler, güzellikler (bk.? -s-n)
haslet: huy, karakter
hayat-ı dünyeviye: dünya hayatı
hiss-i kablelvuku: birşeyi olmadan önce hissetme duygusu
hissiyat-ı insaniye: insanlarda bulunan hisler, duygular

hutbe: İlâhî emir ve yasakları cemaate açıklamak ve hatırlatmak üzere söylenen söz, hitabe

Hutbe-i Şâmiye: Üstad Bediüzzaman'ın Şam'daki Emeviye Camiinde verdiği hutbe

iki harb-i umumî: iki dünya savaşı; Birinci ve İkinci Dünya Savaşları
intişar: yayılma

irad etme: sunma, söyleme
istibdad-ı mutlak: tamamıyla baskıya dayalı yönetim, mutlak diktatörlük (bk.? -l-?)
kemâl-i iştiyak: tam bir istek ve arzu (bk. k-m-l)

kemâl-i kat'iyet: tam bir kesinlik
kıymettar: kıymetli, değerli
Kur'ân-ı Hakîm: her âyet ve sûresinde sayısız hikmet ve faydalar bulunan Kur'ân (bk.? -k-m)
kütüb-ü imaniye ve İslâmiye: iman hakikatlerini ve İslâmın temel özelliklerini anlatan kitaplar
lezaiz: lezzetler
mağlup olma: yenilgiye uğrama
mahrum bırakma: yoksun kılma
muannid: inatçı
muarız: karşı gelen, karşıt
mukàbil: karşılık

mukaddeme: ilk söz, başlangıç, giriş
müellif: bir kitabı telif eden, yazan
mühim: önemli
münasebet geldi: ilgisi, alâkası geldi; gerekçe oluştu (bk. n-s-b)

neşretme: yayınlama
nüsha: kopya
risale: mektup, kitapçık; Risale-i Nur'dan her bir bölüme verilen isim
sed çekmek: engel olmak
sefahet ehli: zevk ve eğlenceye düşkün olan ve sermayesini gereksiz yere harcayanlar
sefahet: yasak zevk ve eğlenceye düşkünlük; akılsızca davranış
sıddık: çok doğru; sadakatle bağlı olan

sırr-ı i'câz: mu'cizelik sırrı, esprisi (bk. a-c-z)
sual: soru

tab edilme: bir kitabın matbaada basılması tefsir: açıklama, yorum (bk. f-s-r)

tehir: erteleme, sonraya bırakma
tesirat: tesirler, etkiler

tezahür: belirme, ortaya çıkma (bk.? -h-r)
ulema: âlimler (bk. a-l-m)
ziyade: fazla