MAVERA-Sufi Muhabbet Mesaj Detayi Antoloji.com

Gönderen: Metehan Önder
Alan:   Grup:MAVERA-Sufi Muhabbet
Tarih: 13.07.2011 16:03
Konu: İBRETLİ,,BİR KISSA,

EYVALLAH

Vaktiyle mecâzibden Yusuf Efendi nâmında bir zat yalnız perşembe günleri keşkül elinde çıkar, sıra ile dükkânların önünde durur ve yalnız 'eyvallah' diyerek keşkülünü uzatır, bir şey verseler de, vermeseler de yine 'eyvallah'dan başka bir cümle sarf etmeksizin oradan uzaklaş...ırmış.
...İşte Yusuf Efendi mu’tadı olan o gün ya’ni perşembe günü yine çıkmış, bir mağazanın önünde: 'Eyvallah' diyerek durmuş. Mağaza sâhibi birdenbire sert bir edâ ile:
'Ne a’la! Ekmeğin adına lokma, paranın adına mangır uydurmuş, eyvallah, illâllah diyerek tutdurmuş gidiyorsunuz, haydi bas bakalım! ' demiş.
Meczub yine üslubunu bozmaksızın: 'Eyvallah' diyerek yürümüş. O sıradaki dükkânları bitirdikden sonra, karşıki dükkânların önünde de yine 'eyvallah' diye dolaşırken o esnâda bir mağazanın önünde bir dut tablasından esnaf dut alıyormuş. O karşı sıradaki biraz evvel 'eyvallah illâllah' diyen meczuba hakaret eden patron da dut tablasının önüne gelerek o da dut almağa hazırlanmış. Tam o esnâda meczub da keşkülünü dutçuya doğru uzatarak: 'Eyvallah' der demez, o biraz evvel hakaret eden patron:
'Eeeh! Tadını kaçırdın! ' diye nasıl eliyle keşküle vurmuşsa, keşkülün zincirinin çivisi meczubun dudağına batmış ve kanatmış. Meczub yine kemâl-i sükunetle 'eyvallah' diyerek yürümüş.
Patron o gece bir rü’yâ görüyor. Rü’yâsında Gündüzün hakaret etdiği ve keşkülüne çarparak dudağını yaraladığı meczub zât karşısına çıkıyor, belinden bir ok çıkararak tam kalbine nişan alıyor ve 'Şu bir' diye fırlatdığı gibi ok tam adamın kalbinin üzerine saplanıyor. Meczub oku çekiyor, tekrar nişan alıyor: 'Şu iki' diye atıyor, yine kalbine saplanıyor, tekrar çekiyor: 'Şu üç' diye atıyor, yine kalbine saplanıyor. Dördüncü bir sefer oku sallayarak: 'Şunu da başına atayım mı? ' diyor, fakat sonradan 'Haydi başın dursun' diyerek vazgeçiyor.
Meczuba hakaret eden mağaza sâhibi, rü’yâda değil de sanki rü’yet âleminde imiş gibi kalbine saplanan okların acısını hâlâ hissederek heyecân içinde uyanıyor, hattâ uyandıkdan sonra da kalbinin sancısı epey bir müddet devâm etdikden sonra sancı geçiyorsa da rüyânın dehşetinden dolayı içine çöken acı geçmiyor. 'Herhalde dün o zâta karşı yapdığım hakaretin cezâsı olacak bu' diye düşünceli düşünceli işine gidiyor. Mağazasında da zihni hep o rü’ya ile meşgul iken, öğle üstü birdenbire hizmetçi kan ter içinde koşarak mağazaya geliyor: 'Aman beyefendi büyük mahdum bey eve geldi, fenâ bir şekilde yığıldı, acele bir vasıta ile doktor getirin' diyor.
Patron rü’yâ çıkıyor galiba endişesi ile birkaç doktor alarak sür’atli bir şekilde eve yetişiyorsa da doktorlar hastanın nabzını ellerine alır almaz me’yus bir suretde dudaklarını birbirlerine bükerek hastanın ancak üç beş dakika daha yaşayabileceğini haber veriyorlar.
Anne: 'Evlâdım! ' diye ağlarken, baba da gerideki iki çocuğu içün ağlamaya başlıyor. Birkaç dakika sonra, hakikaten büyük mahdumu dünyaya gözlerini kapıyor. Cenâze merâsimi yapılıp kabirden dönüldükden sonra, meczuba hakaret eden baba bu def’a meczubu nerede bulurum diye fıldır fıldır dönmeye başlıyor. Nihâyet yerini öğreniyor, zavallı birçok para ile birlikde meczubun barındığı hücreye geliyor ve kendisinden özür dileyerek getirmiş olduğu epeyce kabarık yekunlu parayı meczuba takdim etmek istiyorsa da meczub-ı ilâhi teşekkür ederek keşkülü gösteriyor ve 'Bunun içinde bizim daha yedi günlük yiyeceğimiz var' diyor, 'o bitmeden biz bir şey alamayız, nâfile yere israr etmeyiniz, paraları cebinize koyunuz. Biliyorum siz buraya büyük oğlunuzu kabre yerleştirdikden sonra geldiniz, şimdi de geride kalan iki evlâdınıza meded umuyorsunuz. Ben de sizin gibi müteessirim, fakat bir def’a irâde-i ilâhiyye çıktı önlenemez. Ancak size sabır ve kazâya rızâ göstermenizi tavsıye etmekden başka elimden hiçbir şey gelmez. Evet, görmüş olduğunuz rü’yâda benim üç ok atarak kalbinize saplayışım: Kudretin üç evlâdınızı da birbiri arkasına alacağına işâretdir. Binâen’aleyh yarın öğle üstü ortanca oğlunuz, öbür gün de ikindi vaktinde küçük mahdumunuz âhirete gidecekdir. Rü’yâda ’oku başınıza atayım mı? ’ diye sorup ’haydi atmayayım’ demem de: Sizin de biraz hasta olup sonra iyi olacağınıza işâretdir. Allah sabır ihsân etsin. Keşke dün yalnız hakaretle kalsaydınız da keşküle vurup dudağıma saplamamış olsaydınız. Çünkü siz keşküle vurup zincir dudağıma saplandığı vakit ben kendimde değildim. Ben kendimde olmayınca da işe mal sâhibi yâ’ni Allah vaz’-ı yed etdi ve Onun çok gücüne gitdiğinden hakkınızda böyle bir karar çıkdı, artık önlenemez.'

Ey hakikat yolcusu!
Onun içün ne yaparsan yap, âh alma, can yakma, gönül kırma va sana ne yaparlarsa yapsınlar, çirkin yüzün aynaya zarar vermediğini de bil.