Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
Marziyat-ı Rabbaniyeyi öğrenmiş ve bize bildirmiştir
İKİNCİ MEYVE: Sâni-i mevcudât ve sâhib-i kâinat ve Rabbü'l-âlemîn olan Hâkim-i Ezel ve Ebedin marziyât-ı Rabbâniyesi olan İslâmiyetin, başta namaz, esâsâtını cin ve inse hediye getirmiştir ki, o marziyâtı anlamak, o kadar merakâver ve saadetâverdir ki, tarif edilmez. Çünkü, herkes, büyükçe bir velî-i nimet, yahut muhsin bir padişahının uzaktan arzularını anlamaya ne kadar arzukeş ve anlasa ne kadar memnun olur. Temenni eder ki, 'Keşki bir vâsıta-i muhâbere olsa idi, doğrudan doğruya o zât ile konuşsa idim, benden ne istiyor anlasa idim, benden Onun hoşuna gideni bilse idim' der. Acaba bütün mevcudât, kabza-i tasarrufunda ve bütün mevcudâttaki cemâl ve kemâlât, Onun cemâl ve kemâline nisbeten zayıf bir gölge ve her anda nihayetsiz cihetlerle Ona muhtaç ve nihayetsiz ihsanlarına mazhar olan beşer, ne derece Onun marziyâtını ve arzularını anlamak hususunda hâhişger ve merakâver olması lâzım olduğunu anlarsın.
İşte, zât-ı Ahmediye (a.s.m.) yetmiş bin perde arkasında o Sultân-ı Ezel ve Ebedin marziyâtını doğrudan doğruya Mi'rac semeresi olarak hakkalyakîn işitip, getirip beşere hediye etmiştir.
Evet, beşer, kamerdeki hali anlamak için ne kadar merak eder ki; biri gidip, dönüp haber verse. Hem ne kadar fedakârlık gösterir. Eğer anlasa, ne kadar hayret ve meraka düşer. Halbuki, kamer öyle bir Mâlikü'l-Mülkün memleketinde geziyor ki, kamer bir sinek gibi küre-i arzın etrafında pervâz eder, küre-i arz pervâne gibi şemsin etrafında uçar, şems binler lâmbalar içinde bir lâmbadır ki, o Mâlikü'l-Mülk-ü Zülcelâlin bir misafirhanesinde mumdarlık eder. İşte zât-ı Ahmediye (a.s.m.) , öyle bir Zât-ı Zülcelâlin şuûnâtını ve acâib-i san'atını ve âlem-i bekâda hazâin-i rahmetini görmüş, gelmiş, beşere söylemiş. İşte beşer, bu zâtı, kemâl-i merak ve hayret ve muhabbetle dinlemezse, ne kadar hilâf-ı akıl ve hikmetle hareket ettiğini anlarsın.
Lügatçe;
Sâni-i mevcudât: Bütün varlıkları sanat ile yaratan Allah-marziyât-ı Rabbâniye: Herşeyi terbiye ve idâre eden Allah`ın istekleri, rıza dairesi-velî-i nimet: Nimet veren. Nimeti muhafaza edip ihsan eden-kabza-i tasarruf: İdâre eli. Tasarrufu altında-hâhişger: Arzulayan, isteyen-hazâin-i rahmet: Rahmet hazineleri.