MAVERA-Sufi Muhabbet Mesaj Detayi Antoloji.com

Gönderen: Adem Kılıç
Alan:   Grup:MAVERA-Sufi Muhabbet
Tarih: 02.07.2011 11:10
Konu: Yn: Yn: [mavera-sufi-muh..]

Allah'ım! âlemlere rahmet olarak gönderdiğin zâta, onun bütün âl ve Ashâbına salât ve selâm eyle. Ey merhamet edenlerin en merhametlisi, rahmetin hürmetine bize ve onun ümmetine merhamet eyle. âmin.
Duâları ise şu sözlerle sona erer: Ezelden ebede her türlü hamd ve övgü, şükür ve minnet, âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur. (Yûnus Sûresi: 10.)

Allah'ı tanımayanın, dünya dolusu belâ başında vardır.
Allah'ı tanıyanın dünyası nurla ve mânevî sürurla doludur.

Bediüzzaman

Adem (as) zamanından beri kâinat kitabının yüzde biri daha okunamamış

Aynen öyle de, و َ ِ ل ل ه ِ ا ل ْ م َ ث َ ل ُ ا ْ ل ا َ ع ْ ل ٰ ى (En yüce sıfatlar Allah’ındır.” Nahl Sûresi, 16:60) Ezel-Ebed Sultanı olan Sâni-i Zülcelâl, nihayetsiz kemâlâtını ve nihayetsiz cemâlini görmek ve göstermek istemiştir ki, şu âlem sayını öyle bir tarzda yapmıştır ki, herbir mevcud pekçok dillerle Onun kemâlâtını zikreder, pekçok işaretlerle cemâlini gösterir. Esmâ-i Hüsnâsının herbir isminde ne kadar gizli mânevî defîneler ve herbir ünvân-ı mukaddesesinde ne kadar mahfî letâif bulunduğunu, şu kâinat bütün mevcudâtıyla gösterir. Ve öyle bir tarzda gösterir ki, bütün fünûn, bütün desâtiriyle, şu kitâb-ı kâinatı zaman-ı Adem'den beri mütâlâa ediyor. Halbuki o kitap esmâ ve kemâlât-ı İlâhiyeye dâir ifade ettiği mânâların ve gösterdiği âyetlerin öşr-i mişârını daha okuyamamış.
İşte şöyle bir saray-ı âlemi, kendi kemâlât ve cemâl-i mânevîsini görmek ve göstermek için bir meşher hükmünde açan Celîl-i Zülcemâl, Cemîl-i Zülcelâl, Sâni-i Zülkemâlin hikmeti iktizâ ediyor ki, şu âlem-i arzdaki zîşuurlara nisbeten abes ve faydasız olmamak için, o sarayın âyetlerinin mânâsını birisine bildirsin. O saraydaki acâibin menbalarını ve netâicinin mahzenleri olan avâlim-i ulviyede birisini gezdirsin ve bütün onların fevkine çıkarsın ve kurb-u huzuruna müşerref etsin ve âhiret âlemlerinde gezdirsin. Umum ibâdına bir muallim ve saltanat-ı rubûbiyetine bir dellâl ve marziyât-ı İlâhiyesine bir mübelliğ ve saray-ı âlemindeki âyât-ı tekviniyesine bir müfessir gibi, çok vazifeler ile tavzif etsin. mu'cizât nişanlarıyla imtiyâzını göstersin. Kur'ân gibi bir ferman ile, o şahsı, Zât-ı Zülcelâlin has ve sâdık bir tercümanı olduğunu bildirsin.
İşte, Mi'racın pekçok hikmetlerinden, şu temsil dürbünüyle, bir ikisini nümûne olarak gösterdik; sâirlerini kıyas edebilirsin.

Lügatçe;
kemâlât: mükemmellikler, üstün özellikler-cemâl: güzellik-Sâni-i Zülcelâl: Sonsuz büyüklük sahibi ve herşeyi sanatla yaratan Allah (cc) -ünvân-ı mukaddese: En yüce ve kudsî ünvan-mahfî letâif: Gizli ve ince güzellikler-fünûn: Fenler, bilimler-desâtir: Düsturlar, prensipler, kanunlar-öşr-i mişâr: Yüzde bir-meşher: Sergi, fuar-Celîl-i Zülcemâl: sınırsız güzelliğiyle beraber, sonsuz yücelik ve heybet sahibi olan Allah-Cemîl-i Zülcelâl: sınırsız yücelik ve heybetiyle beraber, sonsuz güzellik sahibi Allah-Sâni-i Zülkemâl: her şeyi sanatla yaratan sonsuz mükemmellik sahibi Allah-zîşuur: şuur sahibi-netâic: Neticeler, sonuçlar-avâlim-i ulviye: Yüce âlemler. Mânâ âlemi; âhiret âlemleri-kurb-u huzur: Huzura yakınlık. Yakına getirmek-ibâd: Kullar-saltanat-ı rubûbiyet: Allah`ın kâinatı terbiye ve idâre eden saltanatı, hâkimiyeti, tek söz sahibi olması-marziyât-ı İlâhiye: Allah`ın rızâsı ve insanlardan istekleri-mübelliğ: Tebliğ eden, bildiren-âyât-ı tekviniye: Oluşla, yaratılışla ilgili âyetler; varlıklarda görülen deliller-tavzif: görevlendirme.