Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
Ona ve âline yer ve gökler dolusu rahmet ve selâmlar olsun
Allah'ım, işaretiyle ayın ikiye bölündüğü Zât hürmetine benim kalbimi ve sâdık Nur Talebelerinin kalplerini Kur'ân güneşi mukabilinde ay gibi yap. Âmin, âmin
Allahım! Evvel Sen, Âhir Sen, Zâhir Sen, Bâtın Sen, her şeyin ilmi nezdinde olan yegâne Alîm de Sensin. Bahtına düştük, ne olur, Doğu ile Batı’yı birbirinden uzak tuttuğun gibi, inadı, lüzumsuz yere ısrarı ve arzularına uymak suretiyle İblis ve avenesine benzemeyi de bizden fersah fersah uzak kıl. Bilerek ya da bilmeyerek işlediğimiz günahları, Senin mukaddes sevgine mazhar olmuş kullarının günahları (gibi) kabul et.. Senin inayetinle bizden sâdır olmuş şayet bir kısım hasenât varsa, onları da kendi hata ve kusurlarıyla Senin sevginden mahrum kalmışların hasenatı gibi değerlendirme.. âkıbetimizi ihlâsa mazhar olmuş kullarının akıbeti gibi eyle.. ümid ettiğimiz hususlarda da bizi haybet ve hüsrana uğratma, ey her isteyene veren ve Kendisini ihsanda bulunmaktan hiçbir şeyin engelleyemeyeceği lütuf ve kerem Sahibi...
Ümitsizlik; Korkak, aşağı, ve acizlerin işidir
Yeis en dehşetli bir hastalıktır ki, âlem-i İslâmın kalbine girmiş. İşte o yeistir ki bizi öldürmüş gibi, garpta bir-iki milyonluk küçük bir devlet, şarkta yirmi milyon Müslümanları kendine hizmetkâr ve vatanlarını müstemleke hükmüne getirmiş. Hem o yeistir ki, yüksek ahlâkımızı öldürmüş, menfaat-i umumiyeyi bırakıp menfaat-ı şahsiyeye nazarımızı hasrettirmiş. Hem o yeistir ki, kuvve-i mâneviyemizi kırmış. Az bir kuvvetle, imandan gelen kuvve-i mâneviye ile şarktan garba kadar istilâ ettiği halde, o kuvve-i mâneviye-i harika meyusiyetle kırıldığı için, zâlim ecnebîler dört yüz seneden beri üç yüz milyon Müslümanı kendilerine esir etmiş. Hattâ bu yeisle, başkasının lâkaytlığını ve füturunu kendi tembelliğine özür zannedip neme lâzım der, 'Herkes benim gibi berbattır' diye şehamet-i imaniyeyi terk edip hizmet-i İslâmiyeyi yapmıyor. Madem bu derece bu hastalık bize bu zulmü etmiş, bizi öldürüyor. Biz de o kâtilimizden kısasımızı alıp öldüreceğiz. ('Rahmet-i İlâhiyeden ümidinizi kesmeyiniz.' Zümer Sûresi: 39:53) kılıcıyla o yeisin başını parçalayacağız. (Bir şey bütünüyle elde edilmezse, tamâmen de terk edilmez) hadisinin hakikatiyle belini kıracağız inşaallah
Yeis, ümmetlerin, milletlerin 'seretan' denilen en dehşetli bir hastalığıdır. Ve kemalâta mâni ve (Kulum Beni nasıl tanırsa, onunla öyle muamele ederim) hakikatine muhaliftir; korkak, aşağı ve âcizlerin şe'nidir, bahaneleridir. Şehamet-i İslâmiyenin şe'ni değildir.
Lügatçe;
Yeis: Ümitsizlik, karamsarlık-müstemleke: Sömürge-menfaat-i umumiye: toplumun çıkarları-menfaat-ı şahsiye: Kişisel çıkar-me'yusiyet: Ümitsizlik-fütur: Gevşeklik, işi savsaklamak-şehamet-i imaniye: İmandan gelen zekilik, gayret ve kahramanlık-kısas: Cinayette ödeşmek. Bir suç işliyenin aynı şekilde cezalandırılması-seretan: Kanser hastalığı-şe'n: nitelik.