MAVERA-Sufi Muhabbet Mesaj Detayi Antoloji.com

Gönderen: Adem Kılıç
Alan:   Grup:MAVERA-Sufi Muhabbet
Tarih: 10.06.2011 21:56
Konu: Yn: Yn: [mavera-sufi-muh..]

Merhaba. Benim adım Mustafa. 41 yaşımdayım. Annemle beraber Ankara’da yaşıyorum. Bir kamu kurumunda memurum. Aslında ben de sizin gibiyim. Aramızdaki tek fark küçüklüğümden beri görme engelli olmam. Ben size bir görme engelli olarak yaşadığım bir tam günü anlatmak istiyorum.
Sabah uyanıyorum. Ben elimi yüzümü yıkamak için banyoya giderken, yaşlı annem benden önce uyanıp kahvaltı için yiyecek bir şeyler hazırlamış oluyor. Kahvaltıdan sonra üstümü giyinip evden çıkıyorum. Bunların hepsini kolaylıkla yapabiliyorum. Mesela odamdan banyoya ulaşmam için önce 4 adım atmam, banyoya doğru dönerken köşede duran sehpaya dikkat etmem ve sonrasında 3 adım daha atmam gerektiğini biliyorum. Üstümü giyerken gardırobun neresinde gömleklerin, neresinde kravatların durduğunu biliyorum. İnanır mısınız; beni etkilememesi için evdeki eşyaların yeri yıllardır değiştirilmiyor bile. Zaten yeni eşya alacak durumumuz da yok. Zaman içinde evde belli bir düzen kuruldu ve ben buna alıştım, alışmak zorundaydım. Annem sağ olsun, iyi ki var da evimde kendimi rahat hissedebiliyorum.
Asıl macera ben evden çıktıktan sonra başlıyor. Katlanabilen beyaz değneğimi açıyor ve otobüs durağına varmak için 324 adımlık yolculuğuma başlıyorum. Hafif meyilli ve neredeyse düz bir yolun kaldırımından yokuş aşağı iniyorum. 48.adımda yol üzerinde dikkat etmem gereken bir çukur var. Bu çukuru belediye iki ay önce açtı, ama her ne çalışmasıysa hala bitmedi. Ben de bu çukurun varlığını, sadece açıldığı ilk gün orada çalışma yapan görevlilerden öğrendim. Bu çukuru kaldırımdan dolanırken her gün değneğimle dikkatlice yolu yokluyor ve mümkün olduğu kadar yavaş yürüyorum. Yoldaki asıl engel, her gün 102 ve 103.adımlar arasında rastladığım kaldırım taşının oluşturduğu çıkıntı. Öyle bir yerde ki takılıp düşmemek için mümkün olduğu kadar yavaş yürüyorum. Sadece burada değil, Kızılay’da yürürken bile sık sık bu çıkıntılara rastlıyorum. Bazen sizin bile yürürken ara sıra takıldığınızı duyumsuyorum. Üstelik kaldırımlar bazen yılda iki defa belediye tarafından yeniden yapılırken, bu hatalar azalacağına nasıl daha da artıyor bilemiyorum.
Otobüs durağına vardığımda, binmem gereken 317 numaralı otobüsün gelip gelmediğini Ali Bey sayesinde anlıyorum. Ali Bey’le birkaç yıl önce tanıştım. 70 yaşlarında emekli bir öğretmen. Durakta beklerken 317’nin geldiğini söylüyor, orada binmeme ve Kızılay’da inmeme yardım ediyor. Annem evden çıkamayacak kadar yaşlandığından, ben Ali Bey’le tanışana kadar otobüs durakları benim için cehennem gibiydi. Durakta insanlarla iletişim kuramıyordum. İnsanlar görme engelli olduğumu fark ettikleri zaman ya sorularıma kısa yanıtlar veriyor ya da duymazlıktan geliyorlardı. O zamanlar işe hep geç kalıyordum. Sadece 317 otobüslerinden birinin kaptanı –o da o gün bana denk gelirse- otobüste beni bir yere oturtuyor ve inip binmeme yardım ediyordu. Akşam eve dönerken de iş yerinden bir arkadaşım bana yardımcı oluyor. Bindikten 12 durak sonra iniyor ve aynı yoldan evime dönüyorum.
Tabii ki bir de gün içinde yaşadıklarım var. Açıkçası ağır bir işim yok. Sorumlu olduğum toplam 25 raflı 5 adet kitaplık var. Tıpkı gardırobumdaki gibi hangi klasörün nerede olduğunu biliyorum. Çalışma arkadaşlarım ya da şeflerimden biri herhangi bir dosya istediklerinde çıkarıp onlara götürüyor, işleri bittiklerinde de alıp yeniden oraya koyuyorum. İş yerindeki arkadaşların çoğu bu kadar zaman sonra bana ve durumuma alıştılar. Ancak yeni biri geldiğinde önce benden bir süre kaçıyor, işi düştüğü zaman en başta nasıl davranması gerektiğini çözemiyor, sonra zorunda kaldığında bir şekilde yaklaşıp iletişim kurmaya çalışıyor.
Benim gibi olmayanın beni anlaması zor. Ben de beni anlayan, anlayabilen insanlara ihtiyaç duyuyorum. Karşı komşum Muzaffer kayınçosunu ziyarete gideceği zaman, beraber Altı Nokta Körler Derneği’nin Kurtuluş’taki binasına gidiyoruz. O beni dernekte bırakıyor, eve döneceği zaman da gelip yine dernekten alıyor. Ben de bu sırada orada benim gibi görme engelli insanlarla bazen lokalde oturup oradan buradan konuşuyor, bazen de kütüphanede oturup sesli kitap dinliyor veya kabartma kitaplardan okuyorum.
İşte benim hayatım böyle. Benim yapabildiklerim bu kadar. Bir de yapamadıklarım, daha doğrusu merak ettiklerim var. Otobüste giderken duyuyorum, herkes diziler hakkında konuşuyor. Yeni ve çok güzel bir bina yapıldığını duyuyorum. Özellikle gençlerin deli gibi bir futbol oyunu oynadıklarını duyuyorum. Arabalar benim için çok büyük bir engel, buna rağmen araba kullanmak nasıl bir şeydir merak ediyorum. Çikolatayı çok severim. Özellikle sevdiğim bir tanesinin kabını, üstünde neler yazdığını, nasıl yazdığını merak ediyorum. Yolda yürürken önümden güzel bir bayan geçiyorsa, yakınımdaki bir adam da “Off! ” çekiyor. Merak ediyorum. Gerçekten. Peki, siz karanlıkta yaşamanın nasıl bir şey olduğunu merak ediyor musunuz? Bir akşam evdeki bütün ışıkları ve perdeleri kapatsanız, on dakika dayanabilir misiniz? Bir görme engelliyi anlayabilir misiniz?
Dün öğle arasında Kumrular Sokak’tan iş yerine dönüyordum. Orada trafik çok yoğunken karşıdan karşıya geçemedim. Bir genç tuttu kolumdan, “Hocam buyurun.” deyip karşıya geçirdi. Nereye gideceğimi sordu, söyleyince “Eşlik etmemi ister misiniz? ” dedi, “Tamam.” dedim. Sizden isteğim bize tıpkı bu genç gibi yardımcı olmanız; bizi görmezden gelmemeniz, orada yokmuşuz gibi davranmamanızdır. Özellikle yağmurlu havalarda yolda yürüyorsak, karşıdan karşıya geçerken bize yardımcı olun. Nerede olduğumuzu sık sık karıştırırız. Bizimle bu konuda “Sağa dönün. Sola dönün.” demek yerine yolda bir engel olup olmadığı, bir dahaki kavşağa ne kadar mesafe olduğu gibi bilgiler paylaşın. Bizimle yürümeyi teklif edip bizim gözlerimiz olun. Beraber yürürken kolumuza girin. Toplu taşıma araçlarında bize yardımcı olun, mümkünse yer verin.
Bana yardımcı olan o gençle yürürken biraz sohbet ettik. Bunları yazmak istediğini söyleyip iznimi istedi. “Tabii ki olur. Yaz ki bilsinler, öğrensinler bizi.” diye cevapladım. Bizim gibileri meleklerin koruduğu söylenir. O melekler sizsiniz, bize destek olun. Unutmayın; ben veya benim gibi bir başkası hep çevrenizdeyiz. Belki bir gün karşılaşırız. O güne kadar “Aydınlık Günler” dilerim.
Görme Engellilerden Biri