MAVERA-Sufi Muhabbet Mesaj Detayi Antoloji.com

Gönderen: Adem Kılıç
Alan:   Grup:MAVERA-Sufi Muhabbet
Tarih: 09.06.2011 12:08
Konu: Yn: Yn: [mavera-sufi-muh..]

Elhasıl: Madem mevcudat [varlıklar] var. Madem On Altıncı Notanın başında denildiği gibi, mevcudun [yaratılmışların] vücuduna [var olduklarını], taksim-i aklî ile [akıl ile düşünüldüğünde], dört yoldan başka yol tahayyül [hayal] edilmez. O dört cihetten [yönden] üçünün—herbirinin üç zâhir [görünen] muhallerle [olmazlarla]—butlanı [Bâtıllığı, hükümsüz olduğu, temelsizliği, çürüklüklüğü, imkansızlığı] kat’î [kesin] bir surette [şekilde] ispat edildi. Elbette, bizzarure [zorunlu olarak] ve bilbedâhe [apaçık], dördüncü yol olan vahdet [bir olan Allah tarafından varedildikleri,yaratıldıkları] yolu, kat’î bir surette ispat olunuyor. O dördüncü yol ise, baştaki
1 ا َ ف ِ ى ا ل ل ه ِ ش َ ك ّ ٌ ف َ ا ط ِ ر ِ ا ل س ّ َ م و َ ا ت ِ و َ ا ْ ل ا َ ر ْ ض ِ âyeti, şeksiz[terddütsüz] ve şüphesiz, bedâhet [ispata ihtiyaç olmayacak derecede açıklık] derecesinde, Zât-ı Vâcibü’l-Vücudun [varlığı gerekli olan, var olmak için hiçbir sebebe ihtiyacı bulunmayan Zât, Allah’ın] uluhiyetini [Allahlığını] ve herşey doğrudan doğruya dest-i kudretinden [kudret elinden] çıktığını ve semâvat [gök yüzü] ve arz [yer] kabza-i tasarrufunda [tasarrufu altında] bulunduğunu gösteriyor.
Ey esbabperest [sebeplere yaratıcılık atfeden] ve tabiata tapan biçare [çaresiz] adam! Madem herşeyin tabiatı, herşey gibi mahlûktur [yaratılmıştır]; çünkü san’atlıdır ve yeni oluyor. Hem her müsebbep [sebep olunarak meydana getirilen] gibi, zâhirî [görünen] sebebi dahi masnudur [yapılmıştır]. Ve madem herşeyin vücudu [varlığı] pek çok cihazat ve âletlere muhtaçtır. O halde, o tabiatı icad [yoktan var eden] eden ve o sebebi halk eden [yaratan] bir Kadîr-i Mutlak [herşeye gücü yeten, sınırsız güç ve kuvvet sahibi Allah] var. Ve o Kadîr-i Mutlakın [herşeye gücü yeten, sınırsız güç ve kuvvet sahibi Allah’ın] ne ihtiyacı var ki, âciz vesâiti [araçları vasıtaları] rububiyetine [idarsine, mülkünde tasarrufuna] ve icadına [yaratıcılığına] teşrik [ortak] etsin? Hâşâ! Belki doğrudan doğruya, müsebbebi [Sebep olarak ortaya konulmuş olanı] sebep ile beraber halk ederek [yaratarak], cilve-i esmâsını [Allah'ın isimlerinin varlıklardaki eserini, görüntüsünü, Allah'ın isimlerinin tecellilerini] ve hikmetini [herşeyin bir gaye ve faydaya yönelik olarak, anlamlı ve tam yerli yerinde olduğunu] göstermek için, bir tertip ve tanzim [düzen] ile zâhirî [görünen] bir sebebiyet, bir mukarenet [alaka] vermekle, eşyadaki zâhirî [görünen] kusurlara, merhametsizliklere ve noksaniyetlere merci olmak için, esbab [sebepler] ve tabiatı dest-i kudretine [Allah’ın kudret eline] perde etmiş, izzetini o suretle muhafaza etmiş.
Acaba bir saatçi, saatin çarklarını yapsın, sonra saati çarklarla tertip edip [Dizip, sıralayıp] tanzim etsin [düzenlesin], daha mı kolaydır? Yoksa harika bir makineyi o çarklar içinde yapsın, sonra saatin yapılmasını o makinenin câmid [cansız] ellerine versin, tâ saati yapsın, daha mı kolaydır? Acaba imkân haricinde değil midir? Haydi, o insafsız aklınla sen söyle, sen hâkim ol.
Veyahut bir kâtip [yazıcı] mürekkep, kalem, kâğıdı getirdi. Onunla kendi bizzat o kitabı yazsa daha mı kolaydır? Yoksa o kâğıt, mürekkep, kalem içinde, o kitaptan daha san’atlı, daha zahmetli, yalnız o tek kitaba mahsus [has] olarak bir yazı makinesi icad [var] etsin, sonra o şuursuz makineye “Haydi, sen yaz” desin de kendi karışmasın, daha mı kolaydır? Acaba yüz defa yazıdan daha müşkül değil midir?