MAVERA-Sufi Muhabbet Mesaj Detayi Antoloji.com

Gönderen: Adem Kılıç
Alan:   Grup:MAVERA-Sufi Muhabbet
Tarih: 30.05.2011 12:25
Konu: Yn: Yn: [mavera-sufi-muh..]

Kadîr-i Küll-i Şeyden başka bu işlere kim müdahale edebilir?
İşte, insanın mahiyeti ulviye, fıtratı câmia olduğundan, binler enva-ı hâcât ile bin bir esmâ-i İlâhiyeye, herbir ismin çok mertebelerine fıtraten muhtaçtır. Muzaaf ihtiyaç, iştiyaktır; muzaaf iştiyak, muhabbettir; muzaaf muhabbet dahi, aşktır. Ruhun tekemmülâtına göre merâtib-i muhabbet, merâtib-i esmâya göre inkişaf eder. Bütün esmâya muhabbet dahi -çünkü, o esmâ Zât-ı Zülcelâlin ünvanları ve cilveleri olduğundan- muhabbet-i zâtiyeye döner. Şimdi, yalnız numûne olarak, bin bir esmâdan yalnız Adl ve Hakem ve Hak ve Rahîm isimlerinin binbir mertebelerinden bir mertebeyi beyân edeceğiz. Şöyle ki:

Hikmet ve adl içindeki Rahmânirrahîm ve Hak ismini âzamî bir dairede görmek istersen, şu temsile bak:

Nasıl ki, bir orduda dört yüz muhtelif tâifeler bulunduğunu farz ediyoruz ki, herbir tâife, beğendiği elbiseleri ayrı, hoşuna gittiği erzakı ayrı, rahatla istimâl edeceği silâhları ayrı ve mizâcına devâ olacak ilâçları ayrı oldukları halde, bütün o dört yüz tâife, ayrı ayrı, takım, bölük tefrik edilmeyerek, belki birbirine karışık olduğu halde, onları kemâl-i şefkat ve merhametinden ve hârikulâde iktidarından ve mu'cizâne ilim ve ihâtasından ve fevkalâde adâlet ve hikmetinden, misilsiz birtek padişah; onların hiçbirini şaşırmayarak, hiçbirini unutmayarak, bütün ayrı ayrı onlara lâyık elbise, erzak, ilâç ve silâhlarını muînsiz olarak bizzat kendisi verse, o zât, acaba ne kadar muktedir, müşfik, âdil, kerîm bir padişah olduğunu anlarsın. Çünkü, bir taburda on milletten efrad bulunsa, onları ayrı ayrı giydirmek ve teçhiz etmek çok müşkül olduğundan, bilmecburiye, ne cinsten olursa olsun, bir tarzda teçhiz edilir.

İşte öyle de, Cenâb-ı Hakkın adl ve hikmet içindeki ism-i Hak ve Rahmânirrahîmin cilvesini görmek istersen, bahar mevsiminde zeminin yüzünde çadırları kurulmuş muhteşem dört yüz bin milletten mürekkeb nebâtât ve hayvanât ordusuna bak ki; bütün o milletler, o tâifeler, birbiri içinde oldukları halde, herbirinin libası ayrı, erzakı ayrı, silâhı ayrı, tarz-ı hayatı ayrı, tâlimâtı ayrı, terhisâtı ayrı oldukları halde ve o hâcâtlarını tedârik edecek iktidarları ve o metâlibi isteyecek dilleri olmadığı halde, daire-i hikmet ve adl içinde, mîzan ve intizam ile, Hak ve Rahmân, Rezzâk ve Rahîm, Kerîm ünvanlarını seyret, gör; nasıl hiçbirini şaşırmayarak, unutmayarak, iltibas etmeyerek terbiye ve tedbîr ve idare eder.

İşte, böyle hayret verici muhît bir intizam ve mîzan ile yapılan bir işe, başkalarının parmakları karışabilir mi? Vâhid-i Ehad, Hakîm-i Mutlak, Kadîr-i Küll-i Şeyden başka bu san'ata, bu tedbîre, bu rubûbiyete, bu tedvîre hangi şey elini uzatabilir, hangi sebep müdâhale edebilir?

Lügatçe;
ulviye: Yüce bir değerde-fıtratı câmia: Yaratılış itibariyle Allah'ın bütün isimlerine ayna alabilecek kabiliyette oluş-enva-ı hâcât: çeşitli ihtiyaçlar-Muzaaf: katmerli, çoğalmış-iştiyak: Aşırı istek ve ihtiyaç duymak-tekemmülât: Olgunlaşmalar, gelişmeler-merâtib-i muhabbet: Sevginin dereceleri-merâtib-i esmâ: İsimlerin mertebe ve dereceleri, Cenab-ı Hakk'ın isimlerine ayna olmada dereceler-muhabbet-i zâtiye: Allah'ın Zatını sevmek-Adl: Her zaman adâletle hükmeden adâlet sahibi Allah (cc) -Hakem: Haklı ile haksızı ayıran ve her işi bir hikmete göre olan Cenab-ı Hak-Hak: Herşeyi hakkıyla yaratan, varlığı hak olan ve her hakkın sahibi olan Allah-Rahîm: Sonsuz merhamet ve şefkat sahibi Allah-mu'cizâne: Mu`cizeli bir şekilde-ihâta: İçine alma; kapsamak; kuşatmak-muînsiz: Yardımcısız-nebâtât: Bitkiler-libas: Elbise-metâlib: Talepler, istekler.