MAVERA-Sufi Muhabbet Mesaj Detayi Antoloji.com

Gönderen: Adem Kılıç
Alan:   Grup:MAVERA-Sufi Muhabbet
Tarih: 27.05.2011 12:18
Konu: Yn: Yn: [mavera-sufi-muh..]

(Din-i İslam ve kemal-i İmân için Allah'a hamd olsun. Daire-i İslamın merkezi ve envar-ı imanın menbaı olan Muhammed (a.s.m.) ile onun bütün al ve ashabına, gece gündüz, ay ve güneş devam ettikçe salat ve selam olsun.)

İ'lem eyyühe'l-aziz! Şu gördüğün büyük âleme büyük bir kitap nazarıyla bakılırsa, nur-u Muhammedî (a.s.m.) o kitabın kâtibinin kaleminin mürekkebidir.
Eğer o âlem-i kebir bir şecere tahayyül edilirse, nur-u Muhammedî hem çekirdeği, hem semeresi olur.
Eğer dünya mücessem bir zîhayat farz edilirse, o nur onun ruhu olur.
Eğer büyük bir insan tasavvur edilirse, o nur onun aklı olur.
Eğer pek güzel şaşaalı bir cennet bahçesi tahayyül edilirse, nur-u Muhammedî onun andelîbi olur.
Eğer pek büyük bir saray farz edilirse, nur-u Muhammedî o Sultan-ı Ezelin makarr-ı saltanat ve haşmeti ve tecelliyat-ı cemaliyesiyle âsâr-ı san'atını hâvi olan o yüksek saraya nâzır ve münâdi ve teşrifatçı olur. Bütün insanları dâvet ediyor. O sarayda bulunan bütün antika san'atları, harikaları ve mucizeleri târif ediyor. Halkı o saray Sâhibine, Sâniine İmân etmek üzere câzibedar, hayretefzâ dâvet ediyor.

Lügatçe;
âlem-i kebir: Büyük alem, kâinat-şecere: Ağaç-semere: Netice, kâr, meyve-mücessem: Cisim şeklinde olan, cisimleşmiş-zîhayat: Hayat sahibi, canlı-andelîb: Bülbül. Seher kuşu. * Mc: Hz. Resul-u Ekrem'in (A.S.M.) bir ismi-makarr-ı saltanat: Saltanat merkezi. Hükümetin idare edildiği baş şehir-tecelliyat-ı cemaliye: Allah`ın cemal sıfatının tezâhürü olan tecellîler-nâzır: bakan, idâre eden-münâdi: Nidâ eden, seslenen, çağıran. Müezzin-hayretefzâ: Hayret içinde bırakan. Şaşırtan.

Mühim Bir Suâl: Diyorsunuz ki: 'Muhabbet ihtiyârî değil. Hem, ihtiyac-ı fıtrîye binâen, leziz taamları ve meyveleri severim, peder ve vâlide ve evlâtlarımı severim, refîka-i hayatımı severim, dost ve ahbablarımı severim, enbiyâ ve evliyâyı severim, hayatımı, gençliğimi severim, baharı ve güzel şeyleri ve dünyayı severim. Nasıl bunları sevmeyeceğim? Nasıl bütün bu muhabbetleri Cenâb-ı Hakkın zât ve sıfat ve esmâsına verebilirim? Bu ne demektir? '

Dünyayı ve ondaki mahlûkatı mânâ-i harfiyle sev, mânâ-i ismiyle sevme

Hem hayatı, Cenâb-ı Hakkın insana ve sana verdiği en kıymettar ve hayat-ı bâkiyeyi kazandıracak bir sermâye ve bir defîne ve bâkî kemâlâtın cihazâtını câmi' bir hazîne cihetiyle, onu sevmek, muhâfaza etmek, Cenâb-ı Hakkın hizmetinde istihdam etmek, yine o muhabbet bir cihette Ma'buda âittir.
Hem gençliğin letâfetini, güzelliğini, Cenâb-ı Hakkın latîf, şirin, güzel bir nimeti nokta-i nazarından istihsan etmek, sevmek, hüsn-ü istimâl etmek, şâkirâne bir nevi muhabbet-i meşrûadır.
Hem baharı, Cenâb-ı Hakkın nurânî esmâlarının en latîf güzel nakışlarının sayfası ve Sâni-i Hakîmin antika san'atının en müzeyyen ve şâşaalı bir meşher-i san'atı olduğu cihetiyle, mütefekkirâne sevmek, Cenâb-ı Hakkın esmâsını sevmektir.
Hem dünyayı, âhiretin mezraası ve esmâ-i İlâhiyenin aynası ve Cenâb-ı Hakkın mektubâtı ve muvakkat bir misafirhânesi cihetinde sevmek, nefs-i emmâre karışmamak şartıyla, Cenâb-ı Hakka âit olur.
Elhâsıl, dünyayı ve ondaki mahlûkatı mânâ-i harfiyle sev, mânâ-i ismiyle sevme; 'Ne kadar güzel yapılmış' de, 'Ne kadar güzeldir' deme. Ve kalbin bâtınına başka muhabbetlerin girmesine meydan verme. Çünkü, bâtın-ı kalb âyine-i Sameddir ve Ona mahsustur. (Allah'ım, bize sevgini ve bizi Sana yaklaştıracak şeylerin sevgisini nasip eyle.) de.

Lügatçe;
câmi': Kapsayıcı; toplayan ve ihtivâ eden-hüsn-ü istimâl: Güzel ve iyi kullanış-şâkirâne: Şükrederek-muhabbet-i meşrûa: Dîne uygun sevgi-meşher-i san'at: Sanat galerisi, sergisi; Allah`ın sanatını sergilediği galeri-mezraa: Fidanlık, tarla-mânâ-i harfi: Birşeyin Yaratıcısına bakan, onu târif eden ve tanıtan mânâsı-mânâ-i ismi: Birşeyin bizzat kendisine bakan ve kendisini tanıtan mânâsı (Bir ağacı gölgesinden, zahirî görünüşünden, bize verdiği meyvesinden dolayı alâka gösterir ve seversek mânâ-yı ismî ile seviyoruz demektir. Ağacı görmek ve tanımakla ve meyvelerini almakla Rahmet-i İlâhiyeyi tanıyor, Cenab-ı Hakk'a sevgi ve şükrümüzü arttırıyor ve O'nun emri dairesinde ağaca Rabbimizin iltifatı, rahmeti olarak alâka gösteriyor, Cenanab-ı Hakkı o ağaç aynasında isim ve sıfatları ile tanıyor isek; bu mânâya da mânâ-yı harfî deniyor) -bâtın: İç, dahil.