MAVERA-Sufi Muhabbet Mesaj Detayi Antoloji.com

Gönderen: Adem Kılıç
Alan:   Grup:MAVERA-Sufi Muhabbet
Tarih: 26.05.2011 11:39
Konu: Yn: Yn: [mavera-sufi-muh..]

Hayat arkadaşına sevgini çabuk bozulan güzelliğine bina etme
Hem, refîka-i hayatını, rahmet-i İlâhiyenin mûnis, latîf bir hediyesi olduğu cihetiyle sev ve muhabbet et. Fakat çabuk bozulan hüsn-ü sûretine muhabbetini bağlama. Belki kadının en câzibedar, en tatlı güzelliği, kadınlığa mahsus bir letâfet ve nezâket içindeki hüsn-ü sîretidir. Ve en kıymettar ve en şirin cemâli ise, ulvî, ciddi, samimi, nurânî şefkatidir. Şu cemâl-i şefkat ve hüsn-ü sîret, âhir hayata kadar devam eder, ziyâdeleşir. Ve o zaife, latîfe mahlûkun hukuk-u hürmeti o muhabbetle muhâfaza edilir. Yoksa, hüsn-ü sûretin zevâliyle, en muhtaç olduğu bir zamanda, bîçare, hakkını kaybeder.

Hem enbiyâ ve evliyâyı sevmek, Cenâb-ı Hakkın makbul ibâdı olmak cihetiyle, Cenâb-ı Hakkın nâmına, hesâbınadır ve o nokta-i nazardan Ona âittir.

Lügatçe;
refîka-i hayat: hayat arkadaşı, eş-mûnis: canayakın, dost-latîf: güzel, hoş-hüsn-ü sûret: dış görünüş güzelliği-letâfet: hoşluk, güzellik-hüsn-ü sîret: ahlâk güzelliği-cemâl-i şefkat: şefkat güzelliği-ibâd: kullar-nokta-i nazar: bakış açısı.

BEREKET
Adamın biri yaşadığı devre göre küçümsenmeyecek bir gelire sahip olmasına rağmen, yine de geçim sıkıntısı çekiyormuş. Her zaman yedi altın alan adamcağız, ne yapıp ettiyse gelirini önce sekiz, sonra dokuz, derken on altına çıkarmayı başarmış.
Ama nafile…
Altınlar artıkça, adamın geçim derdi azalacağına daha da çoğalıyormuş.
Zavallı adam ümitsizlik içinde kıvranırken, aklına o cıvadra bulunan ulu kişilerden birine danışmak gelmiş ve utana sıkıla huzura çıkıp derdini anlatmış.
Bilge kişi, onu dinledikten sonra:
‘‘Şimdi on altın alıyorsan, bir dahaki ay dokuza in’’ demiş. ‘‘Yine de olmuyorsa, daha da azalt gelirini.’’
Bu sözler adamın aklına hiç mi hiç yatmamış. Yatmamış ama, ‘herhalde bir bildiği vardır’ deyip önce dokuz, sonra sekiz, derken altı altına kadar azaltmış gelirini. Bir de bakmış ki, o ay eline geçen para ötekilerden az olduğu halde fazla fazla yetiyormuş.
Adamcağız hayretler içinde tekrar o ulu kişiye koşup:
‘‘Efendim,’’ diye sormuş, ‘‘bu ne iştir ki, on altınla geçinemezken altı altınla krallar gibi yaşıyorum? ’’
‘‘Evlat’’ demiş bilge, ‘yaptığın işin karşılığı altı altınlık idi. İşin içine hak etmediğin para da karışınca, bereket gidiyordu. Şimdi, tamamen helalinden kazandığın için, bereketini ğörüyorsun.’’