MAVERA-Sufi Muhabbet Mesaj Detayi Antoloji.com

Gönderen: Adem Kılıç
Alan:   Grup:MAVERA-Sufi Muhabbet
Tarih: 28.04.2011 22:56
Konu: Yn: Yn: Yn: [mavera-sufi-muh..]

'Uyku nasılki için rüya-yı sadıka cibetinde bir mertebe-i velayet hükmündedir. Öyle de, umum için, gayet güzel ve muhteşem bir sinema-ı Rabbaniyenin seyrangabıdır. Fakat güzel ahlakı, güzel düşünür. Güzel düşünen, güzel levhaları görür, fena ahlaki fena düşündüğünden, fena levhaları görür.'(Bediüzzaman)

Kur'an-ı Kerimde takva kaç mertebe olarak zikredilmiştir?

Kur'an-ı Kerim, takvayı üç mertebesiyle zikretmiştir: Birincisi, şirki terk, ikincisi, maasiyi terk, üçüncüsü, masivaullahı terk etmektir.

Lügatçe;
şirk: Allah`tan başka ilâh tanıma, Ona ortak koşma (Not: Günümüzde fen ve felsefeden gelen bir dalalet fikriyle tabita ve sebeplere tesir isnad edilmektedir ki; birincisi tabiatçılık şirki, ikincisi esbap şirkidir. Halbuki, bütün kâinatta cerayan eden bütün kanunlar Allah'ın yaratmasıyla meydana gelir. Bu asır insanlık tarihinin düştüğü en karanlık şirk dönemidir.) -maasi: Günâh ve isyanlar-masivaullah: Cenâb-ı Hakkın dışındaki, Allah'ın yarattığı herşey

İkinci Dünya Savaşı'nın bütün şiddetiyle devam ettiği barut kokulu dehşet günlerinin birinde İngiliz Başbakanı Winston Churchill ülkesinin sivil savunma güçlerine moral vermeye gidecekti.

Şöförü, Başbakanın hareketi için arabanın başında hazır bekliyordu. Churchill kapıdan gözükünce şöför, onun binmesi için her zamanki gibi arabanın sol arka kapısını açtı. Churchill hayatında ilk ve son olarak açık kapıyı bırakıp arabanın öteki kapısından bindi.

Şöför, Churchill'in hiç alışık olmadığı bu garip davranışına bir anlam veremedi. Arabayı çalıştırdı ve gidecekleri yere doğru yola çıktı.

Makam arabası yola çıktıktan kısa süre sonra süratle bir geçitten geçerken bir bomba patladı ve arabanın iki tekerleği havaya fırladı. Oldukça kilolu olan Başbakanın ağırlığı sayesinde araba devrilmeden az bir sendeleme ile dengesini buldu. Böylece Churchill ve söförü ölümden kılpayı kurtuldular.

Patlamadan sonra Churchill'e, makam arabasına niçin her zaman aynı kapıdan bindiği halde o gün bir anda vazgeçip öteki kapıdan bindiği sorulduğunda İngiliz Başbakanı,

'İçimden bir ses 'Dur, arabanın öbür yanına geç ve oradan bin' dedi. Ben de öyle yaptım.' diye cevap verdi.

'Hayatını aldıklarınla kazanırsan ama verdiklerinin üzerine bina edersin.' (Winston Churchill)
Bir İngiliz karı koca, yanlarına oğullarını da alarak yaz tatillerini tabiatla iç içe geçirmek üzere İskoçya'nın uçsuz bucaksız kırlarına gitmişlerdi.
Bu tatil günlerinin birinde genç adam köyün hemen yanıbaşındaki koruda tek başına dolaşmaya çıktı. Ağaçlar arasındaki koruda tek başına dolaşmaya çıktı. Ağaçlar arasındaki su birikintisinin dayanılmaz çekiciliğine kapılarak oracıkta soyunup suya girdi. Başına geleceklerden habersizdi tabii...
Delikanlı, vücudunu serin su birikintisinin keyfine bırakmıştı ki dayanılmaz bir sancıyla bir anda ne olduğunu şaşırdı. Delikanlının ayağına kramp girmişti. Her kramp bir öncekinden daha şiddetli geliyor ve onu acılar içinde kıvrandırıyordu.
Genç adam birkiç dakika içinde kendini suyun üzerinde tutacak son gücünü de tüketti.Hayat mücadelesini kaybetmeye başladığını hissetmişti ki, dehşet ve panik içinde can havliyle bağırmaya, yardım çağırmaya başladı.
Suyun yakınlarında bir yerde, tarlasında çalışmakta olan bir köylü çocuğu, canhıraş feryatları duyunca hemen işini bırakıp sesin geldiği tarafa doğru koştu. Suyun içinde çırpınmakta olan bir yabancı gören genç köylü hemen suya atlayarak delikanlıyı boğulmaktan kurtardı.
Delikanlının babası, oğlunun mutlak bir ölümden kurtulmasına vesile olan genç köylüyle tanışıp teşekkür etmek için davet etti.
Delikanlının babası sohbet sırasında cesur köylüyle gelecekle ilgili planlarını sordu.
'Babam gibi çiftçi olacağım maalesef' diye isteksizce cevap verdi genç adam. Baba şükran duygularıyla vefa borcunu ödemek için aradığı fırsatı bulduğunu düşündü.
'Başka bir şey mi olmak isterdin yoksa? ' diye sordu genç köylüye.
'Evet' diye başını öne eğdi genç İskoç, 'Hep doktor olmak isterdim. Ama bizler fakir insanlarız. Böyle pahalı bir eğitimi babam karşılayamaz...'
'Üzülme... İstediğin olacak...' dedi, İngiliz baba. 'Tıp fakültesinde okuman için gerekli bütün masraflarını karşılayacağım! ...'
***Hadisenin üzerinden uzun yıllar geçti.
Tarihler Aralık 1943'ü gösterdiğinde Winston Churchill Kuzey Afrika'da hastalandı. Teşhis zatürreydi. Hem de çok şiddetli bir zatürre...
Hemen, o günlerde penisilin adı verilen mucizevi ilacı keşfeden Sir Alexander Fleming'e haber gönderildi.
Fleming, İngiltere'den Afrika'ya uçtu ve yeni ilacını hastası İngiltere Başbakanı'na tatbik etti. Penisilin keşfine kadar ölümcül bir hastalık olan zatürre, Churchill'i öldürmeyi başaramadı.
İlaç hemen tesirini gösterdi. Penisilini keşfeden ve bu ilacı başbakanı bizzat tedavi eden Alexander Fleming, Churchill'in hayatını kurtardı.
Hem de ikinci kez! ?
Yıllar önce İskoçya'daki küçük gölde genç Churchill'i boğulmaktan kurtaran ve çiftçi olacakken baba Churchill'in maddi desteği sayesinde tıbbiyeyi okuyan genç İskoç, Doktor Alexander Fleming'ten başkası değildi.

'İnsana en güzel sıfatı 'fani' diyen vermiştir.' (Cenap Şahabeddin)

Sultan II. Abdülhamid devrinde yaşamış ve Hasköylü Salih olarak bilinen yaman bir denizci vardı.

İstanbul Haliç'te sandalcılık yaparak geçimini temin eden bu kurt denizci, Boğaz sularında ekmek teknesiyle tam 15 defa deniz kazası geçirmiş, hepsinden de sağ salim kurtulmak nasip olmuştu.

Feleğin çemberinden geçmiş tecrübeli bir denizci olan Salih, günün birinde Hasköy'de kahvehanede otururken kahveciden içmek için bir bardak su istedi.

Kaderin garip tecellisine bakın ki, 15 deniz kazasından kurtulup sağ kalabilen bu tecrübeli denizci, içtiği bir bardak sudan boğularak hayatını kaybetti.