Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
Nasılki bir elmayı halkedecek; elbette dünyada bütün elmaları halketmeye ve koca baharı icad etmeye muktedir olmak gerektir. Baharı icad etmeyen, bir elmayı icad edemez. Zira o elma o tezgâhta dokunuyor. Bir elmayı icad eden, bir baharı icad edebilir. Bir elma; bir ağacın, belki bir bahçenin, belki bir kâinatın misal-i musaggarıdır. Hem san'at itibariyle koca ağacın bütün tarih-i hayatını taşıyan elmanın çekirdeği itibariyle öyle bir harika-i san'attır ki: Onu öylece icad eden, hiçbir şeyden aciz kalmaz. Öyle de bugünü halkeden, kıyamet gününü halkedebilir ve baharı icad edecek, haşrin icadına muktedir bir zat olabilir. Zaman-ı mazinin bütün âlemlerini zamanın şeridine kemal-i hikmet ve intizam ile takıp gösteren; elbette istikbal şeridine dahi başka kâinatı takıp gösterebilir ve gösterecektir.
(Bediüzzaman Said Nursi - 10. Söz'den)
Lügatler
Âciz:güçsüz, zayıf
Âlem:dünya, kâinat
Belki:bilakis, aslında
Halketmek: yaratmak
Harika-i sanat:sanat harikası
Haşir: öldükten sonra âhirette tekrar diriltilip Allah'ın huzurunda toplanma
İcad:yaratma, var etme, vücuda getirmek
İntizam:tertip, düzen, düzgünlük, düzenlilik
İstikbal: gelecek
İtibarıyla:yönüyle, şekliyle, bunun gibi
Kâinat: evren, yaratılanların hepsi
Kemal-i hikmet:tam bir hikmet
Kıyamet:dünyanın yıkılıp harap olması, dünyanın sonu, varlığın bozulup dağılması
Misal-i musaggar:küçültülmüş numune
Muktedir:güçlü, kuvvetli, becerikli, gücü yeten
Sanat:ustalık, hüner, marifet
Tarih-i hayat:hayatının tarihi
Tezgâh:dokuma aleti, ticaret masası, işyeri
Zaman-ı mazi:geçmiş zaman
Zat: hürmete layık kimse, kişi
Zira:çünkü, ondan ki, şu sebepten ki